Yıllarca “Oyun oynama, dersine çalış” cümlesini duyarak büyüyen bir nesiliz. Fakat günümüzde bu cümlenin yerini yavaş yavaş “Oynarken ne öğrendin?” sorusu almaya başladı.
Çünkü artık biliyoruz ki, oyun oynamak sadece eğlence değil; aynı zamanda zihinsel bir egzersiz. Özellikle çocuklar için bu durum, düşündüğümüzden çok daha derin bir anlam taşıyor.
Oyun oynarken çocukların beyinleri adeta bir laboratuvar gibi çalışıyor. Her saniye karar verme, hızlı düşünme, risk analizi yapma ve strateji geliştirme süreçleri işliyor. Sinir sistemleri refleksleriyle birlikte gelişiyor, göz ve el koordinasyonu güçleniyor. Özellikle rekabetçi veya görev temelli oyunlar, beynin ön lobunda yer alan karar verme ve problem çözme merkezlerini aktif hale getiriyor.
Bu durumu küçümsemek büyük hata olur. Çünkü bir çocuk bir oyunda zorlu bir görevi başarmaya çalışırken, aslında sabır, dikkat, hata analizi ve planlama becerilerini geliştiriyor. Yani oyun, beynin kaslarını çalıştıran bir antrenman alanı haline geliyor.
Bir nevi satranç gibi… Ama daha hızlı, daha renkli ve daha etkileşimli bir versiyonu.
Örneğin strateji oyunları, bir çocuğun aynı anda hem kısa vadeli taktikler hem de uzun vadeli planlar kurmasını gerektiriyor. Aksiyon oyunları ise saniyeler içinde doğru refleksi göstermeyi, beklenmedik durumlara anında tepki verebilmeyi öğretiyor. Bu oyunlar sadece parmak hızını değil, sinir hakimiyetini ve odaklanma becerisini de geliştiriyor.
Elbette burada kilit nokta, dengeyi koruyabilmek. Aşırı oyun oynamak nasıl zararlıysa, oyunları tamamen yasaklamak da bir o kadar geriye götürücü olabilir. Çocukları teknolojiden uzaklaştırmak yerine, onları teknolojiyi doğru kullanmaya yönlendirmek gerekiyor. Çünkü bugünün dijital çağında, oyunlar çocukların sadece eğlenceli vakit geçirdiği alanlar değil, aynı zamanda geleceğin becerilerini kazandığı dijital atölyeler haline gelmiş durumda.
Sonuç olarak, oyun oynayan çocuk aslında beynini eğitiyor. Kimi zaman sabırla bir stratejiyi kurguluyor, kimi zaman refleksleriyle zamanla yarışıyor. Belki de artık şunu kabul etmenin vakti geldi: Oyun oynamak, tembellik değil; yeni neslin öğrenme biçimidir.