Otomotiv sektörüyle tanışıklığım bir merakla başladı, ama kısa sürede hayatımın merkezine yerleşti. Tam 35 yıl boyunca aktif şekilde bu sektörün içinde yer aldım. Hem bayilik düzeyinde hem de bir dönem temsil ettiğim markanın Türkiye genelindeki bayileri başkanlığını yaparak, yalnızca araç değil güven, sistem ve istikrar sundum. Dahası, görevde bulunduğum birçok yılda markam, Türkiye otomotiv pazarının birincisi oldu. Bu sadece benim değil, bağlı olduğum tüm teşkilat yapısının ortak başarısıydı.
Sektörün İçinden Bir Bakış
Otomotiv sektörü dışarıdan bakıldığında sadece satış ve araç tesliminden ibaret gibi görünse de, içeridekiler bilir: Bu iş bir ekosistem yönetimidir. Bayi dediğiniz yapı, bir şehrin ticaretinde lokomotif, sanayisinde kaldıraç, istihdamında belkemiğidir. Her teslim edilen araç, arkasında onlarca sektörün emeğini taşır: finans, sigorta, yedek parça, servis, nakliye, reklam, bilişim, enerji…
Rakamlara Yansıyan Gerçekler
- Türkiye'de 2024 itibarıyla yıllık otomotiv üretimi: 1,4 milyon araç
- Bunun yaklaşık 1 milyonu ihraç ediliyor
- Otomotiv ihracat geliri: 35 milyar dolar
- Otomotiv yan sanayi ihracatı: 14 milyar dolar
- Doğrudan ve dolaylı istihdam: 500.000 kişi
- Bayilik ağı: 1.500’ü aşkın ana bayi, binlerce yetkili servis ve tedarik ağı.
Otoyollar, Köprüler ve Altyapı: Sektörün Görünmeyen Gücü
Otomotiv sektörü sadece üretim ve satışla sınırlı değildir. Bir aracın işlevselliği, kullanıldığı altyapıya da bağlıdır. Bu anlamda Türkiye’de son 20 yılda hayata geçirilen dev altyapı projeleri otomotiv sektörünün doğal tamamlayıcısı olmuştur. İstanbul-İzmir Otoyolu, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, Çanakkale 1915 Köprüsü gibi yatırımlar, araçların etkin kullanılmasını sağlarken aynı zamanda lojistik, ticaret ve turizm alanlarında da büyük katkı sunmuştur. Bu projelere yapılan yatırımlar toplamda 50 milyar doları aşmıştır. Elektrikli araçlarla birlikte şarj istasyonları gibi yeni altyapı ihtiyaçları da gündeme gelmiş ve 2024 yılı sonu itibarıyla Türkiye genelinde 15.000’den fazla halka açık şarj noktası kurulmuştur.
Yedek Parça, Lastik, Enerji ve Servis Ekonomisi
Otomotiv sektörü, yedek parça ve servis hizmetleri olmadan düşünülemez. Araç üretimi kadar, satış sonrası hizmetlerin kalitesi de sektörü ayakta tutar. Türkiye'de faaliyet gösteren binlerce yetkili ve özel servis, her gün yüz binlerce aracın bakım ve onarımını gerçekleştirmektedir. Yedek parça sektörü tek başına 5 milyar doları aşan bir hacme ulaşmış durumda. Bu parçaların büyük bölümü yerli üreticiler tarafından sağlanmakta olup, Türkiye aynı zamanda Avrupa’ya ciddi miktarda yedek parça ihraç etmektedir.
Lastik sektörü ise hem üretim hem ithalat açısından büyük bir pazar oluşturur. Yerli ve yabancı birçok marka Türkiye'de üretim yapmakta; ihracatın yanı sıra iç pazarda da güçlü bir ağ kurulmaktadır. Akaryakıt sektörü ise uzun yıllar otomotivle birebir iç içe olmuş; günümüzde elektrikli araçlarla birlikte enerji sektörüne dönüşmektedir. Akaryakıt istasyonlarının şarj noktalarına dönüşmesi, yeni bir yatırım alanı olarak dikkat çekmektedir.
Liderliğin Yolu: Güven ve Disiplin
Bayiliğini yaptığım markanın birçok yılda Türkiye lideri olması tesadüf değildir. Bu başarı, disiplinli ekip çalışması, müşteri memnuniyeti odaklı yaklaşım ve piyasayı okuma becerisi ile mümkün olmuştur. Bayiler yalnızca satış noktası değildir; aynı zamanda markanın sahadaki temsilcisidir. Her müşteriyle kurulan bağ, markanın gücüne güç katar.
Bugün ve Gelecek
Bugün artık araç satmak değil, mobilite sunmak konuşuluyor. Yazılım, batarya, otonom sistemler, paylaşım ekonomisi gibi kavramlar işin doğasını değiştiriyor. Ancak değişmeyen tek şey şudur: Müşteri güveni kazanmak, markanın geleceğini belirler.
Bir Ömürlük Tecrübe
35 yıl, birçok sektör için bir ömür demek. Otomotiv sektörü bana sadece kazanç değil; vizyon, ilişki ağı, kriz yönetimi, insan yönetimi ve temsil bilinci kazandırdı. Bugün hâlâ bu sektörde olan genç girişimcilere şunu tavsiye ederim:
“Otomobil satmak bir iştir, marka inşa etmek bir misyondur. Sattığınız her araca, sizinle birlikte bir güven duygusu da eşlik etmeli.”