Veterinerlik Fakültesinden mezun olduğu günden bu yana 36 yıl tavukçuluk sektöründe veterinerlik yapan Kenan Taşçılar Türk tavukçuluk sektörünü, piliç eti ve yumurtayı politika okurları için anlattı. Sektörün ve kesimhanelerin gelişmesi, Türk piliç markalarının dünyada ön sıralarda yer almasına neden olan titiz çalışmaların nedenini vurguladı. Semt pazarlarında satılan köy tavuğu bildiğimiz kadar masum mu? Soğuk zincir koşullarına uyuyor mu? Köy yumurtası büyük kümeslerde beslenen hayvanlara göre daha mı lezzetli? Sorularının yanıtlarını Politika okurları için anlattı.

Kenan Taşçılar kimdir?
Manisa’da 1 Temmuz 1962 yılında dünyaya geldim. Manisa Ali Rıza Çevik İlkokulu ve Gazi İlkokulunda Okudum. Şehitler Ortaokulunu bitirdim. Manisa Lisesi'nden 1979 yılında mezun oldum. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ni kazanıp, 1984 yılında mezun oldum. 1985 yılında Gemlik Askeri Veteriner Harasında acemi birliğini tamamlayıp, İskenderun İkmal Destek Komutanlığında Asteğmen olarak görevimi ifa edip tezkere aldım. Tezkere sonrası Düzce’de Broiler Tavuk yetiştiren, Hendek'te kesim yapan, Çift-El adlı bir şirkette veteriner hekim olarak göreve başladım. Daha sonra Manisa’da, o günkü şartlarda 250 bin civarında Yarka, 100-150 yumurta tavuğu olan yüksek kapasiteli Seç Tavukçuluk İşletmesinde 4 yıl süreyle çalıştım. 1990 yılında Balıkesir Kula Gıda Kombinalarında yumurta tavukçuluğu işletmesinde işe girdim. 1996 yılına kadar yumurta tavukçuluğu bölümünde yönetici olarak çalıştım. Aynı firmada daha sonra kurulan Broiler Damızlık İşletmesinde 2006 yılına dek görev yaptım. O günkü koşullar gereği yumurta tavukları ve Broiler tavukların sayısı çok fazla olduğundan yem fabrikası kurulması gerekiyordu. Fabrika kurulunca, yem işletmesinin yükünü de omuzladım. 2006 yılında bu şirketten ayrılarak, Adapazarı’nda Şen Piliç'te görev aldım. Bir yıl sonra tekrar Kula Gıda Kombinalarında yeni kurulan başka bir Broiler damızlık kuluçkahanesinde işe başladım. 2012 senesinde buradan ayrılıp Tellioğlu Şirketler Grubu'nda Broiler damızlık ünitelerinde çalıştım. 2014’ten sonra İzmir ve civarında üretim yapan Ege Tav Nippon Ham Şirketinde yaklaşık 6 yıl Broiler damızlık işletmelerinde görev aldım. 2021-2022 yılları arasında Gürcistan’ın Tiflis şehrinde Çirina adıyla anılan bir entegrasyonda şef veteriner olarak çalıştıktan sonra Türkmenistan Aşkabat’ta yine bir tavukçuluk şirketinde işe başladım. Firma sözleşme koşullarına uymayınca 1 aylık çalışmanın ardından işi bırakıp Türkiye’ye döndüm. Şu anda Afrika ülkelerinden teklifler var. Şartlarım kabul görürse

Veterinerlik fakültesini niye seçtiniz?
Babam Manisa Belediyesi Mezbahasında soğuk hava ambar memuruydu. Oradaki müdürlerin hepsi veteriner hekimdi. En dikkatimi çeken veteriner ise askeriyeden ayrılıp belediyede çalışan bir veterinerdi. Diğer taraftan dayım At Cambazıydı. Veteriner hekimliğe biraz aşinalığım vardı ve dolayısıyla üniversite için tercihlerimden biri veterinerlikti. Aldığım puan veterinerliği tuttu fakat onun altında pek çok meslek grubu vardı. Tercihim veterinerlikten yana oldu. Tabi ki istediğim başka dallar oldu. Seçim yapmak zorunda kalınca, pek fazla iştahla olmasa da veteriner fakültesini seçtim.

Fakültede kanatlılarla ilgili ayrı bir dal ya da bölüm var mıydı?
Bahsettiğiniz bölüm yoktu. Tavukçulukla ilgili çok az ders gördük. Mikrobiyoloji ve Virolojinin içinde işlenen bir dersti. 1970’li yıllarda tavukçuluk Türkiye'de yeni yeni başlıyordu. Tavukçuluğun bir ticari sektör haline gelmesinde İzmir markası olan Yu-Pi Tavukçuluk bir ilk olmuştur. Yu-pi, yumurta ve pilicin kısaltılmış şeklidir. Yumurtanın (Yu)’su ile Piliç’in (Pi)’si Yu-pi’nin ilk 2 harflerini oluşturur. Çocukluğunu 1970-80 arasında geçirmiş pek çok kişinin sofrasından eksik etmediği bir tavuk, yumurta markasıydı. Mezun olduğum yıllarda tavukçuluk yükselen bir iş kolu olduğu için bir hayli veteriner hekime istihdam kaynağı olmuştur. Veterinerliği tercih nedenlerinden biri de tavukçuluk sektörünün ülkemizde yaygınlaşmasıydı. Veterinerlik fakültelerinden bizden daha önce mezun olanların büyük çoğunluğu ya devlet memuru olarak çalışıyor, ya da üniversitelerde uzmanlık yaptıktan sonra devlette işe başlıyorlardı. Veteriner fakültesinde öğrencilik yaptığım yıllarda, mezun sayısı çoğalmaya başlarken devlet istihdamı azaltma yolunu seçti. Mezuniyetim öncesi yıllarda özel sektörde tek-tük veteriner hekim çalışan varken 1980’li yılların ortalarında özel sektörde çalışmaya başlayan veteriner hekim sayısı epeyce arttı. Ben de bu nedenle tavukçuluk sektöründe çalışmayı seçtim.

“Devlete sırtını dayamak” diye bir terim vardır. Çoğu kişi resmi kurumda işe girdiğinde, “Arkam sağlam” deyimini kullanırdı. Siz neden devlet memurluğu istemediniz? Özel sektörün şartları daha mı iyiydi?
Devlet memurluğu için sınava girip kazandım. Görev yeri için çektiğim kurada Tunceli çıktı. Göreve başlama tarihinden önce askerlik kararı aldırdığım için göreve başlamadan önce asker olmam gerekiyordu. Askere gittim ve devlet memurluğu hakkım yandı. Eğer bir ay çalışıp askere gitseydim, hakkım baki kalacaktı. Askerden geldikten sonra devlet kadroları kısıtlanmaya başlayınca özel sektör biraz daha cazip geldi. Özel sektörün koşulları o dönemlerde devletten kısmen biraz daha iyiydi. Çok da abartılacak bir durum yoktu. Kısacası bir tık daha iyiydi demek istiyorum.

Tavukçuluk sektöründe, sizin Türkiye çapında iyi bir uzman ve aksakal olduğunuz söyleniyor. Bu paye size 36 yılın verdiği bir deneyim mi?
Bunu bana söyleyenlere teşekkür ediyorum. Bana göre de ülke genelinde iyi bir intiba bıraktım ki alçak gönüllülük yapmayacağım. Hem çalışma hayatımda, hem teknik konularda, hem de ahlaken güvenilir oldum. Günlük hesaplar peşinde değil ileriye dönük çalıştım. Bu mertebeye gelmek isteyen meslektaşlarımda bunu yapmak zorundadır. Özellikle emeğiniz ve bilginiz sermayenizse, sizin arkanızdan konuşulmasına malzeme olacak konuları etrafınızda barındırmamanız lazım. Hem üniversitede gördüğünüz eğitim hem günlük izlenimleriniz hem harcadığınız mesai, hem de iyi niyetinizin bir araya gelmesi lazım. Tavukçuluk sektörü iyi bir veteriner hekimlikten ibaret değil. Aynı zamanda iyi bir zootekni bilgisini gerektirmektedir. Veteriner hekimlerden önce bu işte çalışanlar ziraat fakültelerinin herhangi bir bölümünden ya da zootekni bölümünden mezun olanlardı. Sonrasında veteriner hekimler de dahil olmaya başladı. İyi bir sonuç elde etmek için sadece hekimlik bilginizin olması yeterli değil. İlaç dozunu iyi bilmek, aşının neye yaradığını iyi bilmekle kalmaz, hayvanın kümes şartlarını çok iyi ayarlamanız gerekir. Yem kalitesini çok iyi ayarlamak gerekir. Hayvana bakan işçileri en iyi şekilde yönetmeniz lazım. Bildiğiniz aşıları, ilaçları, çok iyi uygulamanız lazım ki bunların hepsinin bir araya gelmesiyle iyi sonuçlar elde edebilesiniz. İyi sonuçlar elde ettiğiniz zaman da tabii ki bir iki sefer değil genellikle aynı sonuçları elde etmeniz hatta ilerleyen günlerde eski sonuçlarınızın üstüne daha iyi değerlerle çıkarabilmeniz gerekiyor ki bu sizin kalitenizi ortaya koysun.

Halk arasında, doğal ortamda tavuk 60-65 günde büyürken, 35 günde tavuk mu olur? Civcivlere hormon veriliyor onun için çabuk büyüyüp kesime gidiyor ve lezzetsiz oluyor gibi söylemler var. 35-40 günde büyüyen ve kesime gelen civciv konusunda ne diyeceksiniz?
Günümüzde 35 günde büyüyen Civcivler, eskiden 60-65 günde büyüyordu. Bu civcivler, etlik civciv diye tabir edilen etlik damızlıklardan üretilen yavrulardı. Geçmişte genetik çok iyi gelişmemişti. Yem bilgisi çok iyi gelişmemişti. Kaliteli yem maddeleri çok gelişmemişti. Zamanla genetik seleksiyonlar sonucunda, iyi yem hammaddeleriyle, iyi yem formülasyonları yapıldı. Isı, rutubet, havalandırma, ışıklandırmayla mükemmel ortamı sağlayan kümeslerle, mükemmel sonuç sağladığınızda 35 günde hayvanlar kesime gelebilmektedir. 35-40 günde kesime gelen hayvanlar daha fazla yaşatılabilir, daha büyük hale de gelebilirler. Fakat yemin ete çevrilme oranı o zaman kazançlı halden zararlı hale doğru ilerleme eğilimi gösterir. 35-40 günde kesilen piliçler, hem kazanç sağlamak, hem satılabilir kilogramdaki eti üretmek için daha uygun yaşlardır. Etlik tavukların yanı sıra yumurta üretmesi için beslenen tavuklar da vardır. Sözünü ettiğim koşullar yerine getirilirse, yumurtadan çok daha iyi randıman alınır. Yumurtalık tavuktan, et tavuklarından alınan et verimini alamazsınız. Köy tavukları dediğimiz hayvanlar genelde yumurtlamamaya başladığında ya da yumurtadan kesildiğinde pazarlarda satılır. Lezzet açısından tabiatta bir takım doğal gıdalarla beslendiği için eti belki lezzet açısından fark yaratabilir. Broiler et tavuklarının lezzetsiz olduğu söylenemez. Günümüzde bazı firmalar uzun bakım, yani normale göre 35-40 günde değil de 60-65 günlerde daha az kuvvetli bir yemle besleyip, farklı ambalajlarda, farklı isimler adı altında satmaktadır. Mesela organik tavuk adı altında satılanları var. Bu biraz önce dediğim az kuvvetli yemlerle beslenen tavuklardır. Ayrıca, kuru yolum ile kesilen tavuklar var. Kesimhanede tüyleri kuru şekilde yolunur. Onların da lezzete pozitif anlamda katkı sağladığı söylenebilir.

Kuru yolum nedir? Lezzete etkisi var mı?
Tavuklar 15-20’sinin bir arada olduğu kasalar içinde kamyonlarla kesimhaneye getirilir. Kesimhanede iki bacağı birden askıya asılır ve çok hafif bir voltaj verilen sudan geçirilirken başı bıçakla kesilir. Tüylerinin yolunması için, plastik parmak benzeri onlarca, yüzlerce parmağın döndüğü tamburlara girmeden önce buhar verilir. Buhar tüylerin kolay yolunmasını sağlar bu normal kesimdir. Kuru yolumda buhar verilmez ve hayvanlar kuru şekilde temizlenir. Kalan tüy olmaması için pürmüz ile temizlenir. Türkiye’de kuru yolumu ilk kez Er Piliç yaptı. Biraz zahmeti ve maliyeti var. Her firma kuru yolum yapmıyor. Kuru yolumda biraz daha lezzet farkının olduğu söyleniyor. Sadece benim kişisel kanaatim değil. Aslına bakarsanız tavuklar ne kadar çok bitkisel kökenli malzemeyle beslenirse lezzeti de o kadar artar. Ne kadar hayvansal kökenli yemle besiye girerse, hayvansal yem oranı yükselirse tavuğun tadı da azalır. Yemlere aşırı yağ girerse etin lezzeti azalır. Köylüler, bazen 40-50 tane Broiler cinsi civciv alır, doğada besler, buğday, mısır kırığı ile beslerler. Onların lezzetli olmasının nedeni hayvansal kökenli gıda yediremedikleri içindir. Bu durum insanlar içinde konuşulmaya başlandı. Anti aging denilen olayda hayvansal gıdalardan uzak durulur ve vejetaryen beslenme yoluna gidilir. Konu açılmışken, damızlık tavuklar da vejetaryen beslenir. Bunun nedeni, hayvansal kökenli gıdalardan hastalık bulaşıp, yavrularına geçmesin diyedir. Yemlere eksik olan amino asitler yerine, yapay üretilen amino asitler katılır. Çoğu yurt dışından geliyor ve yurt içinde az miktarda üretiliyor. Orijinali kadar hayvana gerekli desteği sağlıyor. Vejetaryen beslemenin hayvanlarda lezzete bir katkısı oluyor.

Kırmızı ette, kuzu, dana gibi mezbahaya, kesimhanelere gelen hayvanlarda kesim için belli bir ağırlık aranıyor. Bu durum tavuklar için geçerli mi? Tavuk kaç kiloya erişince kesime gidiyor?
Türkiye’de Tavukçuluk çok büyük sektör haline geldi. Şu anda bazı firmalar günde 500 bin hayvan kesiyor. Bir kamyonun 5 bin hayvan aldığını göz önünde bulundurursak, günde 100 kamyon canlı hayvan kesiliyor. Kesimler yaz ve kış aylarında farklıdır. Yaz aylarında kesimhanelerin ağırlıklı iş yapma zamanı gecedir. Tavuklar kümeslerden akşamüstü sarılmaya başlanır, gece karanlık çökünce sıcaklık azalır. Hayvanlar sıcaktan zarar görmesin diye gece kesime girer. Çünkü canlı hayvan taşıyacak kapalı kamyonlar halihazırda yok. Açıkta taşınan hayvanlar gündüz güneşten ve sıcaktan aşırı derecede etkilenir. Bu gelişmeler belirli bir program dahilinde yapılır. İşletmeler 2 ay sonra ne kadar tavuk keseceğini planlar. Bu planlama için veteriner hekimler, veteriner hekimlerinin yardımcıları, sekreterleri saha veterinerleri vardır. Bir veteriner hekim belirli sayıda hayvandan sorumlu olur. Belli aralıklarla ilacının, aşısının denetimini yapar. Aynı zamanda canlı ağırlıklarını ölçer. Eğer canlı ağırlıkları diğer hayvanlara göre fazlaysa, büyümesi daha çabuksa kesim zamanının geldiğini belirtir, diğerlerinden 2-3 gün önce kesime gönderir. Tavukhaneler anlaşmalı çalıştıkları için yerine göre bir çan eğrisi sistemi yapıyorlar. En başarılı olanlar daha güzel kazanç elde ediyor. Hepsinin planı programı vardır. İşletmeler piyasanın talebine göre hareket eder. Piyasa ağır kilolu hayvanı istemiyorsa firmalar tavukları daha küçükken keserler ya da bütün tavuk talebi varsa, bütün tavuk, yerine göre, kalçalı, butlu incik, kanat gibi parçalara ayırıp piyasaya verirler. Normalleri bütün tavuk, biraz daha ufakları da gril piliç olarak satılır.

Gece kesiminde amaç hayvanları sadece sıcaktan korumak mıdır? Kapalı kasası olan kamyonlarla taşınıp gündüz kesimi yapılamaz mı?
Yaz aylarında gündüz kesim yapmaya kalkarsanız tavuklar kesimhaneye ulaştırılırken sıcak nedeniyle çok zayiat verirsiniz. Sıcaktan hayvanlar ölür. Kapalı kasalı taşıma kamyonları yapmaya kalkarsanız şu an için verimli olmaz. Daha önceki yıllarda büyük zayiatlar yaşanıyordu. Kapalı kasa kamyonlar çok umursanmıyor. Cep telefonları da devreye girince, nakliyecilere hangi saatlerde yükleme yapacakları, ne zaman yola çıkacakları anında bildiriliyor. 30-40 kişilik ekiplerle yükleme işi gerçekleştiriliyor. Gürcistan'da çalıştığım firmada asfalt dökme makinesi gibi bir araç vardı. Tavuk dolu kasalar yere konuluyor, makine tavukları direkt yerden topluyor. El işi yükleme yok. Yalnız iki kişi makinenin altına kasaları koyuyor, araç paletle kasaları yerden alıp kamyonlara götürüyor. Türkiye’de aynı işlemin yapılması için yola sığır kümeslerin olması lazım. O nedenle her yerde standart kümeslerin olması gerekir. Ülkemizdeki kümeslerin boyları değişik boyutlarda olduğundan bu sistem geçerli olmaz.

Geçtiğimiz yıllarda 15’li viyoldeki yumurtanın fiyatı 6-7 liraydı. Şimdi aynı standarttaki yumurtayı 80-120 liraya satın alıyoruz. Bu kadar büyük fark olmasının nedeni yalnız enflasyon mu?
Birkaç neden sayabiliriz. Yumurta düzenli olarak çok fazla tüketilen bir gıda değildi. Günümüzde yine en ucuz protein kaynaklarından biri. Doktorlar bile hastasına protein için yumurta öneriyor. Önceki yıllarda 5 ila 20 bin kapasiteli küçük kümesler vardı ve sayıları gün geçtikçe azaldı. Şimdi daha büyük üreticiler var ve bunların maddi anlamda dayanma güçleri daha fazla. Büyük marketlere yumurta veriyorlar. Marketler de kar oranlarını üzerine koyarak yumurta satıyor. Bir başka etken yurt dışına ihracat çok. Irak ve Suriye'ye yemeklik yumurta çok gidiyor. Diğer faktörlerin başında hastalıklar geliyor. Özellikle kuş gribi belli yörelere geldiği zaman kümeslerin tamamı ya ölüyor ya da imha ediliyor. Piyasada bir darlık yaşanıyor. Arz talebin altında kaldığı zaman fiyatlar yükseliyor. Elektrik, ısıtma, soğutma giderleri fazla. Aşı ve ilaçların çoğu ithal dolar arttıkça maliyete yansıyor. Ambalaja girdiği zaman yumurtadan çıkan ıskarta fazlalaşıyor. Large dediğimiz 15 yumurta yaklaşık 1 kilo 30 yumurta 2 kilo gelir. Hesapladığımız zaman 1 kilo yumurta 100 lira civarında oluyor. Şu anda en ucuz zeytin bile 200 liradan satılıyor. Ben bunu yumurtanın savunuculuğunu yapmak adına konuşmuyorum ama bir beyin jimnastiği olarak hesapladığınız zaman 1 kilo yumurta 100 lira civarında. Türkiye'de hemen hemen en ucuz gıda sayılır. 3 yumurta ile 20 liraya bir öğün yemek yiyorsunuz. En ucuz çorba bile 80-100 lira civarında.

Köy yumurtalarının sarısı daha koyu ve daha lezzetli olur deniyor. Doğru mudur?
Yumurta sarısına rengini veren A vitamini benzeri karotendir. Karoten bitkiye rengini verir. Dışarıda yetişen hayvanların yeşillikle teması daha fazladır ve yumurta sarısına yansıyabilir. A vitamini benzeri ya da analoğu olan şeyler mısırda vardır. Mısırın kendisi de turuncu renktedir. Dışarıda beslenen hayvan haftada 2-3 kez yumurtlar fakat kafeste yetişen hayvan haftada 7 defa yumurtlar. Tavuk besinden ne aldıysa o kadarını yumurtaya, lezzete ve ete yansıtır. Yem tavuğu, tavuk da yumurta ve eti yapar. Ne verirsen onu alırsın. Haftada yedi tane yumurta yapanla, iki tane yumurta yapan tavuğun yumurta sarısına yansıttığı şey aynı olmaz. Kimileri çok sarı renkli yumurta sevmiyor. Daha doğal olmasını istiyor. Firmaların da kendi müşteri skalasına göre üretimi vardır ve yemlerini ona göre ayarlar. Köy tavuğu dediğimiz bir ütopya, bir masal. Dünyadaki bu kadar çok insanı köy tavuğu veya yumurtasıyla besleyemezsiniz. Köylü köyünde durmuyor, şehre göçüyor. Yumurtayı kim üretecek? Bazı pazarlarda görüyorum; bazı kadınlar. açıkta tavuk eti satıyor. Ama yumurtadan kesilmiş yumurta tavuğu ya 30-40 tane et civcivi alıp, besleyip büyütmüş. Kışın satmıyorlar zaten kış aylarında köyde üretmesi de zor. Dış şartlarda genelde bahar ve yaz şartlarında pazarlarda satıyorlar. Sabah geliyor pazara, akşama kadar tezgahta duruyor. Ne hijyen var ne soğutucu. İnsanlar da köy tavuğu diye alıyorlar ama soğuk zincir faktörünü göz ardı ediyorlar. Kontaminasyon olmayabilir ama 5-6 saat sıcakta ya da oda derecesinde bekleyecekse derin dondurucu şarttır. Marketlerde eksi 18 derecede, bir de artı 2 derecede koruyan buzdolapları var. Artı 2’de raf ömrü bir hafta, eksi18 derecede raf ömrü 6 aydır. Sonrasında zehirlenme vakaları ortaya çıkıyor. İnsanlar kendileri de dikkat etmelidir.

Yumurta ne kadar zamanda bozulur?
Yumurtayı artı 2 derecede çalışan buzhane ya da buzdolabına koyarsanız 4 ay civarında dayanır. Tek şart yumurtanın ıslanmamış olmasıdır. Hava alma şartını yerine getirmek gerekir. Koşullar yerine getirildiğinde 4-5 ay dayanır fakat kısmen gıda değeri azalır. Bekletilen yumurtaya taze denmez. Yine de kontrol edilmesi şarttır. Yumurtanın etrafında, tavuğun sağladığı bir koruyucu tabaka vardır. Islandığı zaman koruyucu tabakanın özelliği yok olur, koruyuculuk vazifesini yapamaz. Marketteki buzdolabında dört ay durur diyemem çünkü çok sık açılıp kapatılıyor.

36 yıl tavukçuluk sektöründe çalışan biri olarak Türkiye'de tavukçuluk sektörünün sorunları nelerdir?
Tavukçuluk sektörünün çok büyük sorunları olsaydı bu kadar büyüyemezlerdi. Her sene % 20 civarında büyüdüler. Eski yıllarda sorunları büyüktü. Tüketici yumurtayı az alıyor, tavuk etini az tüketiyordu. Bu günlerde şirketler büyük satışlar gerçekleştirdiklerine göre bir knowhow oluştu demek. Çok güzel kesimhaneler kuruldu. Bu kesimhanelerde, birkaç bin kişi çalıştıran firmalar var. Yerine göre 3 vardiya çalışan şirketlere tanık oluyoruz. Gelişmeler ne kadar iyi, güzel ve büyük olsa da en büyük sorun tavuk hastalıkları diyebiliriz. Pazarlamada sıkıntı yok. Yemeklik yumurtada Irak, Suriye, İran başta geliyor. Piyasayı bu alıcı devletler rahatlatıyor. Etlik piliç sektöründe de eğer piyasa eti kabul etmeyecekse iki ay önceden girişleri azaltıyorlar. Bugün kestikleri miktarda pilici 2 ay sonra kesemeyeceklerini, satamayacaklarını biliyorlarsa üretimi düşürüyorlar. Civciv yapmamak için damızlık yumurtayı Türki Cumhuriyetlilere, Sovyetler Birliği'ne, Ermenistan'a, Kazakistan'a, satıyorlar. Bu ülkeler de tavuk sektörü için çok iyi bir pazar. Satışlar dolar üzerinden yapılıyor ve Türkiye'ye döviz girdisi sağlanıyor. Yakın yerlere tırlarla gidiyor uzak ülkelere de nakliye uçaklarıyla gönderiliyor. Tavukçuluk sektörünün sorunlarını benden çok firma sahipleri, sektörün pazarlama departmanlarında çalışanlar daha iyi bilir. Ben sorunu şöyle algılıyorum; tekerin dönmesini engelleyen bir şey yok.

Bandırma’da 2 kez “Kuş Gribi” vakasına rastlandı. Kapalı kümeslerde bu hastalık nasıl ortaya çıkıyor?
Türkiye'de ilk kuş gribi vakası Bandırma'da açıklandı. Hindi kümeslerinde bulaş olduğu ortaya çıktı. Yabani kuşlar, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye göç ediyorlar. Kuşların seyirleri hemen bugünden yarına olmuyor. Uçarlarken belli yerlerde mola veriyorlar. Manyas Kuş Cenneti yabani kuşlar açısından konaklama yeri. Hayvan orada duraklıyor, yemini yiyor, suyunu içiyor. Bu arada dışkısını da bırakıyor. Ama dışkısıyla ama ağzından virüsü oraya bırakıyor. Genelde insanla, kedi, köpek gibi hayvanların ayaklarıyla başka yerlere taşınabiliyor. Virüsü kısa sürede götürdüğü zaman kümeslere ayaktaki kalıntılardan bulaşıyor. Yem fabrikalarında açıkta ham madde varsa kumrular, güvercinler, diğer kuşlar buradan beslenirken hastalığı oraya bırakıyor. Hammaddeden yapılan yemler kümeslere ulaşıyor. Besi kümeslerinde, özellikle damızlıklarda, kümese girene kadar 3-4 ayakkabı değiştiriliyor, 1-2 elbise değiştiriliyor veya banyo yapılıyor. Yerine göre dışarıdaki havayı çekip kümeslere üfleyen fanlar var. Hastalık fanlar vasıtasıyla da bulaşabiliyor. Zaman zaman bunlar yaşanıyor. İçerideki hayvan hastalığa yatkınsa besleme bozuklukları varsa hastalık tüm kümese yayılabiliyor. Banyosunu yapıp kümese giren bir insan steril olsa da bir hapşırık ve bir sümkürme ile de bulaşı sağlayabiliyor. Almanya'da bir damızlık firması kümeslere girecek insanları dezenfeksiyon havuzundan yüzdürerek geçiriyor gibi duyumlar da kulağımıza geldi. İngiltere’ye damızlık kümesleri görmeye gittiğimde benden swap örneği aldılar test sonucu çıkana kadar beklemek zorunda kaldım. Laboratuvar sonuçları negatif çıktıktan sonra ancak kümeslere girebildim. Adamlar açıkçası sizi salmonella açısından bir tür karantinaya alıyor.

Türk tavukçuluk sektörünün dünyadaki yeri nedir?
Türk tavukçuluk sektörü olarak dünyadaki yerimiz üst seviyelerde. Dünyanın en büyük tavuk üreticisi Amerika Birleşik Devletleri, İkincisi Brezilya’dır. 3’üncü veya 4’üncüsü Türkiye diyemem ama biz de üst sıralardayız. Tavukçuluk sektöründe hızla büyüyen ülke Çin ve Tayland’dır. Türkiye üretimde ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Tüm bu gelişmelere rağmen her şeyde olduğu gibi yine dışarı bağımlıyız. Türkiye'nin bilinen Broiler, Yarka gibi bir damızlık ırkı yok. Hepsi, İngiltere, Hollanda ve başka ülkelerden gelen ırklar. Kesimhaneler, kuluçkahaneler yüksek maliyet gerektiren yapılardır. Özellikle kesimhaneler pahalı krom nikel malzemelerden yapılmış ve yüz ölçümü geniş alanlardır. Kuluçkahanelerin makinaları hep ithaldir. Türkiye'de kümes ekipmanları üretiliyor. Yemleme sistemi, sulama sistemi, havalandırma fanları, Türkiye'de üretiliyor. Yem fabrikası yapan fabrikalar var. Türkiye'de yurt dışından bir takım malzemeler alarak baştan sona yem fabrikası imal edebiliyorlar. Bu beceri var ama özellikle kesimhane ve kuluçkahane anlamında % 90 civarında yurt dışı kaynaklı donanımlar kullanılıyor. Kesimhane yapan Türk firması var fakat Türki Cumhuriyetler ile küçük ölçekli işletmeler kuruyor. İlaçların çoğu ithaldir Türkiye'de bir takım ilaç firmaları var bunların orijinal molekül ya da jenerikleri Avrupa'dan, Amerika'dan geliyor. Jeneriklerin bazıları da genelde Çin'den geliyor. Türkiye'de karıştırılıyor ondan sonra paket anlamında piyasaya sürülüyor. Aşı sektörü de yine yurt dışı kaynaklı. Bir zamanlar Manisa'da Tarım Bakanlığının birimi olarak Tavuk Aşısı Üretim Merkezi adı altında bir yer kurulmuştu. Birtakım faaliyetler yürüttü, aşı üretti ama sonra orayı kapattılar. Aşıların hemen hemen hepsi yurt dışından geliyor. Onun haricinde birtakım vitaminler, mineraller, saf olarak ithal ediliyor, Türkiye'de formüle edilip ambalajlıyorlar.