Nurşen Barlas, öldü diye morga bırakılan bir çocuğu hayata döndüren bir babanın kızı olarak yaşamı boyunca iyilik yapmak için didindi. Her işini “İyilik bulaşıcıdır” şiarıyla ortaya koydu. Onlarca çocuğun yaşamına dokunarak ya eğitimini sürdürmesini sağladı ya da şifa bulmasına yardımcı oldu. Kadınların üretken olması için elinden gelen gayreti gösterdi. Kimi zaman TV’de programcı, kimi zaman sekreter. Kimi zaman hasta ve yaşlı bakımı, kimi zaman esnaflık yaptı. Ortaokul diplomasını dışarıdan sınavla bitiren Nurşen Barlas’ın hedefinde üniversite var. Pek çok hayır işini tek başına sırtlandı. Hayır yapmanın sonu gelmez diyen Barlas organlarını bağışladığı gibi, vücudunun geri kalanının da kadavra olması için başvuruda bulunacağını söyledi. Barlas ilginç yaşam öyküsünü Politika okurları için anlattı.

Nurşen Barlas kimdir?
4 Ocak 1960 yılında Bandırma'da doğdum. Babamın görevi gereği 3 ayrı şehrin ilkokulunda öğrenimimi tamamlayabildim. Balıkesir Atatürk Ortaokulunu dışarıdan sınavlara girerek bitirdim. 15 yaşında gelin oldum. Okumayı çok istediğim halde ne yazık ki okuyamamak içimde hep ukde kaldı. Yaşamımda benim gelişmemi sağlayan Doğruyol Partisi’ne (DYP) üye olmakla başladı. Orası benim için ayrı bir okul oldu. Parti çalışmalarına katkıda bulunmak için hep koşturdum. Farklı meslekteki insanlarla tanışmam dünya görüşümü genişletti, bilgimi arttırdı. İnsanlara yardım etmek, destek olmak için büyük çaba harcadım. Bu uğraşılarım kendime yeni iş olanakları sağladı. Yerel bir TV’de çalıştım, sekreterlik yaptım, Çeşitli kurslara gidip sertifikalar edindim. Yaşlı ve hasta bakıcılığı, emekli olduktan sonra da bir süre esnaflık yaptım. Dışarıdan liseyi bitirmek için uğraş veriyorum. Hedefim üniversite, okumak, keman çalmak. Evli ve 2 çocuk annesiyim.

Televizyon yayıncılığında hangi bölümde çalıştınız? Televizyonculuk da içinizde bir ukde miydi?
Aklımdan bile geçmiyordu. DYP’de parti çalışmalarında insanlara yardımcı olmayı çok önemsiyordum. Bir gün, İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümünden mezun olan bir kız işsiz olduğunu söyleyince ona iş bulmaya çalışacağıma dair söz verdim ve CV hazırlamasını istedim. O yıllarda Balıkesir’de yerel yayın yapan Karesi TV vardı. Kız öğrenciyle tekrar karşılaşınca onu televizyon yöneticilerine götürdüm, CV’sini verdim, överek anlattım. Bu arada laf lafı açtı televizyon yayıncılığı ile ilgili sorular sormaya başladım. Uzun bir sohbetten sonra, TV yöneticisi, bir arkadaşını çağırdı ve getirdiğim kıza TV’yi gezdirmesini, tanıtmasını istedi. Arkadaşlar dışarı çıkınca yönetici bana, televizyonda benim çalışmam gerektiğini söyledi. Böyle bir şey yapamayacağımı, Radyo TV konusunda eğitim almış birinin daha çok yararlı olacağını düşündüğümü açıkladım. Ortaokulu dışarıdan sınavla bitirdiğimi eğitimimin yetersiz kaldığını belirttim. Buna rağmen, “Niye niyet, niye kısmet” derler ya yönetici arkadaş ısrarlı olunca televizyonda çalışmaya başladım. 3 ay süreyle canlı yayın ve programcılık yaptım. İşimi severek yapıyordum. Bu arada telefonla iş teklifi geldi. Balıkesir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası daha yüksek bir ücretle sekreterlik yapmamı önerildi, kabul ettim.

Daha önce sekreterlik deneyiminiz var mıydı? Çalışmaya başlayınca neler yaptınız? İşe başlarken tereddüt etmediniz mi?
TV’de patronla konuşup yeni bir iş teklifi olduğunu söyleyip ayrıldım. Patron ortaokul mezunu olduğumu söylemememi istedi. Hiçbir iş teklifine kapımı kapatmam. Çünkü her işi yapacağıma inancım var. Dönemin Oda Başkanı merhum Mesut Aşanel’di. İlk sorusu eşimin haberinin olup olmadığıydı. Ben ne iş yapacağımı bilmediğim için önce bana ne önerileceğini öğrenmek istediğimi, bu nedenle haber vermediğimi söyledim. Aşanel, eşimin haberi olmasa bile ikna edeceğini belirtti ve o gün sekreterlik yaşamına atıldım ve artık 7 binden fazla üyesi olan bir esnaf odasının başkan sekreteriydim. Başkan çok iyi niyetli bir insandı. Kendimi hep eksikli gördüm, ne yapabilirimin peşinden koşturdum. Her gün olduğu gibi odaya gelen yerel gazeteleri takip ederdim. Gazetenin birinde Balıkesir Üniversitesi’nde, Üst Düzey Yönetici Sekreterliği Kursu açılacağını okudum. İlanda verilen telefon numarasını aradım, telefona yanıt veren kişi kontenjan dolmadığı, yeterli sayıya ulaşılamadığı için kursu açamadıklarını söylüyordu. Defalarca telefon ettim yanıt aynıydı. Sonunda kursiyerleri kendim buldum, kendim kaydettirdim. Üstelik bu kursa kızımı da dahil ettim. Üniversite yöneticileri de kendi sekreterlerini kursa göndermişlerdi. Cumartesi ve Pazar günleri Balıkesir Üniversitesi Yerleşkesinde saat 09.00’dan Akşam 17.00’ye dek öğrenim gördük. Lise havası solumadan üniversite atmosferinde kendimi bulmuştum. İşte o gün lise diploması alıp üniversite okumaya karar verdim. Kurs sonunda sertifikalarımızı aldık. Bir süre sonra üniversiteden Bahar Hoca aradı, panel düzenlediklerini, konuşmacı olmamı istedi. Sekreterlik ile ilgili panele katıldım. Heyecandan kulaklarım çınlıyor nefes alamıyordum. Buna rağmen konuşmamı tamamladım, katılımcılardan yoğun bir alkış aldım. Sonraki günlerde, paneldeki konuşmalarımdan etkilenen meslek yüksekokulu sekreterlik bölümü öğrencileri hazırlayacakları tezler için bana düşüncelerimi sormaya geldi. Aradan geçen zaman içerisinde sertifikalı bir sekreter olarak Balıkesir’deki ilkleri gerçekleştirmeye başladım.

Balıkesir’de ilkleri gerçekleştirdim dediniz nedir bu ilkler?
Sekreter olduğumda, TV’de canlı yayın yapan, program hazırlayan sıradan bir ev kadınıydım. Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Sekreteri olduktan sonra, Balıkesir’de ister özel sektör olsun, ister resmi kurum ve kuruluşların yöneticileri olsun, “Bizim sekreterimiz de Mesut başkanın sekreteri gibi olsaydı” demeye başlamışlar. Desinler demesine de iyi sekreterlik pazarda parayla satılmıyor ki. Bundan dolayı Balıkesir’de ilk sekreterlik seminerlerini, kurslarını düzenledim. Balıkesir şimdi 20 ilçe, fakat o zamanlar büyükşehir olmadan önce 18 ilçesi vardı. İlçelerin büyük çoğunluğunda sekreterlik ile ilgili seminerler, konferanslar ve kurslar düzenlenmesinin başrol oyuncusu oldum fakat tüm esnaf odası başkanları büyük katkı sağladı. Tüm esnaf odası yöneticileri bu etkinliklere sekreterlerini gönderdiler. Seminerler kapsamında Otel Basri’de aynı etkinliği yaparken, bir medya sahibi arkadaşımız gelip benden çok ünlü bir iş adamının sekreter aradığını ve iyi bir sekreterin şirketinde görev almasını istediğini söyledi. Oysa o patronun sekreteri vardı. O kadar çok üzüldüm ki, kahroldum. O iş insanı tatiline, eğlencesine, o kadar çok para harcarken sekreterinin eğitimi için 3 kuruşu çok görüyor. İyi sekreter istiyorsanız eğitimlere, seminerlere göndereceksiniz. İş insanları, doktorlar, mühendisler, mimarlar, avukatlar, saymakla bitmez ama hepsi üyeleri için geceler, yemekler düzenliyor, hiçbirinin sekreteri o etkinlikte yok. Sekreterler neden felekten bir yemek, bir eğlence, bir etkinlik için bir araya gelmesin diye düşündüm ve Balıkesir’de ilk kez sekreterler için yemek düzenledim. Yine ilk kez sekreterler için gece düzenledim. Bir sekreter ne kadar değer görürse, O kadar başarılı olur Mesut başkanım bana hep, “Yeter kızım yeter bu kadar çok çalışma” derdi. Ben asla yeter olduğuna inanmıyordum çünkü öğreneceğim çok şey vardı. Diğer sekreterlerden dinlediğim kadarıyla bazı patronlar az paraya çok başarı istiyorlardı. Başarı için yöneticilerin de özverisi gerekir.

Sekreterlerin en büyük sorunları yalnız eğitimle mi ilgili, başka sorunu yok mu?
Türk filmlerinde sekreter karakterleri, ya gözlüklü, sakar, çirkin, döpiyesli gösterilir, ya da mini etekli, degajesi açık güzel bir kız gibi lanse edilirdi. Sekreterin kılığından, kıyafetinden çok aklına, düşüncelerine, iş verimliliğine bakılmalı. Aksine ülkemizde böyle olmuyor; Özellikle derneklerde, odalarda, belediyelerde, başkan değiştikçe sekreterler de değişiyor. Aslında sekreterler değişmemeli, çünkü geleni gideni tanıyor, odayla ilgili her konuda bilgi sahibi oluyor. Sekreter bir kurumun demirbaşıdır. Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası’nın 7 bin üyesinin nereden geldiğini bilirdim. 81 vilayetin başkanlarını tanırdım. Türkiye'nin her yerini biliyor, iş görebiliyordum Bir üyemizin evladı şehrimize eğitim için geldiyse, okulunu gösteriyor, ihtiyaçlarını karşılıyor, ev kiralayacaksa, kiralık ev buluyordum. Sekreter dediğin zaman başkanın bir şey söylemesine gerek kalmaz, yetki verildiyse yapılacak her yazışmayı, işlemi yapar. Düzenlediğimiz bir eğitim seminerine, iş insanı arkadaşını göndermiş, yeni bir sekreter adayı arıyor. O iş insanını tanıyorum ve çok üzüldüm. Madem yeteneği kısıtlı o zaman eğitim seminerine gönder. Seminer parasından kaçınırsan, iyi bir sekreter bulamazsın. 11 yıl sekreterlik yaptım bir gün bile izin kullanmadım.

Sizi tanıyorum. Sekreterin yapmayacağı, düğün ve yemek organizasyonları bile yaptınız. Bu işlerin sekreterlikle ilgisi olmadığını söyleyip bu görevi neden reddetmediniz?
Odanın toplantı salonu ve yemekhanesi vardı. O dönemlerde Balıkesir’de büyük bir salon yoktu, parti kongreleri, etkinlikler, düğünler, yemek programları o salonda yapılırdı. Düğün ve yemek organizasyonları olduğunda, mesaim biter bitmez, salona giderdim. Orkestrasından, pastasına, oturma düzeninden, nikah şekerine her şeyle ben ilgilenirdim. Düğün başlar, 50-60 dakika orada kalıp, bir eksikliğin olmadığına kanaat getirince ayrılırdım. Valilik bizim yemekhanede, yemek verecekti, yoğun bir iş gününden sonra, istenilen yemeklerin eksiksiz olması için bir aşağı bir yukarı koşturmuştum. Başkan Mesut Aşanel beni yorgun bir halde görünce, eve gitmemi istedi. Ben itiraz ettim. Üstümü başımı değiştirdim, saçıma fön yaptırdım, yemek organizasyonunun işleyişini görmek üzere görevime geri döndüm. Okulların, siyasi partilerin toplantısı ücretsiz olduğu için bizim salonumuzda yapılırdı. Hepsinin üstesinden gelmesini başardım. Yalnız etkinlikler değil, üyelerimizin hastalarının binanın alt katında bulunan sağlık ocağındaki işlerini de hallederdim. Düzenlenen bir yemekte, kadın başsavcı, “Sizin gibi her işe koşan bir sekreterim olmasını çok isterdim” demişti. Çok duygulandım. Tüm bu övgüler beni onore ederdi.

Emekli olduktan sonra, “Çok çalıştım ayaklarımı uzatıp, dinleneyim” diyerek rahat bir yaşam sürdürdünüz mü?
Emekli olduktan 2 yıl sonra ilk torunumu kucağıma aldım. Fakat ben evde oturup kazak örecek bir tip değilim. Yine kendimi sosyal yaşamın içinde buldum. Kadın evde üretiyor, hiç kimse farkında değil. Kadın emeğini ön plana çıkarmak için harekete geçtim. Şehit Aileleri Derneği'ne gittim, defile hazırlamayı önerdim. Nasıl olacak? Bir kadın evinde çok kaliteli giysiler dikiyor, kendisinden başka hiç kimse bilmiyor. Bir gelinlikçi, evinde çok özel defilelere layık gelinlik üretiyor. Bunları ortaya çıkarmaya karar verdim. Şehit Aileleri Derneği ile bir kermes ve defile düzenledik. Etkinliğe bir bakan 4 milletvekili ve tüm protokol katıldı. Kermes günlerce konuşuldu. DYP’nin yemekli bir gecesinde, babaannelerimizin giydiği gelinlikler ile defile düzenledim. Ayvatlar Köyünden şehit annesinin diktiği Balıkesir Pullusunu DYP milletvekili İlyas Yılmazyıldız satın aldı ve “Bir şehit annesinin gelinliği ancak şehit annesinin sandığına yakışır” diyerek Balıkesir Pullusu’nu şehit annesine geri verdi. Başta ben olmak üzere etkinliğe katılanlar çok duygulandı. Bu söylem gök kubbede hoş bir sada bıraktı. Hiçbir organizasyondan para almadım. Beni böyle sevinçler, toplanan yardımlar mutlu ediyor. İyiliğin bulaşıcı olduğuna inanıyor ve 60 yaşında olmama rağmen iyilik için koşturmaya devam ediyorum.
Oryantal Dansçısını ağlatıp sahneye ücretsiz çıkardınız. Nasıl başarabildiniz?
Tedavi olması gereken hasta bir çocuk vardı. Yapılacak operasyon pahalıydı ve ailesinin ekonomik gücü yoktu. Bu çocuğu yaşama döndürmek için bir çay partisi düzenlemeğe karar verdim. Belediye Başkanı Sami Gökdeniz’in eşi Sevim Hanım ile konuştum. Çünkü onun çevresi çok daha genişti. Onayını aldıktan sonra, yemek listesi yalnız simit ve çaydan oluşan bir etkinlik yaptık. Oraya insanlar gelecek çay içip simit yedikten sonra gideceklerdi. Buna gönlüm razı olmadı eğlenceli hale getirmek istedim. Gündoğan Mahallesinden ücretsiz sahne alacak müzisyenlerle anlaştım. İplikçiler Otelinde kalan oryantal dansçısı ile konuşmaya gittiğimde, hayır için bir iş yaptığımızı, para almadan sahneye çıkıp çıkamayacağını sordum. Kadın ağlamaya başladı. Cümle alemin dansözleri kötü kadın bildiğini, aslında namusuyla çalışıp 3 evladına baktığını, bu öneriyi kendisine yaptığım için çok duygulandığını, seve seve dans edeceğini söyledi. Etkinlik sonunda toplanan parayı hasta kızın dedesine verdiler. Ben etkinliğin yapıldığı salondan çıkmadan bir adam ile kızı geldi. Çocuğun benzi toprak gibiydi. Adam derdini anlattı, kızına böbrek nakli yapılması gerektiğini belirtti. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Nuran Altınel ile birlikte yeni bir etkinlik düzenleyip, o kıza da yardımcı olduk. Hindistan’da böbrek nakli gerçekleştirildi. O kız çocuğu yıllar sonra beni Cumartesi Pazarında gördü, boynuma sarıldı. Tanıyamadığımı söyleyince “Ben senin sayende yaşama tutundum” diyerek böbrek nakli yapılan kız olduğunu açıkladı.

Geri dönüşüm defilesinde nelerden yararlandınız? Bu defileyi yapma düşüncesi aklınızı nasıl çeldi?
Aktivist Hacer Poggo’nun gerçekleştirdiği konusu, Yoksulluk ve Yoksunlukta Kadın konferansına gitmiştim. Öyle güzel şeyler anlattı ki, bu konuda ne yapabilirim diye düşündüm. Sandıklarımızda hiç kullanmadığımız masa örtüsü, perde, çarşaf, battaniye ve benzeri eşyalar var. Ya da küçük bir lekesi olan giymediğimiz elbiseler var. Önemli olan atıl eşyalara işlerlik kazandırmak. Bu düşüncemi arkadaşlarıma anlattım. Pek çoğu gereksiz buldu. Daha da hırslandım, Oturduğum Boğazköy Mahallesine yakın Cumhuriyet Mahallesi var orada hayır yapmak istedim. Çünkü öldüğümde arkamdan kimsenin hayır yapmasını istemiyorum. Ben sağ iken kendi hayrımı her yıl yapıyorum. Nedeni de kadavra olmaya karar verişimdir. Cumhuriyet Mahallesine hayır için gittiğimde, geri dönüşüm defilesi konusunu kadınlarla konuştum. Destek olacaklarını söylediler. Bu arada Armutalan Mahallesi Muhtarı, her hafta mahallede etkinlik düzenlediğini söyleyince Geri Dönüşüm Defilesini orada yapmayı kararlaştırdım. Kadınlarımız 10 gün içinde masa örtülerinden, çarşaflardan pikelerden giysiler dikti, kullanılmayan elbiseleri aksesuarlarla daha güzel hale getirdik. Defilenin mankenliklerini köylü kadınlar yaptı ve çok ilgi çekti. Şimdi diğer köylerden talep var. Kış ayları geçtiğinde defileleri yineleyeceğiz. Benim asıl amacım, kadınların, iğneyi ipliği, şişi, tığı eline alıp, cep telefonlarıyla uğraşmalarını bıraktırmak ve kadınları üretime yönlendirmek.

Kadavra olma düşüncesi nereden aklınıza geldi? Neden kadavra olmak istediniz?
Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasında çalışırken, organ bağışıyla ilgili bir konferans izlemiştim. 3-4 arkadaş organ bağışlamaya karar verip, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gidip organlarımızı bağışladık. Bir süre sonra donör kartlarımız geldiğinde, vücudumuzun toprak olacağın düşünerek bir işe yaraması gerektiğini düşündüm. Toprak altında çürüyüp gideceğimize, Tıp Fakültesi öğrencilerinin yararlanmasını istedim. Bu nedenle kadavra olmaya karar verdim. Çocuklarım, ailem önce çok tepki gösterdi. Sonra hepsine konuyu bir bir anlatınca bana hak verdiler. Kadavranın hayrı olmayacağını düşündüğüm için, kendi hayrımı kendim yaşarken yapıyorum. İnsanlara sesleniyorum; Organlarını bağışlasınlar, bir böbrek, bir kalp, bir karaciğer bir başkasına can olacak, hayır duası alacaksınız.

Unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?
Rahmetli babamın işe girme öyküsünü hiç unutamadım. Gönen’de hastanede yatarak tedavi görürken, kendisi gibi Çerkez olan müstahdem arkadaşıyla her akşam konuşurlarmış. Bir akşam, küçük bir çocuğun morga konduğunu ölüp ölmediğinden şüphe ettiğini babama söylemiş. Askerde Sıhhiye eri olan babam, arkadaşından gece çocuğu getirmesini istemiş. Arkadaşı çocuğu gece yarısı kaldığı odaya getirince nabzına bakmış ancak vücut ısısından şüphelenip kalp masajı yapmış. Öldü diye bırakılan çocuk yaşama dönmüş. Durumu başhekime bildirmişler. Çocuğun babası Bandırmadaki Etibank işletmesinin yöneticisiymiş. Babamdan taburcu olunca işletmeye gelmesini istemiş. Sağlığına kavuşan babam müdür beyi ziyaret etmiş ve orada bekçi olarak göreve başlamış. Babamın anlattıklarını hiç unutamadım. Benim anıdan çok anlatacağım şey, yaptığım her etkinlikten sonra bana hangi dernekte yönetici ya da üye olarak çalıştığımı sordular. İyilik yapmak isteyen insan illa bir derneğe mi üye olmalı? Kendi başına etkinlik ve iyilik yapamaz mı?

Eşiniz yoğun tempoda çalışmanıza karşı çıkmadı mı?
İyi ki eşimi tanımışım. Görücü usulü evlenmiştik. Beni istemeye geldiklerinde Bandırma’da oturuyorduk. Eşim Balıkesir’deydi. Beni istemeye gelene dek hiç yüzünü görmemiştim. İyi ki Asım Barlas ile evlenmişim. Kocam dünyanın en iyi insanı, en iyi babası, yaptığım hiçbir şeyde bana engel olmadı, yolumu açık tuttu, destek oldu. Ev ekonomisine katkı için, mantar yetiştirdim, çamaşır sattım, yaşlı bakıcılığı yaptım, TV’de çalıştım, sekreter oldum. Hiçbir işime ket koymadı. Çalışmak ayıp değil. Şimdi hedefimde üniversite kazanmak, keman çalmak, aromatik bitki yetiştiriciliği yapmak var.