Kış dediğin kapıdan usulca girmiyor; adeta içeri dalıyor. Sabah kalkıyorsun, bir bakmışsın boğazda hafif bir yanma, sokakta herkes elinde mendille dolaşıyor. Hele şu mevsim geçişleri yok mu… Sanki grip virüsü “turnike” kurmuş, geleni geçeni içeri davet ediyor.
Ben de geçen gün markette dolaşırken renk renk sebzelere baktım ve dedim ki: “Bu işin şakası yok, bağışıklığı şimdi güçlendirmezsek ne zaman güçlendireceğiz?”
Üstelik elimizde bedava bir hazine var: C vitamini dolu sebzeler.
Ama öyle böyle değil… Bazıları var ki günlük ihtiyacın iki katını karşılıyor! Sanki “Kışa meydan okuyorum” diye bağırıyorlar.
Dolmalık Biber: Renkli Bir C Vitamini Deposu
Market reyonunda kırmızı, sarı ve turuncu biberleri görünce insanın içi açılıyor. Şimdi bir gerçeği söyleyeyim; kırmızı biber, bildiğiniz limonun abisi. Bir fincan doğranmış kırmızı biber, günlük C vitamini ihtiyacının iki katını karşılıyor.
Hatta hepimize çocukken limon sıkıp içirirlerdi ya, meğer biber çok daha güçlüymüş… Ama tabii bunu annelere anlatabilirsek.
Brüksel Lahanası: Küçük Ama Çetin Ceviz
Kabul edelim, çocukluğumuzdan beri “Brüksel lahanası yeme” dendiğinde yüzde hafif bir buruşma olur. Ama artık büyüdük, bilinçlendik.
Bu minik toplar hem C vitamini hem K vitamini açısından öyle zengin ki… Kemikleri güçlendiriyor, kolajen üretimine destek oluyor. Kısacası: “Ben küçük görünebilirim ama işlevim büyük,” diyor.
Brokoli: Sofranın Süper Gücü
Brokoliyi ya çok seversiniz ya nefret edersiniz… Orta yolu pek yok. Ama sevenlere bir müjde: Bir porsiyon brokoli, C vitamininin neredeyse tamamını veriyor.
Kan sulandırıcı kullananlar biraz dikkat edecek tabii, ama geri kalanımız için kışın sofraya sık sık misafir edilebilecek bir sebze.
Lahana
Hardal yeşillikleri, kara lahana, kırmızı lahana… Bunların hepsi C vitamini açısından gerçekten cömert.
Kırmızı lahana mesela… Sadece C vitamini değil, o mor rengini veren antosiyanin adlı güçlü antioksidanlar da cabası.
Kara lahana ise tam bir kış klasiği. Çorbası ayrı güzel, sarması efsane… Üstelik bir porsiyonu günlük A vitamini ihtiyacını neredeyse tamamen karşılıyor. Kısacası, Karadeniz yıllardır boşuna övmemiş.
Kırmızı Patates: Sessiz Sedasız Bir Kahraman
Kim derdi ki patates bu listeye girer? Ama kırmızı olanlar biraz farklı.
C vitamini, potasyum, magnezyum ve demir açısından zenginler.
Üstelik demir emilimini artıran da yine C vitamini. Yani kırmızı patatesi et yemeklerinin yanına koymak hem lezzet hem sağlık açısından mantıklı bir ikili.
Peki Bu Sebzeleri Hayata Nasıl Dâhil Edelim?
Kuru kuru “ye” demek kolay. Asıl mesele bu sebzeleri günlük hayata sokmak. Birkaç pratik fikir:
Omlete sebze ekleyin. Renkli biber, brokoli, kara lahana… Hem doyurucu hem sağlıklı.
Salataları renklendirin. Çiğ tüketmek C vitaminini daha iyi koruyor.
Smoothie’ye yapraklı yeşillik ekleyin. Ispanak, lahana, kara lahana: “Ben sağlıklıyım” diye bağıran karışımlar.
Çorbalara son dakika yeşillik eklemesi yapın. Çok pişirmeden…
Dolmalıkları renklendirin. Biberi sabah yumurtayla bile doldurabilirsiniz.
Lahana turşusu yapın. Hem probiyotik, hem dayanıklı bir C vitamini kaynağı.
Vücudumuz C vitaminini depolamıyor; bugün aldığımızı bugün kullanıyor. Fazlası da “Ben gidiyorum” deyip vücuttan ayrılıyor. Yani her gün düzenli bir alım şart.
Kış kapıyı çalmadı, resmen içeri girip montunu astı bile…
Biz de bu dönemi daha az hastalıkla, daha çok dirençle atlatmak istiyorsak, sebzeleri mutfakta baş köşeye koymanın tam zamanı.
Çorbanıza bir avuç lahana, salatanıza biraz kırmızı lahana, omletinize bir parça biber…
Belki de bu kış grip değil, enerji bulaşır bize. Kim bilir?