Kıbrıs…
Bir ada değil sadece; yüzyıllardır medeniyetlerin, inançların ve ideallerin kesiştiği bir kader noktası. Kimi için Akdeniz’in ortasında bir jeopolitik hesaplaşma alanı, kimi için turkuaz suların ortasında bir tatil adası. Ama bizim için, Türk milleti için, orası şehit kanıyla vatan kılınmış bir toprak parçasıdır. Mehmetçiğin, mücahidin, Dr. Fazıl Küçük’ün ve Rauf Denktaş’ın emanetidir.


Kıbrıs benim için vatan toprağı olduğu kadar, bir direnişin, bir zaferin, bir onurun adıdır. Savunmak için atılan her merminin, düşen her damla terin hakkıdır Kıbrıs. Kıbrıs; çocukluktan yeni çıkan gençlerin, bayrak için şehadeti göze alanların, ailesinin toprağını namusu bilenlerin, ve bayrak düşmesin diye Anadolu’dan canı pahasına koşup gelenlerin mücadelesidir. Bir ulusun yüzyıllar boyu süren var olma iradesinin Akdeniz’deki nişanesidir.

Ve işte o iradenin bir simgesi olarak; Lefkoşa’daki Cumhurbaşkanlığı önünde, babam Necat Tunçsiper’in diktiği — Balıkesir’dekinin birebir benzeri olan Atatürk Anıtı — bugün hâlâ başka emelleri olanlara sessiz ama çok anlamlı bir ders vermektedir. O anıt yalnız bronzdan değil, bir milletin onurundan, kararlılığından ve hatırasından yapılmıştır.


Bir Seçimin Ötesinde

Kıbrıs Türk halkı geçtiğimiz seçimde sandığa giderken, yalnızca bir hükümet değil, bir yön de seçti. Kimi bunu günlük siyasetin dengesi olarak gördü, ama esasen bu seçimler bir milletin istikametini yeniden ilan etmesiydi. Çünkü Kıbrıs’ta oy, sadece bir kağıt değil; bir duruş, bir kimlik, bir hatıradır.

Sandıktan çıkan irade, “Biz bu topraklarda varız, var olmaya devam edeceğiz” dedi. Bu söz, ne sadece bugünün ne de yarının mesajıdır; 1974’te, 1963’te, hatta ondan çok önceki yıllarda atılmış bir imzanın devamıdır. Kıbrıs Türkü’nün Türkiye ile kader birliği, tank izleriyle değil; kalp izleriyle yazılmıştır.


Dış Etkiler, İç Dirayet

Kıbrıs’taki her seçim, sadece Lefkoşa’da değil; Atina’da, Brüksel’de, Londra’da da dikkatle izlenir. Bir yanda hâlâ federasyon masasında hayaller kuranlar, diğer yanda egemen eşitlik temelinde iki devletli çözümü savunanlar… Ama Kıbrıs Türk halkı bir kez daha iradesini gösterdi: Egemenliğimiz tartışılmaz, devletimiz pazarlık konusu değildir.

Bugün Türkiye ile Kıbrıs arasında sadece deniz değil, bir ruh köprüsü vardır. Enerji stratejilerinden ekonomik kalkınmaya, savunma politikalarından eğitim işbirliklerine kadar her alanda bu bağ daha da güçlenmektedir. Artık mesele yalnızca diplomasi değil; gelecek nesillere onurlu bir miras bırakma meselesidir.


Birlik, Duruş ve Kararlılık

Türkiye’nin Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de attığı her stratejik adımın bir ucu Kıbrıs’a dokunur. Mavi Vatan haritası, yalnızca denizlerin değil; yüreklerin de bütünlüğünü temsil eder. Kıbrıs Türkü’nün iradesiyle Türkiye’nin vizyonu örtüştüğü sürece, bu ada hiçbir zaman yalnız olmayacaktır.

Çünkü Kıbrıs; Anadolu’nun kalbinden uzanan bir nefes, Türk dünyasının ileri karakoludur. Ve bu yüzden Kıbrıs’taki her seçim, sadece Kıbrıslı Türklerin değil, 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının meselesidir.

Bir seçim biter, yenisi başlar. Ama bir milletin davası bitmez. Bugün Kıbrıs’ın rüzgarında hâlâ 1974’ün yankısı duyuluyorsa, o ses bize şunu hatırlatır: Vatan bazen bir bayrak kadar küçük bir kumaşta, bazen bir oy pusulasında gizlidir.


Kıbrıs Türkü o pusulada bir kez daha özgürlüğü, kardeşliği ve bağımsızlığı seçti. Ve biz, Anadolu’nun her köşesinden aynı kararlılıkla sesleniyoruz: Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.