Küresel iklim değişikliği nedeniyle mevsimler de kayıyor artık. Kurak kışlar, sıcak Ekim ve Kasım’lar, yağışsız Nisan’lar ve epeyce soğuk Mayıs’lar yaşıyoruz uzunca bir süredir. Fakat öyle ya da böyle mevsim döngüsü hükmünü sürüyor hala. Edremit Körfezi’ni de nihayet yazın sıcak havası yokladı, denize girenler var epeydir. Gerçi Pazartesi’den sonra yine yağışlı bir hava geliyormuş ve biraz da soğuyacakmış ortam ama yaz geldi sayıyoruz artık.
Elbette yazı coşkuyla bekleyenler var burada. Yazlıkçı hemşerilerimiz, tatili özleyen çocuklar ve gençler kadar, esnaf da seviniyor sezonun başlayacak olmasına. Onlar için yaz demek, nüfus yoğunluğunun artmasıyla gelen iş, aş ve gelir demek. Fakat diğer yandan, sıkıntıyla bekleyenler de var yazı. Malum onların sorunu da denizin kirliliği ve berbat koku. Yetersiz altyapı ve kalabalık yüzünden, yazın gelmesi pek çok Körfez sakini için tatil zamanı değil de çile zamanı oluyor ne yazık ki. Zira uzun yıllardır biriken sorunlarımız, yaz aylarında iyice tavan yapıyor.
Bu sıkıntılı bekleyiş üzerine yazmak istedim ben de. Fakat inanın bunları yazarken, içimi de bir çeşit “dejavu” duygusu kaplıyor. O kadar çok yazdım ve uğraştım ki bu sorunla ama hiçbir değişim de olmadı. Her sene yeni baştan izlediğim bir filmin ön jeneriğine bakmakta olduğumu hissediyorum sanki şu günlerde. “Ben bu yoldan geçmiştim, bu tespiti de daha önce de yapmıştım” diyorum kendime. Yaşamım boyunca Kocaeli Körfezi, İzmir Körfezi ve şimdi de Edremit Körfezi’nde aynı veya çok benzer şeyleri gördüm. Bu sefer artık farklı olsun diye, 10 senedir burada organize bir çabanın içindeyim dostlarla. Fakat sağır sultana bile duyurduğumuz, haklılığımızı herkesin onayladığı deniz kirliliği ile sorunun çözümü konusundaki önerilerimizin hayata geçmesi yönünde, bir arpa boyu bile ilerlemek mümkün olmadı. Çünkü çözümün maliyeti giderek daha da artıyor.
Bunları dile getiren başka Körfez sakinleri de vardı elbette, daha önceleri de olmuştur mutlaka. Fakat artık her sene “bu son olsun” diyen ve ertesi sene yine bu konuya dikkat çekmek için çabalamak zorunda kalan epeyce vatandaşız artık. Üstelik bizler bu konuyu çıkışı olmayan bir fasit daire içinde bulunmak gibi algılamıyoruz. Ülkemizi veya ilimizi yönetenler, neredeyse 70 yıla varan bir aymazlıkla denizi kirletme çılgınlığını müsilaj belasına kadar vardırsalar bile, hepimiz bir gün mutlaka değişimin başlayacağından umutluyuz. Çünkü “insan türü” kötülük, hırs ve aptallık kadar; iyi ve doğru olanı bulma, ona yönelme ve çözüm yaratma konusunda da muazzam bir beceriye sahip. Aptallığın baki kalacağına inanan var mıdır? Bugüne kadar gerekli adımları atmayan bütün seçilmiş ve atanmış yöneticiler de, dediğimize gelecekler önünde sonunda
Aslında ne yapılması gerektiğini görmek de çok kolay. Durumu rakamlarla inceleyip, önümüzdeki yaza ve geleceğe birlikte bakalım mı şimdi? Balıkesir 14.456 km2 yüzölçümüyle, alan büyüklüğü açısından ülkemizin 11. sıradaki ili. Nüfus açısından ise 1.276.096 kişiyle 17. sırada yer alıyor. Fakat bu durum her yaz bir anda değişiyor. Zira ilimizin iki farklı denizde kıyıları ve üç farklı körfezi bulunuyor. Yaz turizmi nedeniyle nüfus yoğunluğu aniden artıyor. Marmara Denizi’nde 175 km ve Ege Denizi’nde 116 km olmak üzere toplam 291 km kıyılarımız, yazlık konut ve siteler ile çeşitli büyüklükteki konaklama tesisleriyle her yaz doluyor. Bandırma ve Erdek körfezleri Marmara’da; Edremit körfezi ise Ege’de en çok tercih edilen yerler oluyor. Bu nedenle de yazın Balıkesir’in nüfusu katlanarak artıyor ve 5 milyonun üzerine çıkıyor. Oysa tüm altyapı yatırımları, ilimizin sabit nüfusu olan 1,2 milyon kişiye göre inşa edilmiş bulunuyor. Sorunların başlangıcı da bu nokta aslında. Altyapısı olmadan gerçekleşen hızlı yazlık konut imali, sonuçta sıkı bir dert yaratıyor başımıza.
Yazın deniz ve derelerin kirliliği artınca da, sahillerimizde çok önemli sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Fakat bu kadarla kalmıyor. Genel anlamda Balıkesir ekonomisinin temelini tarım ve hayvancılık ile bunlara dayalı sanayi işletmeleri oluştursa da, yaz turizmi hala çok büyük bir önem taşıyor. Yazlık konut inşaatı da dahil olmak üzere, yaz turizminin ve yazlıkçı hemşerilerimizin ekonomik hayata katkısının toplamda % 40 seviyesine ulaştığı hesaplanıyor. Ancak bu gelirin sürdürülebilir olmasını sağlamak amacıyla bazı somut adımlar atılması, en başta da deniz kirliliğinin önlenmesi şart. Fakat Marmara’daki müsilaj sorununa hala kalıcı çözüm bulunamaması ve Ege tarafındaki kirliliği önlemek için yapılması zorunlu olan altyapı yatırımlarının yıllardır geciktirilmesi yüzünden, ilimizin turizm gelirleri de gelişemiyor.
Bilindiği üzere, geçen dönem müsilaj köpüğünü yüzeyden toplamayla yetinen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, şimdi Marmara’ya kıyı yerleşimlerdeki “ileri biyolojik arıtma tesisi” imallerinin bitirilmesi işine özel önem veriyor. Hatta yatırımını tamamlamayan illere ceza uygulanacağını bile ilan etti. İmalatına yardımcı olmak varken, ceza uygulayıp daha da geciktirmenin ne kadar akılcı olduğu ise tartışılıyor elbette. Yine de önceki dönem başlatılan yatırımlar, bu dönem bitirilmeye uğraşılıyor. Kaynaklar da oraya gidiyor. Fakat hepsi bu kadar da değil. Balıkesir’de yerel yönetim muhalefete geçtikten sonra, önceki dönemin iktidar partili yerel yönetimi için soruşturma bile açılmayan konulara, şimdi milyon TL tutarında cezalar kesiliyor. Oysa bu çifte standartlı uygulama, birilerine göre normal ve siyaset gereği sayılsa bile, aslında halka zulümden başka bir anlama da gelmiyor. “Bizimkiler yapınca sesini çıkartma, onlar yapınca başlarında boza pişir” denilerek siyaset mi yapılır? Bunu yapanlara, halk sandıkta cevabını vermez mi?
Önceki AKP’li yerel yönetim halkı dinledi ama anlamak işine gelmedi, Ege tarafındaki ileri biyolojik arıtma tesislerinde bir ilerleme olmadı. Şimdiki CHP’li yerel yönetim ise bu konuda halka söz verdi ama çok da hazırlıklı gelmedi göreve. Elbette gayretleri var, çeşitli uygulama projeler ihale edildi, finansman da aranıyor hızla ama bu yaz sezonu da temel bile atılamadan geldi dayandı işte kapımıza. Halk, CHP’li yerel yönetimlere karşı silkeleme, zorunlu tahsilat, kredilere güvence onayı vermeme ve diğer engelleme gayretleri olduğunun farkında elbette. Fakat yine de Anayasa’da güvenceye alınmış olan “sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama” hakkına da erişmek istiyor. Körfez sakinleri bu çağda, kanalizasyon, arıtma tesisi, temiz deniz ve dereler için mücadele etmek zorunda bırakılmayı kabul edemiyor. Onların vergilerini ödüyor olmaları ve yıllardır oyalanmaları bile yeterli değil mi bu yatırımların başlatılması için?
Bu işler elbette öncelikle merkezi hükumetin ve Bakanlığın görevi. Fakat onlar tam aksine bir yaklaşımla, bu görevi Büyükşehir’e yükleyip kenarda ceza kesmeye fırsat bekler pozisyona konumlanıyorlar. “Kaynağı aktardım, yapsın” diyen de yok. Bu durum tepki yaratıyor haliyle. Edremitliler mesela, eski Çevre Bakanı’nın Ülkü Yolu açılışına gelip de, “arıtma da iki ay kadar koku yapıyormuş burada ama çözülür ileride” deyip gittiğini unutmadılar. Şimdiki Çevre Bakanı ise yine uzmanlık alanı olan “arazi satışı” konusuna yöneldi, altyapı inşası işine uzak duruyor. Bu durumda ne olacak? Bütün bu nedenlerle Edremit Körfezi’nin arıtma konusu başka yazlara, başka yıllara mı ertelenecek? Halk razı olur mu buna? Büyükşehir Belediyesi kendi iradesini, projesini halka sunmalı şimdi, halk da seçtiği o yöneticilerle birlikte hakkını Ankara’dan almak için elinden geleni yapmalı artık.
Zaten uzun süredir, Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü'nün yayımladığı Yüzme Suyu Analiz Sonuçları vatandaştan ilgi ve itibar bile görmüyor. TÜİK enflasyonu kadar inanıyorlar vatandaşlar o sonuçlara. 2022 yazında, akredite laboratuvarlarda deniz suyu tahlilleri yaptırılarak Körfez’in reel durumu da kamuoyuna ilan edilmişti. Şimdi aradan 3 sene daha geçmesine rağmen, Körfez’in can çekişmekte oluşu hala yeterince dikkate alınmıyor. Elbette ki Marmara tarafı önemli. Fakat Ege’de de yerel yönetimlere yardımcı olmak yerine, engel olunması keyfiyetini hiç kimse anlamıyor, tasvip de etmiyor. Aksine herkes Körfez’in sağlıklı hale getirilmesi için bir uzlaşma çabası gösterilmesini bekliyor. Şimdilerde lafı çok edilen “umut hakkı”, Körfez’e de lazım değil mi acaba? Siyaset erbabı bunu dikkate almak ve yatırım umudunu canlı tutmak zorunda. Bu günlerde sahillerde düzenleme ve hazırlık yapılması, mavi bayrak, temizlik vb. elbette çok önemli şeyler. Fakat deniz temiz olmadıkça bunlar yetersiz kalacak yine. Yaz geliyor tekrar ve çözüm için somut adım atılmadı hala. Sıkıntı da çok bu nedenle.