Türk Bayrağı’na olan sevgi ve saygı sözle değil, özenli davranışla gösterilir. Ne yazık ki son yıllarda, bayrağın bilinçsizce ve özensiz biçimlerde kullanılması giderek yaygınlaşıyor.

Son yıllarda Türk Bayrağı’na karşı bilerek ya da bilmeyerek gösterilen bir özensizlik dikkat çekiyor. Her fırsatta “Bayrağımıza hassasız” denilse de, pratikte bu sözlerin karşılığını görmek zorlaştı.

Türk Bayrağı, çoğu zaman olur olmaz yerlere iliştirilerek bırakılıyor; balkon demirlerinden inşaat tellerine, duvar kenarlarından ağaç dallarına kadar birçok uygunsuz noktada karşımıza çıkıyor. Günlerce o şekilde duran bayraklar, yağmur ve güneşin etkisiyle kirlenip soluyor.

Özellikle siyasi parti mitingleri, açılışlar ve çeşitli törenlerde dağıtılan bayraklar, etkinlik sonrası çevrede rastgele bırakılıyor. Vatandaşlar bu bayrakları, çevredeki parmaklıklara, tel örgülere asıp unutuyor.

Resmî bayramlarda da durum farklı değil. Birçok işyeri ve dükkân sahibi, bayrağını bantla, mandalla, hatta raptiyeyle asıyor. Oysa bu davranış, bayrağın anlamına ve taşıdığı değere uygun değil.

Unutulmamalı ki, Türk Bayrağı Kanunu bu konularda açık hükümler içeriyor. Yıpranmış, solmuş, özensizce kullanılan bayrakların sergilenmesi yasak. Üstelik, kanun sadece saygısız davranışları değil, özen göstermemeyi de kapsıyor.

Kanundaki bir paragraf şöyle diyor:

“Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz.
Bu Kanuna ve tüzüğe aykırı fiiller yetkililerce derhal önlenir ve gerekli soruşturma yapılır.”

Bayrak, bir kumaş parçası değildir; milletin onurunu, bağımsızlığını ve birliğini temsil eder. Ona gösterilen saygı, aslında kendimize ve tarihimize gösterdiğimiz saygıdır.

Unutmayalım: Bayrağı sevmenin ilk şartı, onu soldurmamaktır.