Bir ülkede aynı anda onlarca orman yangını çıkıyorsa, burada sadece meteorolojiye, kuru otlara ya da dikkatsiz piknikçilere suç atmak artık gerçekçi değildir. Yangınların eşzamanlı çıkışı, seçilen bölgelerin stratejik önemi, yetersiz müdahale ve sonrasındaki imar planları bir araya gelince kamuoyunda şu haklı soru yükseliyor: Bu işin içinde planlı sabotaj mı var?


Eşzamanlı Yangınlar: Tesadüf mü, Koordinasyon mu?

Bir ülkede aynı saatlerde, farklı iklim koşullarına sahip bölgelerde orman yangını çıkması, artık “doğal afet” değil, eşgüdümlü bir operasyon gibi algılanıyor. Akdeniz kıyıları, Kazdağları, Toroslar ve Ege ormanları aynı anda yanıyor. Bu bölgelerin ortak özelliği nedir? Verimli tarım alanları, organik üretim sahaları, doğal meralar, su kaynakları ve ekolojik koridorlar…


Uydudan Yönlendirme İddiaları ve Elektromanyetik Silahlar

2020’li yıllarla birlikte artan yangın vakaları sonrası ortaya atılan bir teori, yüksek enerjili yönlendirilmiş silahlarla (DEW) ormanların bilinçli olarak yakıldığı yönündedir. Bu silahlar, bir bölgeye odaklanarak yüksek ısı gönderebilir ve oradaki kurumuş ot, ağaç veya yapıları ateşe verebilir. Hedef sadece doğa değil, o doğanın içinde varlığını sürdüren yerli üretici, çiftçi, hayvancı ve toplumdur.


Amaç Ne? Doğayı Değil, İnsanlığı Vurmak

Uydudan yönlendirilen bir sabotaj varsa, hedef doğa değil; doğa üzerinden toplumun direnci, devletin egemenliği ve ülkenin bağımsız üretim gücüdür. İşte bu sabotajların olası amaçları:

1. Gıda Egemenliğini Çökertmek
Tarım alanlarının yakılması, hayvanların meralarının yok edilmesiyle çiftçi üretimden çekilir. Tohum, gıda ve hayvan yemi ithalatı artar.

2. Maden ve Enerji Şirketlerine Alan Açmak
Yangından sonra orman vasfını yitiren alanların madenciliğe, otelciliğe veya enerji santrallerine açılması, bu sabotajların ekonomik motivasyonunu gösteriyor.

3. İklimi Değiştirip Ekosistemi Sabote Etmek
Orman örtüsü, o bölgenin yağış dengesi, nem oranı ve rüzgâr akışı gibi birçok faktörü düzenler. Bu örtü yandığında çölleşme başlar.

4. Halkta Devlete Güvensizlik Yaratmak
Yangınlara geç müdahale edilmesi, sabotaj iddialarına sessiz kalınması, kamuoyunda “devlet zayıf” algısını oluşturur.


Türkiye’nin Orman Yasaları ve 2B Tartışmaları

6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman yangınından sonra bu alanlar “orman vasfını yitirmiş” sayılabiliyor. Bu da imar ve yapılaşmanın önünü açıyor. Böylece yanan orman, bir süre sonra lüks otel, maden sahası veya konut projesi olarak karşımıza çıkıyor. Soru şu: Yangın gerçekten kendiliğinden mi çıktı, yoksa rant için mi çıkarıldı?


Bölgesel Ölçekli Yeşil Düşmanlığı: Sadece Türkiye Değil

Son yıllarda sadece Türkiye’de değil; Yunanistan, İtalya, İspanya, Suriye, Lübnan, İsrail, Fas ve Cezayir gibi Akdeniz havzasındaki pek çok ülkede aynı dönemlerde, benzer yangınlar çıkıyor. Yani bu mesele sadece “bizim ormanlarımız yanıyor” meselesi değildir. Bir coğrafyanın sistemli şekilde yeşilden arındırılması, doğanın doğal değil; politik bir hedef hâline geldiğini göstermektedir.

Yangınların eşzamanlılığı, genellikle aynı paralel üzerindeki ülkelerde yoğunlaşması, hem iklim mühendisliği ihtimalini hem de ortak bir üst aklın uyguladığı yeşil düşmanlığını gündeme taşımaktadır. Bu yangınlarla hedef alınan şey sadece ağaçlar değil; doğal denge, bölgesel halklar ve yerli üretimdir.

Bölgedeki yeşil alanlar:
- Yerli halkların gıda üretimi yaptığı verimli alanlardır,
- Ekolojik dengeyi koruyan, su rejimini düzenleyen coğrafi koruyuculardır,
- Büyük şirketlerin ya da dış güçlerin kontrol etmekte zorlandığı, özgür yaşam alanlarıdır.


Küresel Senaryo: Tarım, Doğa ve Toplum Aynı Anda Hedefte

Türkiye gibi gıda üretiminde kendi kendine yeten az sayıdaki ülkeler, küresel sistemin doğal hedefidir. Çünkü dünya artık enerji değil; gıda savaşlarıyla şekillenecek. Tarımı, meraları, ormanları yanan ülkeler; gelecekte ya dışa bağımlı kalacak ya da aç kalacak.


Bu Yangınlar Sadece Ormanları Değil, Geleceğimizi Yakıyor

Her bir yanan orman, aslında geleceğimizin, bağımsızlığımızın ve soframızdaki ekmeğin yanmasıdır. Uydudan, kasıtlı ya da ihmal sonucu… Sebebi ne olursa olsun sonuç ortadadır: Doğamız, insanımız ve üretim gücümüz tehdit altında.

Bu noktada devletin tüm kurumlarının;
- Ormanları korumak için yeni bir milli seferberlik başlatması,
- Orman yangınlarını sadece “afet” değil, olası bir sabotaj ve stratejik saldırı olarak görmesi,
- Gıda güvenliğini askeri bir öncelik gibi ele alması artık zaruridir.