Hayat bazen insanı öyle sınar ki, o sınavın içinden çıkanların gölgesi gelecek nesillerin yolunu aydınlatır.
Bir aile düşünün… Sekiz kardeş. Altısı erkek, son ikisi kız. Baba, genç yaşta şeker hastalığına yakalanır; önce bir bacağını kaybeder, sonra da hayata veda eder. Evde herkes öğrencidir. İlk iki kardeş okumayı seçer; aileye doğrudan kazanç sağlayamaz. Üçüncü ve dördüncü kardeş, liseyi bırakıp tam beş yıl boyunca ağır işlerde çalışarak evin yükünü taşır. Kardeşlerine kol kanat gerer, hatta okuyan abilerine bile zaman zaman destek olur. Arkadan gelenler ayaklarının üzerinde durana kadar bu yük omuzlarındadır.
Ama işin en çarpıcı yanı şudur: O büyük fedakârlıkların ardından, lise eğitimini yarıda bırakanlar yeniden okula döner. Tekrar öğrencilik masasına oturur, yeniden defter açar, yeniden hayal kurarlar. Ve sonunda, bir mucizeyi gerçeğe dönüştürürler: Sekiz kardeşin tamamı üniversite bitirir. Yoksulluktan, imkânsızlıklardan, ağır işlerden çıkıp hepsi birer meslek sahibi olur. Bu, yalnızca bir aile için değil, aslında bir nesil için de ibretlik bir hikâyedir.
İşte o üçüncü kardeş, önce burslu olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirir. Ardından Hukuk Fakültesi’ni. Kaymakam olur, vali olur. Görev yaptığı Balıkesir’in Balya ilçesinde lise yoktur. Devletin 1960 öncesi böyle bir yatırım ödeneği de bulunmaz. O ise yanında ceza avukatı olan eşiyle, kendi kazançlarıyla Balya’nın ilk lisesini yaptırır. Adını da Atatürk Lisesi koyar. Bugün hâlâ ilçedeki tek lise odur.
Yine o yıllarda Balıkesir’de bir Atatürk büstüne saldırı düzenlenir, büst kırılır. Balya Kaymakamı ve Avukat eşi, hiç vakit kaybetmeden “Atatürk Anıtı Yaptırma Derneği”ni kurarlar. Arkadaşlarıyla birlikte Balıkesir’in merkezine kazandırılan görkemli Atatürk Anıtı’nı inşa ederler. Henüz hayatlarının baharında, memleketlerine kalıcı bir armağan bırakırlar.
Yıllar geçer. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Balıkesir’i ziyaret eder. Atatürk Anıtı’nı görür, çok beğenir. Hemen aynısının Lefkoşa’ya da yapılmasını ister. Ve yapılır. Bir memleketin kalbine dikilen heykel, bir başka memleketin umuduna da ilham olur.
Ve tüm bu eserler yapılırken, Kaymakam ve Vali ile Avukat eşi, hiçbir şeye kendi isimlerini vermezler. Sessiz bir tevazu içinde, “Biz yaptık” demeden kenara çekilirler. Bugün yeni nesiller o eserleri görür ama çoğu gökten zembille inmiş sanır. Oysa ardında alın teri, fedakârlık ve milletine duyulan derin bir sevgi vardır.
İşte burada bize düşen bir görev vardır: Unutmamak, unutturmamak.
O Kaymakam ve Vali, 17. ve 18. Dönem Balıkesir Milletvekili Necat Tunçsiper’dir. O ceza avukatı, sonrasında Balıkesir ve İstanbul Noteri Fethiye Tunçsiper’dir. Babayı kaybedeli on iki yıl oldu. Anne hâlâ hayatta, yanımda. Onlar var etmişler, bizlere de anmak ve hatırlatmak düşüyor.
Bütün kalbimle söylüyorum: Onların hikâyesi yalnızca bir ailenin değil, bir memleketin hafızasıdır. Ve sekiz kardeşin üniversiteye uzanan yolculuğu, bugün genç kuşaklara da ilham olmalıdır.
İki Portreden Görünen Yüz
CENK TUNÇSİPER
Yorumlar
Trend Haberler

19 Ağustos Süper Loto Sonuçları Açıklandı! İşte Kazanan Numaralar:

Sancho Transferinde Sıcak Gelişme! Beşiktaş'tan Jadon Sancho İçin Son Hamle!

BASKİ Duyurdu! Balıkesir Burhaniye'de Su Kesintisi!

Yves Bissouma'dan Fenerbahçe İçin Yeşil Işık Mı Geldi! Bissouma'dan Fenerbahçe Paylaşımı!

Beyşehir Gölü'nde Kurak Tablo! "En Düşük Seviyeye Ulaşıldı!"

Fenerbahçe - Benfica Maçı Ne Zaman? Saat Kaçta Hangi Kanalda? Şifresiz mi?