İlk duyduğumda şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü çoğumuz için rezene, sadece çocukken annelerimizin gazını gidermek için kaynattığı çaydan ibarettir. Oysa bu bitki, sandığımızdan çok daha fazlasını barındırıyor.

Bazen hayatın telaşında, mutfağımızda duran basit bir bitkinin aslında koca bir şifa hazinesi olduğunu fark etmiyoruz. Son günlerde okuduğum bir araştırma bana bunu bir kez daha hatırlattı. Uzmanların binlerce yiyecek arasında yaptığı değerlendirmelerde, “dünyanın en sağlıklı yiyeceği” unvanını rezene kapmış.

İlk duyduğumda şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü çoğumuz için rezene, sadece çocukken annelerimizin gazını gidermek için kaynattığı çaydan ibarettir. Oysa bu bitki, sandığımızdan çok daha fazlasını barındırıyor.


Bağışıklığın Sessiz Kahramanı

Rezenenin vitamin ve mineral açısından bu kadar güçlü olması, aslında onu adeta doğal bir koruyucu kalkan haline getiriyor. Bağışıklığı destekliyor, kronik hastalıklara karşı vücudu dirençli kılıyor. Hele ki şu dönemde, virüsler ve stres arasında sıkışıp kalmışken, böyle bir doğal destek kulağa fazlasıyla değerli geliyor.


Çayın Sakinliği, Tohumun Gücü

Bir de işin mutfak tarafı var. Rezene tohumu, sindirime yardımcı olup mideyi rahatlatıyor. Çayı ise sinirleri yatıştırıyor, uykuya dalmayı kolaylaştırıyor. Kısacası hem beden hem ruh için bir denge unsuru. Düşünsenize, bir fincan rezene çayı ile hem mideniz rahatlıyor hem de zihniniz dinginleşiyor.


Lezzet ve Şifa Yan Yana

Rezenenin bir başka hoşuma giden yanı, sadece sağlık için değil, lezzet için de sofralarda yer bulması. Balık yemeklerine kattığı hafif aroma, sebzelerle uyumu… Yani bir yanda şifa, diğer yanda damak zevki. İşte tam da bu yüzden, rezene bana göre “annelerimizin bildiği ama bizim yeni keşfettiğimiz” bir mucize.


Sonuç olarak, rezeneyi sadece bir bitki çayı olarak değil, yaşamımıza katabileceğimiz çok yönlü bir dost olarak görmek gerek. Belki de mutfak dolabımızda yıllardır duran o küçük kavanozu bu gözle yeniden açmanın zamanı geldi.