Bayram Sabahlarının Heyecanı
1960’lı yıllarda Balıkesir’de bayram sabahları bambaşka bir güzellik taşırdı. Gün doğmadan evlerde tatlı bir telaş başlar, Zağnos Paşa Camii çevresinde bayram namazına gidenlerin oluşturduğu kalabalık, şehrin ruhuna canlılık katardı. Namazdan sonra kucaklaşmalar, şeker ikramları ve “Bayramınız mübarek olsun” sesleri Balıkesir sokaklarında yankılanırdı.
Çocukların Şeker ve Oyun Sevinci
Biz çocuklar için bayramın en büyük mutluluğu şeker toplamak ve oyunlardı. Mendillerimize doldurduğumuz şekerleri arkadaşlarımızla paylaşır, verilen birkaç kuruş bayram harçlığıyla misket ya da yazlık sinema bileti alırdık. Sokaklarda çevirdiğimiz çemberler, mahalle köşelerinde satılan renkli macunlar o yılların unutulmaz tatlarıydı. Şehir içinde neredeyse hiç araba geçmezdi; biz de rahat rahat asfaltın üzerinde futbol oynardık.
Komşuluk ve Bayram Sofraları
Bayramların bir başka güzelliği komşuluktu. Kapılar ardına kadar açıktı; herkes birbirinin evine uğrar, tatlısını, böreğini, höşmerimini ikram ederdi. Balıkesir’in meşhur ev baklavası, susamlı kurabiyesi ve höşmerimi sofraların baş köşesindeydi. O yıllarda paylaşmak, bayramların asıl ruhuydu.
Dostluklarla İç İçe Bayramlar
Babam o yıllarda Ziraat Bankası’nda avukattı. Ziraat Bankası Müdürü İbrahim Babadağlı, yakın dostlarımızdan Talat Yeşim’in annesi ve birçok aile, hep birlikte bu güzel bayram hatıralarını yaşardık. Bayram günlerinde dostluklar daha da pekişir, çocukların sevinciyle büyüklerin huzuru iç içe geçerdi.
Balıkesir’den Erdek’e Uzanan Hatıralar
1960’ların ortalarına doğru Balıkesir’de yaz tatillerinin gözde durağı Erdek olmuştu. Biz de o yıllarda Kaya Avni Sağlıkçı’nın işlettiği Renk Motel’e gitmeye başlamıştık. Çocukluk hatıralarımda ilk kez denizi Erdek’te görmüş olmamın heyecanı hâlâ taptazedir. O berrak su, plajın kalabalığı ve ailece yaşadığımız o yaz günleri, bayramların coşkusuyla birleşip unutulmaz bir mutluluğa dönüşmüştü.
Faytonlarla Şehir Gezintileri
Balıkesir Tren Garı’nın önünde sıra sıra dizilen faytonlara binmek de o yılların en büyük lükslerinden biriydi. Bayram günlerinde ailece faytona binip şehir içinde dolaşmak, hem çocuklar hem de büyükler için unutulmaz bir keyifti. Faytonların nal sesleri, Balıkesir sokaklarının sessizliğine karışır, şehre ayrı bir güzellik katardı.
Balıkesir–Ankara Tren Yolculukları
1966 yılında babamla birlikte ilk kez Balıkesir–Ankara trenine bindim. Yolculuk tam 10 saat sürmüştü. Kütahya–Dursunbey arasında trenin sık sık arıza yapması nedeniyle saatlerce beklediğimiz olurdu. Ancak tüm zorluklara rağmen tren yolculukları o yıllarda çok cazipti. Çünkü karayolu, özellikle Ağı Dağı geçişinde saatlerce dönerek gidilen virajlı yollarıyla oldukça yorucu ve zahmetliydi. Bu yüzden tren, hem daha güvenli hem de dostlukların, hatıraların biriktiği bir yolculuk aracına dönüşmüştü. Günümüzde ise karayollarındaki gelişmeler tren yolculuğunu sadece nostaljik bir seyahat haline getirdi.
Zamanın Getirdiği Değişim
1960’lı yıllar yokluk içinde geçse de hatıraları çok kıymetliydi. Televizyonun yeni yeni hayatımıza girdiği, internetin hayal bile edilemediği yıllardı. Sokaklarda oynanan oyunlar, mahalle aralarındaki macuncular, bayram yerindeki salıncaklar, Erdek’in berrak denizi, fayton gezintileri ve Ankara’ya uzanan tren yolculukları… Hepsi bir araya gelince, o dönemin bayramları benzersiz bir güzelliğe bürünürdü.
Bugünden O Günlere Bakınca
“Bugün mü, o gün mü?” diye sorulsa, cevabım nettir: O günler çok güzeldi. Çünkü bayram sadece bir tatil değil; dostluğun, paylaşmanın, sevincin en saf haliydi. Balıkesir’in 1960’lı yıllarındaki bayramları, yokluk içinde ama gönül zenginliğiyle yaşanmış, gönüllerde silinmez izler bırakmıştı.