Yine aylardan Kasım…
Yine takvimin gri sayfası açıldı; rüzgârın serinliği, ağaçların sararmış yapraklarıyla buluştu.
Kasım, sessizce gelir. Bağırmadan, telaşsız… Ama insanın yüreğine ağır ağır işler.
***
Bu ayda gökyüzünün rengi bile farklıdır; ne tam karamsar, ne tam umutlu… Bir bekleyiş hali. Adeta hayatın durduğu, hafızanın konuşmaya başladığı zaman dilimi. Yazın coşkusunu çoktan geride bırakmış, kışa ise henüz tam teslim olmamışızdır. Kasım tam ortadadır; mevsimlerin değil, duyguların sınırında…
***
Kasım gelip çatınca, insanın sesi değişir.
Adımlar yavaşlar, düşünceler derinleşir.
Sanki her sokak, her rüzgâr esintisi “zamana” dair bir şey fısıldar.
***
Bu ay bize hem bir ayrılığı, hem de bir mirası hatırlatır. Atamızın ardından hüzünlenirken, aynı zamanda onun bize bıraktığı büyük idealleri yeniden düşünürüz. Kasım, matem ayı değildir sadece; hatırlama, saygı ve vefa ayıdır. Geçmişimizi, fedakarlıklarımızı, Cumhuriyet’e uzanan yürüyüşümüzü yeniden gözden geçirdiğimiz bir durak…
***
Kasım ateşin değil, korun ayıdır.
Sıcağın değil, ısıtan anıların…
***
Bir yaz akşamının neşesini değil, soba başında içilen çayın huzurunu taşır. Dalından kopan zeytinin yağ olup sofraya gelmesini bekleyen Ege köylüsüdür Kasım… Balıkesir ovasında kış hazırlığıdır; Gönen’in buğusunda, Edremit’in zeytin kokusunda sessizce dolaşır.
Kazdağları'nın sisinde yürür Kasım; Erdek sahilinde yalnız bankları selamlar.
Hele bir de memlekete uzaktan bakan varsa, onun için Kasım bambaşkadır.
Rüzgârla gelen toprağın kokusunda çocukluğu saklıdır.
***
Kasım insanı kendisiyle baş başa bırakır.
Sesler azalır, kalabalıklar dağılır, düşünceler toplanır.
Kimi zaman bir hesaplaşma, kimi zaman bir şükürdür.
Geçen yılların izini sürer, yeni yıla hazırlanan insanların sessiz planlarını taşır. Ne kadar yorulduğumuzu, ne kadar direndiğimizi, neleri kaybedip nelerde ısrar ettiğimizi fark ederiz.
***
Belki de bu yüzden Kasım, sabırdır.
Belki de bu yüzden Kasım, güçtür.
Ve en çok da umut…
***
Çünkü Kasım’ın sonunda çam ağaçları gibi dimdik duran insanlar vardır. Fırtınaya rağmen kökünden kopmayanlar, toprağa sadakati olanlar…
***
Bugün yine Kasım.
Yılmazlığımızın, vefamızın, hatıralarımızın ayı…
Bir yaprak daha düştü diye üzülmeyelim.
Her düşen yaprak, ağacın yenilenmek için verdiği karardır.
Biz de yenilenelim.
Duraksayalım, derin nefes alalım.
Köklerimizi hatırlayalım; nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu, neyi savunduğumuzu…
Ve unutmayalım:
Kasım hüzün gibi görünse de, aslında derinliğin ve bilgelik ayıdır.
***
Yine aylardan Kasım…
Yüreğimizde hüzün, gözümüzde kararlılık, ufkumuzda Cumhuriyet’in ışığıyla…
Ve işte Kasım, iki şehri aynı duyguda birleştirir: Balıkesir ve İzmir…
***
Balıkesir’de Kasım, Edremit zeytinliğinin çuvallara doldurulduğu,
Gönen ovasında buğulu sabahlarda duman tüten bacaların eşlik ettiği,
Bandırma limanında rüzgârın martılarla yarıştığı zamandır.
Kazdağları’ndan iner soğuk; ama insanın içini titreten sadece hava değildir.
Geçmişi düşünürsün… Toprağa bağlılığı, emeği, bereketi…
Balıkesir’in vakur duruşu, Cumhuriyet’in Anadolu’daki sessiz ama gururlu nefesidir.
***
İzmir’de ise Kasım başka akar…
Kordon’da dalgaların ritmi yavaşlar, sahil boyu yürüyenlerin adımları ağırlaşır.
Konak Meydanı’nda bir bayrağın dalgalanışı bu kez hüzünle karışır.
Göztepe yokuşlarında sarı yapraklar sürünürken,
Alsancak sokaklarında kahve kokusu bile daha derin gelir insana.
Buca’da üniversite kampüsünde gençlerin koşuşturması arasında bile bir saygı duruşu gizlidir.
İzmir, Kasım’da denize bakan bir şehir değil sadece..
Tarihe, Cumhuriyet’e, Mustafa Kemal’e bakan bir şehirdir.
***
Ege’nin iki güzel şehrinde Kasım, insanı köklerine çeker.
Bir yanda Kazdağları’nın vakur sessizliği,
Diğer yanda İzmir’in demokrat ruhu…
İkisi de Cumhuriyet’in çocukları.
İkisi de rüzgârı ayrı esse de
Aynı bayrağın altında,
Aynı ideali taşır.
***
Kasım hep hatırlatır:
Toprak, emek, sadakat, vefa, memleket…
Ve en önemlisi, hiç eksilmeyen umut.