Yaz aylarıyla birlikte Türkiye’nin ciğerleri yeniden alev alıyor. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da ülkenin dört bir yanında çıkan orman yangınları sadece ağaçları değil, doğayı, yaban hayatını, köyleri ve umutları da kül ediyor. Türkiye’nin orman yangınları haritası, giderek kararan ve genişleyen bir tabloyu gözler önüne seriyor.

Yangınlar Neden Bu Kadar Artıyor?

İklim değişikliği, kuraklık ve sıcak hava dalgaları, orman yangınlarını körükleyen en önemli etkenler arasında. Ancak yangınların çoğunun insan kaynaklı olduğu da acı bir gerçek. Dikkatsizlik, anız yakma, piknik ateşi ve hatta kasıtlı sabotajlar... Doğa, insan eliyle yangına teslim ediliyor.

2021 yılında yaşanan büyük yangınlar hafızalardan silinmedi. Manavgat, Marmaris, Bodrum ve daha birçok bölge günlerce alevler içinde kaldı. Havanın sıcaklığı, rüzgarın hızı ve ekipman yetersizliği, mücadeleyi zora soktu. Ancak o yangınlar Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadele sistemindeki eksiklikleri de net bir şekilde ortaya çıkardı.

Mücadelede Nerede Duruyoruz?

Son yıllarda alınan tedbirler ve yatırımlar yok değil. Tarım ve Orman Bakanlığı, yangına erken müdahale sistemlerini güçlendirmeye, hava filosunu genişletmeye ve yangın gözetleme kulelerini modernize etmeye çalışıyor. 2024 itibarıyla İHA’larla yangın izleme, yangınlara 10 dakikadan kısa sürede müdahale hedefi ve gönüllü yangın savaşçıları gibi uygulamalar hayata geçirildi.

Ancak hâlâ eksikler büyük. Bazı bölgelerde yer ekiplerinin yetersizliği, su kaynaklarına erişim zorluğu ve koordinasyon eksikliği, felaketi büyütüyor. Ayrıca yangın sonrası rehabilitasyon çalışmaları yeterince planlı yürütülmediğinde, yanan alanlar ya madenciliğe açılıyor ya da imara.

Doğa Yalnız Bırakılmamalı

Bu tabloya karşı sadece devletin değil, vatandaşın da sorumluluğu büyük. Doğayı korumak bir farkındalık meselesidir. Bir sigara izmariti, bir cam parçası ya da söndürülmemiş bir ateş, yüzlerce hektarı yok edebilir. Ormanlar, sadece ağaçlardan ibaret değil; onlar ekosistemin kalbi, suyun ve havanın kaynağı, yaşamın ta kendisi.

Toplum olarak yangınlarla mücadeleyi sadece itfaiye ve ormancılara bırakmamalıyız. Doğayı koruma bilinci okullarda, ailede, medyada ve günlük hayatta işlenmeli. Herkesin bu yangın zincirini kırmak için üzerine düşeni yapması şart.

Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelesi, yalnızca teknik bir savaş değil; aynı zamanda vicdani ve toplumsal bir sorumluluk mücadelesidir. Yangınlar her yaz gelip geçiyor olabilir, ama bıraktığı izler nesiller boyu kalıyor. Bu izleri silmek bizim elimizde.

Unutmayalım: Bir kıvılcım yok eder, bir bilinç kurtarır.