Geçmişten alınacak dersler ve bugünün gerçekleri üzerine...
Bugün barajlarımızdaki su seviyesi yüzde 5’e kadar düşmüş durumda. Birçok il ve ilçede her gün en az 8 saatlik su kesintileri uygulanıyor. Şimdilik “programlı” diyoruz; ama bu programın yakında musluklardan gelecek tek şey sessizlik olmasından endişe ediyoruz.
Su, insanlık için hava kadar vazgeçilmezdir. Onsuz tarım olmaz, sanayi durur, hastaneler çalışamaz, şehirler yaşanamaz hale gelir. Dünya üzerinde tatlı suyun oranı tüm su kaynaklarının yalnızca yüzde 2,5’idir. Bunun da yaklaşık üçte ikisi buzullarda veya yeraltında, erişilemez durumda. Yani insanoğlunun kullanabileceği tatlı su, düşündüğümüzden çok daha sınırlıdır.
Tarih Bize Ne Öğretti?
Susuzluk, insanlık tarihinin en sert göç dalgalarının başlıca sebeplerinden biri olmuştur. Mezopotamya’nın bereketli ovalarından Orta Asya bozkırlarına, Afrika’nın Sahel bölgesinden Orta Amerika uygarlıklarına kadar pek çok medeniyet, suyun çekilmesiyle ya da kuraklıkla yıkıldı.
Mezopotamya: Fırat ve Dicle’nin taşkın rejimindeki değişimler, tarımı olumsuz etkiledi, halkı göçe zorladı.
Orta Asya: Aral Gölü’nün kuruması, çevredeki milyonlarca insanı yerinden etti.
Maya Medeniyeti: Uzun süreli kuraklıklar, uygarlığın çöküşünde belirleyici rol oynadı.
Tarihin bize öğrettiği çok açık: Su biterse, medeniyet biter.
***
Biz bugün etrafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz; ama bu coğrafi avantaj bizi kurtarmıyor. Çünkü deniz, susuzluğa çare değil; deniz suyu arıtma teknolojisi pahalı ve enerji yoğun. İçilebilir su, yalnızca tatlı su kaynaklarının doğru yönetimiyle korunabilir.
Neden Bu Noktaya Geldik?
Yağış rejimleri bozuldu, mevsimler kaydı, kurak dönemler uzadı.
Su havzaları betonla kaplandı, doğal su döngüsü bozuldu. Salma sulama gibi verimsiz yöntemler hâlâ yaygın.
Bazı şehirlerde şebekeden çıkan suyun %40’ı boşa gidiyor. Evlerde, sanayide ve tarımda su israfı hâlâ ciddi boyutlarda.
***
Bugün Ne Yapmazsak Yarın Çok Geç Olacak?
Susuzlukla mücadele, yalnızca devletin işi değil; hükümet, yerel yönetimler, sanayi, çiftçi ve birey el ele vermek zorunda.
Alınması Gereken Önlemler
Su yönetim planlarının yenilenmesi: Her bölgenin iklimine uygun tarım ürünleri yetiştirilmeli, su yoğun ürünler kurak bölgelerde yasaklanmalı.
Salma sulama, tabiri caizse suyu toprağa değil havaya savuruyor.
Lavabo ve duş sularının arıtılarak tuvalet ve bahçe sulamasında kullanılması zorunlu hale getirilmeli. Yeni binalara yağmur suyu toplama depoları koymak zorunlu olmalı.
Sanayi tesisleri için su geri dönüşüm sistemleri teşvik edilmeli.
Bu konu yalnızca “çevre dersi” değil, hayat dersidir; müfredata girmeli.
***
Evimizden Başlayacak Bir Seferberlik
Biz de elimizi taşın altına koymalıyız... Diş fırçalarken musluğu kapatmak, Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam dolmadan çalıştırmamak, Bahçe sulamasını sabah erken veya akşam yapmak, Musluk ve rezervuarlardaki sızıntıları hemen onarmak…
Bunlar küçük gibi görünür ama milyonlarca insan aynı anda uygularsa, büyük bir baraj kadar su tasarrufu sağlanır.
***
Musluktan son damla düştüğünde...
Unutmayalım, susuzluk geldiğinde sadece çiçekler solmaz; hayatın kendisi kurur. Tarihin büyük göçleri bize gösterdi ki, suyu kaybeden, toprağını da kaybeder; toprağını kaybeden ise yurdunu kaybeder. Musluktan son damla düştüğünde uyanmak yerine, bugün harekete geçmeliyiz. Çünkü suyu kaybettiğimiz an, her şeyi kaybederiz.