Temmuz ayı… Yazın en güzel zamanı… Kavun, karpuz, şeftali, armut, kayısı derken soframız şenlenmesi gerekirken bir eksiklik gözümüze batıyor: Kiraz!

Çocukluğumuzun kırmızı incisi, yazın neşesi olan kiraz bu yıl adeta altınla yarışıyor. Tezgâhlarda kilosu 500-600 liraya dayanmış. Bir kilo kiraz, bir kilo dana kıyma ile aynı fiyata satılıyor. Bu nasıl iştir kardeşim?

Üstelik üretici, bu kirazı tarlada 50 liraya devrettiğini söylüyor. Arada neredeyse 10 kat fiyat farkı var. Bu uçurum nasıl oluşuyor? Çünkü tarladan sofraya gelene kadar, kiraz üzerinden aracıların kurduğu rant zinciri halkın sofrasını perişan ediyor. Komisyoncu, toptancı, büyük market zinciri… Herkes elini kiraza daldırıyor; kazanan onlar, kaybeden hem çiftçi hem tüketici oluyor.

Hatta insan düşünüyor: Kirazı Yunan adalarında mı yesek? Çünkü komşuda, üçte bir fiyatına, yanında deniz manzarasıyla birlikte bu meyveyi yemek mümkün. Orada 200 liraya denk gelen kiraz, burada 600 lira. Bizim yetiştirdiğimiz kirazı bile kendi soframızda hakkıyla yiyemiyoruz.

Mazot, gübre, ilaç hepsini etkiledi de, neden kiraz bu kadar uçtu?

Elbette mazot, gübre, ilaç gibi maliyetler tüm meyveleri etkiledi. Fakat kirazda bu fiyat fırtınasının başka özel nedenleri var:

- Rekolte düştü: Ani don, aşırı sıcaklar, düzensiz yağışlar verimi azalttı.
- İhracat önceliği: Kiraz, ihracatta gözde meyve olduğu için kaliteli ürünlerin büyük kısmı dışarı gitti, içeride kıtlık oluştu.
- Toplama maliyeti: Kiraz tek tek elle toplanıyor, bu da yüksek işçilik demek.
- Aracı rantı: Kiraz hassas ve bozulabilir bir meyve olduğu için aracı zinciri fiyatı istismar ediyor. “Bozulur” bahanesiyle çiftçiden ucuza alıyor, rafta kat kat pahalıya satıyor.


Çözüm mümkün mü?

Elbette mümkün:

- Girdi destekleri artırılmalı, çiftçi mazot, gübre ve ilaçta korunmalı.
- Sözleşmeli tarım ile devlet garantili fiyat modelleri yaygınlaştırılmalı.
- İhracata kota getirilip, iç pazarda ürün bırakılmalı.
- Soğuk zincir yatırımları güçlendirilerek kayıplar azaltılmalı.
- Adil fiyat denetimi ile aracılar ve zincir marketler kontrol edilmeli.
- Ve en önemlisi: Çiftçi kooperatifleşerek aracıları devreden çıkarmalı. Başkalarına fazla sığınmak yerine, kendi pazarlama gücünü eline almalı. Üretici birlikleri güçlenirse hem daha iyi fiyat alır hem tüketiciye makul fiyatla ulaşabilir.


Peki yerelde kim sorumluluk alacak?

Sadece Tarım Bakanlığı değil, ticaret odaları ve ziraat odaları da seyirci kalamaz. Fiyat denetimini güçlendirmeli, üretici birliklerinin gelişmesini desteklemeli, fırsatçılığı raporlayarak kamuoyunu bilgilendirmelidir. Kiraz gibi stratejik bir meyvede üreticinin emeğini korumak yerel örgütlerin de görevidir.


Yaz meyvesi soframızdan eksilirse, yaz yaz olmaktan çıkar. Çocukların elleri kiraz lekesi tutmazsa neye yaz diyeceğiz? Kirazı komşu adalarda üçte bir fiyata yiyip kendi topraklarımızda lüks muamelesi görmek, tarım ülkesi Türkiye için ayıptır.

Çiftçinin yetiştirdiği kirazdan bile aracılar dev rant sağlarken halk bu meyveyi tadamıyorsa; bu düzen değişmek zorunda. Çiftçi birlikleri güçlenmeli, aracıların rant zinciri kırılmalı. Yazı yaz gibi yaşayabilmek istiyorsak, kirazı kaybetmemeliyiz.