TUZ... Soframızın vazgeçilmezi.
Çorbanın tadı tuzsuz olmaz, salata tuzla canlanır. Hatta bazılarımız ekmeğini ucuca tuz batırıp yemekle keyif alır. Peki, bu alışkanlık aslında bize ne kadar zarar veriyor?

Yıllardır duyduğumuz uyarılar hep aynı: “Tuzu azaltın, sağlığınızı koruyun.” Dünya Sağlık Örgütü günlük 5 gramdan fazla tuz tüketimi diyor ama işin gerçeği çok daha farklı. Biz neredeyse bunun iki katını tüketiyoruz. Yani her gün ortalama 10 grama yakın tuzu fazladan alıyoruz. Bu da ciddi sağlık risklerini beraberinde getiriyor.

Ekmekten soslara, hazır çorbalardan fast food’a kadar aldığımız birçok gıdanın içinde zaten tuz var. Yani biz tabağa tuzluk uzatmadan da fazla tuz yükünü alıyoruz.


Peki, Tuz Gerçekten Bu Kadar Zararlı mı?
Bilim insanları bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Bir grup, fazla tuz tüketiminin böbreklerimizi zorladığını, kalp-damar sağlığımızı olumsuz etkilediğini söylüyor. Yüksek tansiyon, kalp krizi ve felç gibi rahatsızlıkların tuzla bağlantılı olduğunu savunuyor.

Diğer yandan bazı araştırmalar, tuzu tamamen hayatımızdan çıkarmanın da doğru olmadığını gösteriyor. Çünkü sodyum vücudumuz için gerekli bir mineral. Kasların kasılması, sinirlerin çalışması gibi hayati fonksiyonlarda rol oynuyor.

Yani mesele aslında tuzdan tamamen kaçınmak değil, dengeyi tutturmak.


Çözüm Ne?
Bence çözüm, sofradaki tuzluğu kaldırmaktan öte, gıdaları seçerken mümkünse gizli tuzu fark etmek.

Daha çok ev yemeği, mevsiminde sebze ve meyve tüketmek, işlenmiş gıdaları azaltmak en basit yöntem. Bir diğer önemli nokta da damak tadımızı yeniden eğitmek.

Kimimiz tuza daha hassas, kimimiz daha az. Ailedeki alışkanlıklar nesilden nesile aktarılıyor. Yani nesiller boyu süren bir mesele bu: Tuz meselesi.

Unutmayalım, ne azı ne fazlası iyi. Sağlığımız için ölçülü olmak, tuzu hayatımızdan silmeden, farkında olarak tüketmek en iyisi.