Bazen bir haber duyarsınız…
Hani okurken içiniz bir anda çekilir, “Nasıl yani?” dersiniz.
Sonra bir sessizlik çöker.
İşte, Almanya’dan İstanbul’a tatil için gelen Böcek Ailesi’nin hikâyesi tam olarak böyle bir sessizlik bıraktı bende.


Baba, anne ve iki çocuk…
Sıradan bir aile, sıradan bir tatil planı…
İnsan memleketine gelir, sevdiklerini görür, biraz dinlenir, biraz gezer diye düşünür.
Kim bilebilirdi ki İstanbul’daki sıradan bir öğünün, bu dört kişilik ailenin sonunu getireceğini?

İddiaya göre aile, dışarıdan yedikleri bir yemekten sonra rahatsızlanıyor.
Önce çocuklar kötüleşiyor.
Kusma, ishal, ateş, şiddetli karın ağrısı…
Hastaneye kaldırılıyorlar ama maalesef kurtarılamıyorlar.


Düşünsenize…
Anne, evlatlarını aynı gün toprağa veriyor.
Kelimenin tam anlamıyla bir annenin yaşayabileceği en büyük acı.
Ama hikâye burada da bitmiyor.

Kısa süre sonra anne de aynı tabloyla fenalaşıyor.
O da hayatını kaybediyor.
Ve günler içinde ailenin ayakta kalan son ferdi olan baba…
O da aynı kaderden kaçamıyor.

Bir aile…
Dört can…
Bir tabak yemek yüzünden yok oldu.
İnsan bunu yazarken bile nefesi daralıyor.


Gıda zehirlenmesi kitaplarda bakteri, virüs, toksin diye anlatılır ama gerçek hayatta yaşattığı acı, hiçbir tıbbi tanımın satır aralarına sığmaz.
Çocuklarını kaybeden bir anne, eşini kaybeden bir baba…
Ve bir ülkenin ortasında, göz göre göre gelen bir felaket.

Gelin dürüst olalım:
Bu ülkede gıda güvenliği hâlâ “şansa” bağlı.
Açıkta satılan gıdalar, merdiven altı üretimler, sıcaklık kontrolü yapılmadan bekleyen etler, süt ürünleri…
Biraz unutkanlık, biraz hijyen eksikliği, biraz “Bir şey olmaz” rahatlığı…
Sonra bir haber geçiyor ekranlardan:
“Dört kişilik aile gıda zehirlenmesinden öldü.”

Hayır.
Bu bir kader değil.
Bu bir ihmal.


Böcek Ailesi’nin yaşadıkları bize şunu tekrar hatırlattı:
Gıda güvenliği sadece sindirim sistemiyle ilgili bir mesele değil.
Bu iş, insan hayatıyla ilgili.
En temel hak olan “sağlıklı beslenme” hakkıyla ilgili.
Ve ihmal edildiğinde sonuç, geri dönülemez oluyor.

Bu olayın ardından soruşturma elbette yapılacak, yapılmalı da.
Kimden kaynaklandı?
Hangi işletmede sorun vardı?
Hangi ürün bozuktu?
Bunların hepsi ortaya çıkmalı.

Ama asıl meseleyi unutmayalım:
Bir aile artık yok.
Baba, anne ve iki çocuk…
Türkiye’ye tatil için gelen bir aile, memleketlerinden tabutlarla geri döndü.


Bu ülkede bir daha hiçbir annenin çocuklarını böyle kaybetmemesi için, hiçbir babanın eşinin elini son defa tutmaması için, hiçbir ailenin tatil için geldiği ülkede ölümle tanışmaması için…
Gıda güvenliğini şansa değil, sisteme bırakmamız gerekiyor.

Böcek Ailesi’nin ardından söylenen her söz yetersiz.
Ama belki bir faydası olur diye şu cümleyi tekrar yazmak istiyorum:

Hiçbir can, bir lokma dikkatsizliğe kurban gitmemeli.