Her yıl 11 Kasım geldiğinde, Türkiye’nin dört bir yanında aynı heyecan yaşanıyor: Elinde küreğiyle, botlarını giyip toprağa eğilen binlerce insan… Bugün Milli Ağaçlandırma Günü. 2019 yılında başlatılan bu anlamlı seferberlik, artık bir gelenekten de öte — geleceğe bırakılan yeşil bir imza haline geldi.

Bu yıl da 3,2 milyon fidan toprakla buluştu. Dile kolay! Her biri, toprağa dokunan bir umut. Her biri nefes almakta zorlanan gezegenimiz için bir yaşam kaynağı. Özellikle son yıllarda yaz aylarında çıkan orman yangınlarında binlerce hektar alanın kül olduğunu düşünürsek, bu kampanyanın önemi daha da belirginleşiyor. Çünkü doğa sadece bir “süs” değil, hayatın ta kendisi.

Yanmış Ormanların Ardından: Toprak Yeniden Nefes Alıyor

Bir yaz akşamı televizyonda yanan ormanları izlerken, hepimizin içi burkulmuştur. Alevlerin arasında kaybolan her ağaç, aslında bir ev, bir kuş yuvası, bir nefes demekti. İşte Milli Ağaçlandırma Günü tam da bu yüzden sadece bir etkinlik değil; bir hatırlatmadır. “Biz bu toprağa borçluyuz” demenin en yeşil hâlidir.

Toprağa dikilen her fidan, geleceğe atılan bir imzadır. O fidan büyür, gölge verir, yağmuru çağırır, kuşlara yuva olur. Belki de yıllar sonra o ağacın altında bir çocuk kitap okuyacak, bir çift piknik yapacak, bir dede torununa hikâyeler anlatacak.

Herkesin Dikili Bir Ağacı Olsun

Bugün, “bir ağaç dikmek” aslında bir tercih değil, bir sorumluluk. Herkesin dikili bir ağacı olmalı — hem doğa için hem kendi vicdanı için. Çünkü toprak, emanet aldığımız en büyük miras. Ne kadar çok sahip çıkarsak, çocuklarımıza o kadar yaşanabilir bir dünya bırakırız.

O yüzden bu 11 Kasım’da sadece fidan dikmekle kalmayalım. Fidanın hikâyesini de yaşatalım. Sulayalım, koruyalım, büyümesini izleyelim. Çünkü doğa, ilgi gösterilmedikçe küser; sevgiyle dokunuldukça çoğalır.