DEPREM anlarında nedense çok soğukkanlıyım. Neyime güveniyorsam artık!

Çok deprem gördük. Çok şükür yıkım yaşamadık.

Ama sallandık uzun uzun. Kimisi hafif geçti, kimisi bitmek bilmedi.

Kimileyin yerden güm diye vurdu, ürküttü.. Kimileyin sağa sola sallayıp savurdu.

17 Ağustos gecesi en büyük sarsıntımızdı. Marmara’yı yıktı. Öyle sallandık ki, bulunduğumuz yerde hareket edemedik uzun süre.

12 Kasım vardı bir de; Düzce depremi. Akşamüstü bir saatte eve erken gitmiştim; koltuğa uzandım.. Tam şekerleme yapacakken o ağır sarsıntı!

Evden nasıl çıktığımı bilemedim.

Dedim ya, çok soğukkanlı davranıyorum. Paniklemiyorum!

Artık nasıl bir ruh haliyse bu, “sallar ama yıkmaz” modundayım.

Bugüne kadar yıkılmadık ya.. Belki onun tezahürü.

***

ALTI nokta birlik Sındırgı merkezli depremde de aynı şey oldu. Eve geldim; sebze meyve dolu poşetleri boşaltıp yerleştirdim. Bahçeden börülce toplamıştım; sallama mı yapsam, zeytinyağlı yemeğini mi pişirsem diye düşünüyorum.

Börülce yemeğinde karar kıldım. Ayıkladım, soğanları doğradım, kavurdum.. Tencereye koydum, pişirmeye başladım.

O sıra ayaklarımın altından güp diye bir ses.. Zıplattı imansız!

Ardından ileri geri gidip gelmeler başladı.

En üst kattayız binada; en çok biz hissediyoruz sarsıntıları.

Öyle salladı ki, bitmek bilmiyor. Gittikçe hızlanıyor, azalacağına.

Sakinim.. “Bina yıkılmaz, sallar geçer” diye düşünüyorum yine.

Güzide teras katında, hiç sesi çıkmıyor. Annem odasının kapısının ağzında, elinde az önce atıştırdıklarını koyduğu tepsiyi elinden bırakmadan bas bas bağırıyor!

Annem çok panik. Bağırışlarını mahalle duymuştur sanırım.

Yanına koştum; tepsiyi alıp yere fırlattım, güvenli bir yere çekmeye çalıştım.

Güvenli yer neresiyse artık!

***

SARSINTI bitince apar topar çıktık evden.

Nereye gitsek? Toplanma yerlerine mi, hemen yanı başımızdaki Avlu’ya mı?

“Köye gidelim” diye kararlaştırdık. En azından ev düzayak. Sallandık mı çabucak çıkıveririz bahçeye.

Hepiniz benzer şeyleri yaptınız. Korktunuz, paniklediniz, kendinizi evin dışına nasıl attığınızı bilemediniz.

Peki deprem çantası falan var mıydı yanınızda?

Çoğunuzun yoktu. Bizim de yoktu!

Bir deprem yaşarız, gelir geçer; sonra unuturuz.

Allah göstermesin, başımıza yıkılsa binalar, sokakta kalsak.. Birkaç gün kendi başımızın çaresine bakabilecek donanımdan yoksunuz. Unutuyoruz, önemsemiyoruz, başımıza gelince “keşke yapsaydık” diyoruz.

Çantanız hazır olmalı, aracınızda sizi sıcak tutacak giyecekler, battaniye falan.

El feneriniz mutlaka olsun. Arabanın deposu her daim dolu olsun diyeceğim ama, bir deponun maliyeti iki haftalık mutfak masrafına eş.

Bisküvi, çikolata vesaire atıştırmalıkları da ihmal etmeyin; bagajda bulunsun.

Arabası olanlar, olası yıkımda enkaz altında kalmayacak bir noktaya park etsin.

Öyle işte.

***

SINDIRGI merkezli depremler devam ediyor. Uzmanlar, bundan sonrakilerin öncü deprem şiddetinde olmayacağını söylüyor.

Sındırgı merkezinde yıkılan tek bir bina var. Ağır ya da hafif hasarlı yapılar mevcut ama, tümüyle yıkılan tek bir bina.

Söylenene göre binanın alt katında daha önce fırın varmış. Yapının kolonlarını kesmişler alan açmak için.

Kolonlarının kesildiği söylenen yapı, bir vatandaşın ölümüne, kaç vatandaşın yaralanmasına sebep oldu!

Büyük depremlerde en çok duyduğumuz şey bu; kolon kesmek!

Yarın ne olabileceğini düşünmeden…

***

SINDIRGI ucuz atlattı her halükarda. Kırsal mahallelerde de hasarlı yapılar olduğu söyleniyor. Çok şükür bir vatandaşın can kaybı dışında başka bir ölüm haberi gelmedi. Mal yerine geliyor; can gitti mi gelmiyor!

Kendi canından başkasını düşünmeyenlerden de uzak durun bu arada. Meselâ daha çok kazanmak uğruna binaların kolonlarını kesmekten çekinmeyenlerden!

Onların vicdanı yok… Onlar bencil, yalnızca kendi çıkarını düşünenler…

Bu ülkede çok var onlardan.

***

DEPREMDEN etkilenen cümle hemşehrimize geçmiş olsun. Bir daha böyle bir afet yaşanmasın.

Ne ki, dünya var oldukça depremler devam edecek. Kimisi hafif geçecek, kimisi yıkıp geçecek.

Tedbiri elden bırakmayın.

Depremi unutmayın!

Selam ederim.