Temmuz güneşi yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladı. Havalar her geçen gün biraz daha ısınıyor, güneş daha dik vuruyor, ter daha çok akıyor...
Böyle zamanlarda yalnızca ne giydiğimize değil, ne yediğimize de dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü vücudumuzun yaz sıcaklarına dayanıklı kalması yalnızca klimaya veya denize bağlı değil. Asıl savaş mutfakta kazanılıyor!
Sıcaklarla Gelen Değişim: Sofrada Hafiflik Zamanı
Yaz mevsimi, sofralarımızı yeniden düşünmemiz gereken bir dönem. Ağır, yağlı, kızartmalı yiyecekleri bir kenara bırakıp doğanın bize sunduğu taptaze sebze ve meyvelerle tanışmanın tam vakti. Yeşilliklerle dolu bir salata ya da fırında pişirilmiş bir sebze yemeği, sadece mideyi değil, ruhu da ferahlatıyor.
Bu süreçte ilk kural suyla dost olmak. Yazın hararetiyle birlikte vücut, adeta her damlasını geri istiyor. Günde en az 2.5-3 litre su içmek, sadece serinletmekle kalmaz, aynı zamanda toksinleri de dışarı atar. Çay ve kahvenin aşırısı ise bu dostluğa gölge düşürebilir.
Tabakta Denge, Hayatta Denge
Dört yapraklı yonca modelini duymuş muydunuz? Süt ve süt ürünleri, et-yumurta-baklagil grubu, tahıllar ve sebze-meyvelerden oluşan bu dengeli beslenme planı yazın da altın kuralımız olmalı. Kızartmaları, kavurmaları bir kenara bırakın; fırın, buğulama, haşlama gibi yöntemler hem daha sağlıklı hem de mide dostu.
Tatildeyseniz ya da bir otel konaklamasında iseniz açık büfenin büyüsüne kapılmamak zor olabilir. Ancak tabakları doldurmak yerine, seçici olmayı öğrenmek en doğrusu. Salatalara ve sebze yemeklerine ağırlık verin, porsiyon kontrolünü elden bırakmayın.
Ve elbette meyve… Yazın en güzel armağanı. Ancak "sağlıklı" diye sınırsız tüketmek de yanlış. Unutmayın, her meyve aynı zamanda doğal bir şeker deposudur. Dondurma gibi tatlı alternatiflerde de ölçüye dikkat etmek, kilo kontrolü için şart.
Yazın sıcaklığı sadece terlemeyi değil, bakterilerin çoğalmasını da artırır. Bu yüzden hijyen kurallarına azami özen göstermek, bozulabilecek gıdaları dışarıda bırakmamak ve açıkta satılan ürünlerden uzak durmak son derece önemli.
Kısacası; yazın sofralar daha hafif, daha renkli ve daha sağlıklı olmalı. Aklımızda tek bir şey olmalı: “Yediklerimiz bize iyi gelsin!” Gölge bir ağacın altında, buz gibi su eşliğinde yenen bir salata; belki biraz yoğurt ve birkaç dilim karpuz... Ne hamburger ne de kızartma, bu keyfi veremez. Yazı hakkıyla yaşamak istiyorsak, tabaklarımız da mevsime ayak uydurmalı.