İçtiğiniz Bir Kola, Yediğiniz Bir Sosis… Fark Etmeden Kendinizi Hasta Ediyor Olabilirsiniz!

Gün içinde açlığımızı bastırmak için elimiz bir sosisliye ya da hazır bir hamburger gidiyor. Belki yanında bir kutu kola, belki çıtır patates kızartması… Lezzetli mi? Kesinlikle. Peki masum mu? Hiç de değil.

Yeni yayımlanan kapsamlı bilimsel bir araştırma, “azı karar” dediğimiz işlenmiş etlerin, gazlı içeceklerin ve trans yağ içeren yiyeceklerin aslında düşündüğümüzden çok daha büyük sağlık tehditleri barındırdığını ortaya koyuyor. Üstelik bu tehdit sadece ölçüsüz tüketenler için geçerli değil. Günde bir sosisli sandviç ya da bir kutu gazlı içeceğin bile tip 2 diyabet, kolon kanseri ve kalp hastalıkları riskini %30’lara varan oranlarda artırabildiği gösteriliyor.

Bu noktada şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: Gıda seçimlerimiz gerçekten yaşamsal tercihlere mi dönüşüyor?

Lokmaların Arkasındaki Tehlike

İşlenmiş etler, sadece fazla yağ ve tuz içerikleriyle değil, tütsüleme, kürleme ve yüksek sıcaklıklarda pişirme gibi yöntemlerle oluşan kanserojen bileşiklerle de sağlığımıza zarar veriyor. Örneğin, günlük sadece 50 gram işlenmiş et tüketmek, kolorektal kanser riskini %26 artırabiliyor.

Gazlı içecekler mi? Sadece boş kalori değil. Bu içecekler bağırsak mikrobiyotasını bozuyor, iltihaplanmayı tetikliyor, hatta obeziteyi ve metabolik bozuklukları körüklüyor. Yani içtiğiniz o renkli şişe, yalnızca serinletmiyor; vücudunuzun iç dengesini de altüst ediyor.

Ve elbette trans yağlar… Hâlâ bazı paketli ürünlerde izine rastlanan bu yağlar, “kötü” kolesterolü yükseltirken “iyi” kolesterolü düşürüyor. Kısacası kalp sağlığını sinsice tehdit ediyorlar.

Ne Yapmalı?

Beslenme uzmanları net konuşuyor: Bu gıdaları mümkünse hiç tüketmeyin. Tüketilecekse de ayda bir-iki kezle sınırlandırın. “Canım çekti, bu kadardan bir şey olmaz,” diyorsanız, tekrar düşünün. Çünkü bilim diyor ki: “Azı bile fazla olabilir.”

İyi haber şu ki; sağlıklı alternatifler elimizin altında. Gazlı içecek yerine limonlu su, maden suyu; işlenmiş atıştırmalıklar yerine fındık, badem, yoğurt... Üstelik bu tercihler zamanla damak tadınızı da değiştiriyor. Blake’in dediği gibi, “Şeker isteği tüketim azaldıkça azalır.”

Hiçbirimiz robot değiliz. Elbette bazen kaçamaklar olacak. Önemli olan bu alışkanlıkların sistematik hale gelmemesi. Çünkü sağlık, bugünden yarına değil; her gün alınan küçük kararlarla şekillenen bir yolculuktur.

Sonuç mu?

Bir sosisli belki doyurur… Ama aynı zamanda hasta da edebilir.