Son yıllarda tarla kenarlarında, bahçelerde, köy yollarında aynı manzaraya sıkça rastlıyoruz: Daha derinlere inen sondaj makineleri, kuruyan kuyular, çaresiz çiftçiler... Bir zamanlar 20-30 metrede suya ulaşılan yerlerde artık 100 metreyi aşan derinliklerde bile su bulunamıyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde yeraltı suyu seviyesi her yıl birkaç metre daha aşağıya iniyor. Bu sadece bir tarımsal sorun değil; suyla yaşayan bir toplumun geleceğine dair alarm zilleri çalıyor.
Yeraltı Suyu: Görünmeyen Hazine
Yeraltı suları, doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu birikimlerdir. Yağmur ve kar suları, toprak katmanlarından süzülerek yeraltı akiferlerini besler. Ancak bu süreç son derece yavaştır. Bizler, birkaç on yıl içinde doğanın binlerce yılda biriktirdiğini hızla tüketiyoruz.
Özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege’nin tarım havzalarında, kontrolsüz kuyuların artışıyla birlikte yeraltı su rezervleri alarm veriyor. Örneğin Konya Ovası’nda bazı bölgelerde su seviyesi yılda ortalama 2 ila 3 metre arasında düşüyor. Bu, sadece bir çiftçinin sulama problemi değil; aynı zamanda ekosistemlerin, göllerin, hatta yerleşimlerin geleceğini tehdit eden bir tablo.
Kuyuya Su Yetmiyor, Toprağa Hayat Yetmiyor
Kuyuların kuruması demek, ürünlerin susuz kalması demek. Çiftçi sulama maliyetini karşılayamadığı için ekim alanını daraltıyor; tarımsal üretim düşüyor. Üstelik bu durum, sadece gıda arzını değil, köylerdeki sosyal yapıyı da etkiliyor. Gençler, verimsizleşen tarlalarla uğraşmak yerine şehirlere göç ediyor.
Su seviyesinin düşmesi, aynı zamanda toprakta tuzlanma ve çoraklaşmayı da beraberinde getiriyor. Çünkü yeraltındaki tuzlu su tabakaları, tatlı suyun çekilmesiyle yukarıya doğru hareket ediyor. Kısacası, her damla su azaldıkça toprağın canı da azalıyor.
Neden Bu Kadar Azaldı?
Sorunun kökeni büyük ölçüde plansız su kullanımı ve iklim değişikliğine dayanıyor.
Kontrolsüz sondajlar: Ruhsatsız binlerce kuyu, denetim dışı biçimde su çekiyor.
Verimsiz sulama yöntemleri: Hâlâ pek çok çiftçi damla veya yağmurlama sistemi yerine vahşi sulama yapıyor. Bu yöntemle suyun yüzde 60’ı buharlaşmayla kayboluyor.
Azalan yağışlar: Kurak geçen mevsimler, yeraltı sularının kendini yenileme hızını düşürüyor.
Çözüm: Kuyu Kapatmak Değil, Bilinç Açmak
Yeraltı sularını korumak için sadece yasak koymak yeterli değil. Öncelikle çiftçiyi cezalandırmadan, doğru sulama teknikleriyle desteklemek gerekiyor.
Devlet, damla sulama sistemleri için teşvikleri artırmalı.
Yağmur suyu hasadı ve yapay besleme havzaları yaygınlaştırılmalı.
Yerel yönetimler, su kullanım verilerini şeffaf biçimde paylaşmalı.
En önemlisi, toplumda suyun gerçek değerine dair bir farkındalık yaratılmalı.
Su Biterse Her Şey Biter
Bir kuyu kuruduğunda sadece su değil, bir yaşam tarzı da kayboluyor. Eğer bugünden önlem alınmazsa, yarının köyleri susuz, tarlaları çorak, sofralarımız da bereketsiz kalacak.
Toprağın sesi artık kuyulardan değil, çatlayan yeryüzünden duyuluyor. Duymak isteyen için çok geç değil; ama kulak vermeyen için yarın çok geç olabilir.