Sındırgı ve Simav depremleri, Balıkesir’de yaşayanları hem fiziksel hem psikolojik olarak sarsıyor. Binlerce artçı sarsıntı, yorgun binalar ve eksik önlemler, bölge halkını her an büyük bir felaketle karşı karşıya bırakıyor. Yetkililer, söylemden öteye geçip somut ve sürekli deprem politikaları geliştirmek zorunda.

***

İŞ YERİNDE ya da evde otururken, yürürken, tuvalette, salonda, yatakta, ne bileyim işte her an her yerde sallanıyormuş gibi hissediyor musunuz kendinizi?

Gazetede koltuğa yaslanıyorum meselâ; relaks haldeyim.. Hani bir panikatak hali falan yok.. Tansiyon normal, her şey normal.

Kalp pırpır ediyor!

Yüksek nabızlı biriyim; en rahat, en dinlenik, en yavaş halimde bile nabız güm güm.

Bu halimin farkındayım.

Kalp vurdukça sallanıyorum.

Yaşamımın normali bu durum!

..ve fakat haftalardır bu bedensel gerçeğin dışında, her dakika deprem oluyor hissi yaşıyorum.

6.1’lik Sındırgı depreminden sonra binlerce sarsıntı yaşadık malum.

Kimisi büyük artçılar, kimisi küçük sarsıntılar.

Hepimizi psikolojik olarak etkiliyor bu durum. Büyük depremin ardından yıkıcı olmayan artçılar geliyor ya hep.. Yine de korkuyor insan.

Yeni imar yönetmeliklerine göre inşa edilmiş yapılarda otursanız bile kendinizi güvende hissetmiyorsunuz.

***

SINDIRGI sarsıntıları devam ederken, araya Kütahya Simav fayı girdi şimdi de.

Tam depremin etkisi geçiyor derken, Simav çıktı.

Uzmanlara kulak kabartıyoruz mecburen. Ne diyorlar: Sındırgı fayının önünde Simav bariyeri varmış. Bölgeyi sallayan fay büyük depremler üretebilirmiş.

Haydi bakalım, gel de korkma şimdi!

***

PAZAR günü köyde bilgisayarın başındayım. Bizim oralar kayalık ve tepelik; sağlam olduğunu düşünüyoruz yani. Alttan bir vuruş, sonra ani bir sallanış.

Böyle durumlarda rahat davranırım genellikle; panikle bir yerlere fırlamam. Yine aynı durum.

Sonra şehir merkezinden arıyor çocuklar: “Depremi hissettin mi?”

Yüksek binalarda daha çok hissediliyor.

Sındırgı depreminde evdeydim; en üst kat bizimki. Duvarlardan çatır çatır ses geldi.

Çatlak patlak yok çok şükür. Eski de olsa sağlam olduğunu düşünüyoruz. Binayı yapan, kendisi oturmuş yıllarca. Müteahhit oturmuşsa sağlam yapmıştır diye düşünüp kendimizi rahatlatıyoruz işte!

***

UZMANLAR önemli bir şeye dikkat çekiyor:

Yorgun yapılar!

Küçüğüyle büyüğüyle binlerce sarsıntı.

Hızlısıyla yavaşıyla on dakikada bir tokatlasalar sizi beyin sarsıntısı yaşarsınız; ayakta duramazsınız.

Yeraltının canavarı da sürekli tokatlıyor toprak üstündekileri.

Binlerce sarsıntının ardından oturduğumuz binaların civataları gevşiyordur haliyle.

En sağlam beton, en kaliteli demir, en derin temel.. Ne fark eder? Binalar sallandıkça yıpranıyor muhakkak.

Bu durumda ‘yorgun yapılar’dan korkmak lazım.

Hepsi yorgun tabii!

***

YÖNETENLERİN depremi engellemesi mümkün değil; ama depreme hazırlıklı şehirler için çaba sarf etmek zorundalar. En az hasarla depremi atlatmak adına çok şey yapmaları gerekiyor.

Hele de şu sıralar hepsinin fazla mesai yapması şart.

Lay lay lom işlerle oyalanmanın anlamı yok; deprem konusunda tam zamanlı çalışmalarını bekliyoruz.

Onlar ne yapıyor?

Sındırgı’nın artçıları yüksekse, “Allah beterinden korusun; halkımıza geçmiş olsun” mesajları sarkıtıyorlar sosyal medyadan.

“Kentsel dönüşüm çalışmalarımız sürüyor; ayrıca deprem bölgesi olmamız hasebiyle risk haritası çıkarıyoruz” falan...

Deprem konusunda çalıştaylar, uzman raporları, deprem riski taşıyan bölgeler, toplanma yerleri, vesaire.. Bunları es geçmeyelim; ama hepsi kağıt üstünde.

Bir şeyler yapıyormuş gibi görünüyorlar.

Çoğunlukla deprem sonrasına odaklı çalışmalarla oyalanıyorlar.

Sındırgı’da gördük işte.

Deprem gerçeğiyle iç içe yaşayan bu bölgede, her an büyük bir deprem yaşanabileceği ortada. Zayiatı ve hasarı azaltmak adına çaba bekliyorsunuz; onlar can havliyle sokağa fırlayıp geceyi sokakta geçiren vatandaşa karton tasta çorba dağıtıyor!

Risk geçene kadar çadırda yaşamayı tercih eden vatandaşları ziyaret edip hal hatır soruyorlar.

Kimselere yetmeyecek sayıda inşa edilecek konutların temel atma törenlerinde nutuk atıyorlar.

Bu arada şenlik, festival havaları devam ediyor.

Sındırgı’dan sonra Simav fayı zorluyor bölgeyi. O fay kırılana kadar kim bilir kaç kez sarsılacağız.

Günün sonunda deprem gerçeğiyle baş başa kalıyorsunuz; kendi önlemlerinizi almak zorundasınız.

***

BALIKESİR özelinde bakarsak mevzuya.. Fayların üstünde yaşıyoruz.

Yeraltı bilimciler nereden hangi fayın geçtiğini, kaçlık bir deprem üretebileceğini apaçık söylüyor.

Yönetenler, o fayların üstünde yeni imar alanları açıyor. Çok katlı yapılaşmaya onay veriyor.

İmar rantı, deprem gerçeğinin önüne geçiyor.

Dikkat ederseniz, belediye meclislerinin gündemleri genellikle imar yoğunluklu oluyor. Plan değişiklikleri, yeni imar sınıflandırmaları, kat artışları, falan filan.

Deprem riskini en aza indirecek kalıcı planlamalar öteleniyor.

Oysa aslolan halkın can ve mal güvenliğini öncelemek olmalı.

***

YEREL ve merkezi yönetimlerden beklenti; söylemden öteye geçerek somut, uygulanabilir ve sürekli deprem politikası geliştirmeleri. Kağıt üstündekie planlar, tatbikatlar, raporlar bir yere kadar değerli. Asıl önemli olan vatandaşın hayatını koruyacak adımların atılması.

Binlerce sarsıntının ardından Balıkesir’deki yapıların yorgunluğu dikkate alınmalı. Bu konuda hem uyarıcı, hem çözümleyici olmalılar.

Deprem istatistik değil; ciddi kayıplar doğuracak bir felaket.

Selam ederim.