VALİLİK katına çıkan merdivenlere kırmızı halı serdiğinde nasıl tepki göstermiştik kendisine!
Balıkesir’de göreve başladığının ilk günlerinde, hiç alışık olmadığımız bir uygulamaya tanıklık etmiştik.
Daha önce görmemişiz ya hiç; “neden” diye sorduk gazetede!
Efendim valiliğe giriş çıkış yapan vatandaşlar yedikleri çekirdeklerin kabuklarını yerlere atıyormuş; merdivenlere halı serince atmazlarmış.
O yıllarda her yerde sigara içmek de serbest… Yerlerde izmaritler falan; ortalık duman dumana.
Oluyordu yani bunlar, yalan değil.
Kırmızı halı saltanatın, şatafatın sembolü olarak değil, bir anlamda “yerlere çöp atmayın” tabelası gibiydi.
Vefat haberini duyunca ilk bu anı geldi aklıma.
***
ALAADDİN YÜKSEL.. 1997 – 2000 yıllarında Balıkesir Valiliği yaptı.
Emniyet Genel Müdürü’ydü. Gece operasyonuyla apar topar görevden alındı.
İçişleri Bakanı Meral Akşener’di.
Alaaddin Yüksel’le çok uğraştı. Genel Müdürlük görevine ansızın son verdi; Balıkesir’e Vali olarak atadı.
Eskiden böyle tasarruflara karşılık dava açılır, yürütmeyi durdurma falan talep edilirdi. Şimdilerde her şey “cumhurbaşkanının tensipleriyle” oluyor. Atamalar tamamen siyasi. “Öyle uygun bulundu” deyip oturuyorlar.
Hiç duyuyor musunuz, “haksız yere görevden alındım; göreve iade için dava açtım” diyeni?
Alaaddin Yüksel, Akşener’in bu tasarrufuna karşılık dava açmış ve kazanmıştı.
O sebeple, “bugün yarın Ankara’ya döner” diye düşünüyorduk.
Davayı kazandı ama iadesini istemedi; Balıkesir Valiliği’ne devam etti.
Üç yıla yakın Valilik yaptı Balıkesir’de.
Vali olarak devlet görevini tamamladı.
Balıkesir’den İzmir’e gitti önce. İzmir’e atandıysan, önceki görevlerinde çıtayı yükseltmişsindir.
Oradan Antalya’ya gitti. Tam yedi yıl kaldı valilik görevinde.
En son Ankara Valisi’ydi. Başkent’i yönetti.
***
BALIKESİR’de görev yaptığı dönemde, vatandaşla samimi teması hep dikkat çekti. Uzaktan tokalaşmaz, karşısındakinin elini sımsıkı tutar, diğer eliyle vatandaşın kolunu kavrayıp devletin hem gücünü, hem şefkatini göstermeye çalışırdı.
Şehrin en yüksek mülki amiriydi. Biz de gazeteciydik; iyi bir diyalog içinde olduk. Sık sık arar sorardı.
Zaman zaman valilik tasarruflarıyla ilgili eleştirilere üst perdeden tepki göstermez, aksine nedenini, niçinini anlatmaya çalışırdı.
Devlet ciddiyetini tam anlamıyla üzerinde taşıyan ender devlet adamlarından biriydi.
Mesafeyi her zaman korur, saygınlığına gölge düşürmezdi.
Mesafe derken, valilerle iki beşlik bozduktan sonra yılışan, şımaran, senli benli muhabbetlere girmeye çalışan tipler de olur. Bunları gördük sonraki yıllarda.
Vali ve bazı bürokratların bulunduğu bir ortamda, gazeteci arkadaşlardan birinin şehrin en yüksek mülki amirine ismiyle hitap edip, cümle aralarına ‘len – lan’ gibi sokak ağzı sözcükler serpiştirmesi meselâ çok rahatsız etmişti beni.
Bu anlamda mesafe önemli.
***
O yıllarda Bigadiç Kavşağı’nı yazıp duruyorduk. Hemen her gün trafik kazası yaşanıyor, ölüm haberleri geliyordu.
..ve her gün o kavşaktaki kazalar gazete manşetlerinde yer alıyordu.
Onca manşet, çağrı, kamuoyu tepkisi derken.. Bigadiç Kavşağı’nda ‘köprülü kavşak’ projesi uygulanmaya başladı. Alaaddin Yüksel’in eseridir.
Kavşak tamamlandıktan sonra üzücü kazalar azaldı.
***
ESKİDEN valiler gazetecilerle mesai yapardı. Şimdikiler uzak duruyor. Daha doğrusu siyasi iradenin ajanslarıyla bilgilendirme – mesaj verme işlerini hallediyorlar.
Vali Yüksel köy programına çıkacaksa, Özel Kalem ya da Basın Müdürlüğü haber verirdi. Biz de bu çağrıya uyar, Vali Bey’le beraber köyleri dolaşırdık.
Vali Yüksel’i makamından çok, sahada görmeye alışmıştık.
Saha stratejisi, siyasi PR amaçlı değil, devletin varlığını, duyarlılığını hissettirmek içindi.
***
BUGÜN Büyükşehir ana hizmet binası olarak kullanılan eski Öz Merkez’de ilk Cumhuriyet Balosu’na ev sahipliği yapmıştı. Binanın girişindeki lobide toplanan Balıkesirliler, Cumhuriyet’in 75. Yılını kutluyordu.
Güzel kutlamalar oluyordu şehirde. Bayramlar, bayram gibi kutlanıyordu. Yasak savmak yoktu.
***
İZMİR’e atanınca üzülmüştük. Alışmıştık çünkü varlığına. Başarılı bir mülki amirdi. Şeffaftı, dürüsttü, devlet tecrübesine sahipti.
İsminin doğru yazılması için Balıkesir’de çok uyarı yapmıştı!
“Alattin Yüksel” diye yazıyordu kimi gazeteler.
Israrla, “benim adım “Alaaddin Yüksel” diyordu.
İzmir görevine başladığının ilk günü, isminin doğru yazılması için uyarı yaptığını hatırlıyorum.
Ertesi gün Barlar Sokağı’yla ilgili bir tasarrufu olmuştu. Sokağın cıvıltısına gölge düşüren bir karardı. İzmir halkı fena halde tepki göstermişti.
Kısa süre sonra bu kararından döndü. Şimdi neden içkili mekanlara ayar veren bir tasarrufa kalkıştı, tam hatırlamıyorum; sonuçta seküler bir yaşam tarzı vardı.
Oradan Antalya’ya, sonra Ankara’ya…
3 yıl İzmir, 7 yıl Antalya, 4 yıl Ankara… Uzun soluklu bir devlet yolculuğu.
***
Balıkesir’den ayrıldıktan sonra görüşmedik hiç.
Muhtemelen O bizi unutmuştur, Balıkesir’den sonra.
Biz O’nu unutmadık.
Vefat ettiği haberini görünce üzüldük. Bu dünyadan Alaaddin Yüksel geçti.
Allah rahmet etsin; mekanı cennet olsun.