30 Ağustos Zafer Bayramı geldiğinde, içimde hep aynı duygu kabarır: Minnet, hüzün ve gurur.
Minnet, çünkü bu vatanı bize armağan eden şehitlerimizin borcunu hiçbir zaman ödeyemeyeceğimizi biliriz.
Hüzün, çünkü bağımsızlığımızın bedeli, nice gencin kanıyla yazılmıştır.
Gurur ise çünkü bütün dünyaya, imkânsız denileni başarmış bir milletin evladı olmaktan kaynaklanır.

Ve işte bu topraklarda, Balıkesir’de, Kuvâ-yi Milliye’nin yüreği atmış, Anadolu’nun direnişi kök salmıştır.
30 Ağustos’u anlamak için, önce Balıkesir’i anlamak gerekir.

---

Balıkesir Kongreleri: Milletin Kendi Kararı


1919’un karanlık günlerinde İstanbul’un suskun, Ankara’nın henüz doğmamış olduğu bir zamanda, Balıkesir ayağa kalktı.

Alaca Mescit’te, Zağnos Paşa Camii’nde halk bir araya geldi. O kongrelerde alınan kararlar tarihin akışını değiştirdi:
“Her köy kendi gücüne göre asker çıkaracak. Her ev cephane taşıyacak. Balıkesir, işgale boyun eğmeyecek.”

O günlerde devletin gücü yoktu, fakat Balıkesir halkının iradesi vardı. Balıkesir Kongreleri yalnızca bir şehrin değil, bütün Batı Anadolu’nun kaderini tayin eden meclislerdi. Bu yüzden denir ki: “Balıkesir, yalnızca kendi özgürlüğünü değil, Anadolu’nun onurunu savundu.”

---

Ayvalık’ta İlk Kurşun, Edremit’te Direniş


Yunan işgali İzmir’den taşarken, 29 Mayıs 1919’da Ayvalık’ta Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki birlikler düşmana karşı ilk örgütlü direnişi başlattı. Bu sadece bir askeri çatışma değildi; bütün Anadolu’ya moral veren bir işaretti.

Edremit ve Burhaniye’de köylüler, zeytin işçileri, hatta çocuklar dahi bu mücadeleye katıldı. Halk, silah yoksa elindeki baltayla, kazmayla, taşla direndi. Çünkü onların gözünde vatan, alın teriyle suladıkları topraklardan daha kıymetliydi.

Kazdağları’nın doruklarında kurulan çeteler, düşmana korku saldı. Geceleri sessizce inip işgal kuvvetlerine baskın yapan bu halk kahramanları, Yunan ordusunun moralini bozdu, ilerleyişini yavaşlattı.

---

Kadınların Kahramanlığı


Kurtuluş Savaşı yalnızca erkeklerin değil, kadınların da savaşıydı. Balıkesirli kadınlar, cepheye mermi taşırken, yaralıları tedavi ederken, köyün önünde dikilip düşmana meydan okurken tarihin görünmeyen sayfalarına isimlerini yazdırdılar.

Susurluklu, Gönenli, Bigadiçli kadınlar, sırtlarında cephane sandıklarıyla yürüdüler. Kimi zaman çocuklarını yanlarına aldılar, kimi zaman kocalarını cepheye uğurladılar. Onlar yalnızca “yardımcı” değil, bizzat mücadelenin öznesiydiler.

O günlerde Balıkesir’in köylerinde, bir annenin sözü slogan olmuştu:
“Oğlum, öl; ama dönüp de düşmana boyun eğme.”

---

Balya Madenleri ve Kuvâ-yi Milliye’nin Finansmanı


Bugün fazla bilinmeyen bir gerçek daha var: Balya’daki kurşun ve gümüş madenleri, Milli Mücadele’nin lojistik damarlarından biri olmuştur.
O madenlerden çıkarılan kaynaklar, Kuva-yi Milliye’nin cephanesine dönüşmüş; savaşanların elindeki mermi, Balıkesir’in yer altından çıkarılmıştır.

---

30 Ağustos: Zaferin Taçlandığı Gün


26 Ağustos sabahı Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasında başlayan Büyük Taarruz’da Afyon’un dağlarında, Kocatepe’nin sisleri içinde Türk ordusu ileri atıldığında, Balıkesirli yiğitler de en ön saftaydı.

30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da zafer kazanıldığında, yalnızca bir cephe kazanılmamıştı.
Aslında Balıkesir’de yakılan Kuvâ-yi Milliye ateşi, Anadolu’nun tamamını tutuşturmuş, bu zaferle taçlanmıştı.

Düşman İzmir’e kaçarken, Balıkesirli çeteler yollarda pusular kurdu. Geri çekilen işgalciler, halkın öfkesinin seline kapıldı.
İşte o günlerde Balıkesir, yalnızca direnişin değil, zaferin de ortağı oldu.

---

Gelecek Nesillere Vasiyet


Bugün Balıkesir’in sokaklarında dolaşırken, Susurluk’un tarlalarından geçerken, Kazdağları’ndan denize bakarken şunu bilmeliyiz:
Bastığımız her taş, şehit kanıyla yoğrulmuştur.

30 Ağustos Zafer Bayramı, bize yalnızca geçmişimizi değil, geleceğimizi de hatırlatır.
Çünkü o günlerde bu vatanı savunan ruh, yalnızca düşmana karşı değil, cehalete, yılgınlığa ve umutsuzluğa karşı da direndi.

Bizim görevimiz, o ruhu taşımak, gençlerimize aktarmaktır. Çünkü bir milletin en büyük zenginliği toprağı değil, hatırladığı tarihidir.
Ve Balıkesir, bu tarihin en şanlı sayfalarından biridir.

Ne mutlu Türküm diyene!