Yaz ayları geldiğinde Türkiye’nin dört bir yanından yükselen alev görüntüleri, yalnızca ağaçların değil, ekosistemlerin, hayvanların, insan hayatının da yanıp kül olduğuna işaret eder. Orman yangınları sadece doğanın değil, bizim de acımızdır. Ancak bu acı yalnızca izlenecek bir felaket değil, önlenebilecek, hatta birlikte mücadele edilebilecek bir tehdittir. İşte tam da bu noktada, toplumun bilinçli ve organize bir şekilde hareket etmesi hayati önem taşır.

Bilinçlendirme ile Başlayan Mücadele

Yangınla mücadelenin ilk adımı, farkındalıktır. Toplumun geniş kesimleri hâlâ orman yangınlarının büyük kısmının insan eliyle çıktığını bilmiyor. Söndürülmemiş sigara izmaritleri, ormanda yakılan mangallar, cam kırıkları, tarla temizliğinde ateş yakılması gibi basit ihmal ve dikkatsizlikler, geri dönülmez yıkımlara neden olabiliyor.

Mahalle toplantıları, okul programları, sosyal medya kampanyaları, afiş ve kamu spotlarıyla özellikle çocuklara ve gençlere orman sevgisi ve sorumluluğu aşılanmalı. Bu konuda hem devlet kurumlarına hem de sivil toplum kuruluşlarına büyük iş düşüyor.

Vatandaşın Gözetleme Görevi

Yangınların erken fark edilmesi, müdahale sürecinin başarısını doğrudan etkiler. Özellikle orman köylerinde, kamp alanlarına yakın bölgelerde yaşayan vatandaşlar gözlemci gibi hareket etmeli, duman veya şüpheli bir durumu anında ALO 112 veya ALO 177 Orman Yangını İhbar Hattı’na bildirmelidir.

Cep telefonlarına konulan yangın ihbar uygulamaları yaygınlaştırılmalı, kullanıcı dostu arayüzlerle herkesin kolayca kullanabileceği hale getirilmelidir. Her bireyin doğaya karşı bir “gönüllü bekçi” olması gerektiği unutulmamalıdır.

Önleme Kültürünü Toplumun Bir Parçası Haline Getirmek

Toplum, sadece yangın çıktığında değil, çıkmadan önce de sorumluluk taşımalı. Piknik alanlarının dışında ateş yakmamak, ormanlık alanlarda cam ve plastik atık bırakmamak, yaz aylarında kırsalda kontrollü ateş yakmaktan kaçınmak gibi basit ama etkili önlemler, alışkanlık haline getirilmelidir.

Belediyeler, yangın riski taşıyan alanlarda çöp temizliğini artırmalı, orman içi kaçak yapılaşmaya göz yumulmamalı, çiftçiler ise tarla kenarlarında oluşturulan yangın şeritlerini bilinçli şekilde uygulamalıdır.

Gönüllü Mücadele Ekipleri Kurmak

Birçok ülkede, orman yangınlarına karşı halktan oluşan gönüllü ekipler, profesyonel ekiplere destek veriyor. Türkiye'de de bu yönde artan bir farkındalık var. Özellikle yangına hassas bölgelerde yaşayanlar, temel yangın söndürme eğitimi alarak, yangın anında organize şekilde destek verebilir. Bu gönüllü birlikler, yalnızca söndürmede değil, tahliye, bilgi toplama, ilk yardım gibi alanlarda da çok değerli işler yapabilir.

Yangın Sonrası Sahiplenme ve Yeniden Yeşertme

Bir orman yandıktan sonra toplumun yapacağı en büyük katkılardan biri, alanı sahiplenmek ve tekrar yeşertme çalışmalarına katılmaktır. Ağaçlandırma kampanyaları, fidan dikme etkinlikleri, bölgenin eski ekosistemine kavuşması için gönüllü projeler, yanan alanların rant uğruna yapılaşmaya açılmasına karşı yürütülecek hukuki mücadeleler bu sahiplenmenin örnekleridir.

Toplum olarak “orman yandı, bitti” anlayışını terk etmemiz gerekiyor. Asıl mücadele yangın bittikten sonra başlıyor.

Ormanlar Bize Emanet

Ormanlar yalnızca ağaçlardan ibaret değil; suyumuzun, havamızın, iklimimizin, tarımımızın ve yaşam kalitemizin teminatıdır. Dolayısıyla orman yangınlarıyla mücadele sadece orman işçilerinin, itfaiyenin veya devletin değil, 85 milyon vatandaşın ortak görevidir.

Her birey küçük bir farkla büyük bir felaketi önleyebilir. Unutmayalım, doğaya verdiğimiz her zarar, bir gün bize geri döner; tıpkı ormana verdiğimiz her katkının yine bize nefes, serinlik ve yaşam olarak dönmesi gibi.