Dünyada yaşamın devamlılığı suya bağlı. Fakat artık sadece nehirlerimizin, göllerimizin değil; gözle göremediğimiz, toprağın derinliklerindeki en büyük hazinemiz olan yer altı sularının da tehlikede olduğunu biliyoruz. Tarımda yanlış sulama yöntemleri, plansız üretim politikaları ve iklim değişikliğinin etkileri, bu değerli kaynağı hızla tüketiyor.
Türkiye, tarım ülkesi olma yolunda her daim övünmüş bir coğrafyaya sahip. Ancak bugün çiftçilerimizin en büyük sorunlarından biri, sulama için kullandıkları kuyuların hızla kuruması. Yer altı suyu seviyelerinin düşmesi, sadece tarlaları değil, ekosistemi, biyolojik çeşitliliği ve gelecek nesillerin yaşamını da tehdit ediyor.
Peki, ne yapılmalı?
Damla ve yağmurlama sulama yaygınlaştırılmalı
Geleneksel salma sulama yöntemleri, suyun %60’ına kadarını boşa harcıyor. Damla ve yağmurlama sulama sistemleriyle hem verim artıyor hem de su kaybı en aza indiriliyor.
Kuraklığa dayanıklı ürün tercih edilmeli
Mısır, pamuk gibi suya aç ürünlerin yerine, bulunduğu bölgenin iklimine uyumlu ve daha az su isteyen bitkiler teşvik edilmeli.
Yağmur suyu hasadı yapılmalı
Çiftliklerde yağmur sularının biriktirilmesi, doğal rezervleri zorlamadan ek sulama kaynağı sağlayabilir.
Yer altı suyu denetimleri artırılmalı
Kaçak sondaj kuyuları, suyun hızla tükenmesine yol açıyor. Sıkı denetim ve adil kullanım politikaları hayata geçirilmeli.
Çiftçiye bilinçlendirme desteği verilmeli
Su tasarrufu konusunda çiftçilere hem eğitim hem de ekonomik teşvik sağlanmalı. Çünkü asıl mücadele tarlada başlıyor.
Gelecek susuz kalmasın
Bugün göz ardı edilen her damla, yarın kuruyan bir tarla, kaybolan bir ekmek demek. Yer altı suları sadece çiftçilerin değil; soframızdaki her lokmanın, içtiğimiz her yudumun güvencesi. Onları korumak, geleceğimizi korumaktır.
Su varsa hayat var, suyu kaybedersek sadece toprağı değil, geleceğimizi de kaybederiz.