Hafta içi yaşananlar ve kaybedilen Ayvalıkgücü Belediyespor maçının ardından Nev Sağlık Grubu Balıkesirspor başkanı ve yönetime “amatör”, teknik direktör ve futbolcularına “paragöz” desek hemen suratları asılır, hepsi alınırlar değil mi? Oysa bir önceki hafta oynanan Uşakspor maçının ardından haklarında methiyeler düzülürken hepsinin yüzünde gülücükler açıyor, mutluluk pozları veriyorlardı.


Hep öveceksiniz, hiç eleştirmeyeceksiniz değil mi? Kaybettiğimiz için değil bu sitemler. Futbolda kazanmak kadar kaybetmenin de var olduğunun bilincindeyiz. Oynanan her karşılaşmanın üç ihtimalli olduğunu bilenlerdeniz. Belki de futbolun bu kadar sevilmesinin, milyonları peşinden sürüklemesinin sebebi bu bilinmezlik.

Kaybeder, kazanır, berabere kalırsın futbolun doğası bu. Kazanırken nasıl mücadele ediyorsan, kaybederken de mücadele etmek zorundasın. Bunun bahanesi olmaz.

Hafta içi bir türlü çare bulunamayan, kronikleşen, adeta kanayan yara haline dönüşen para krizinin yansımaları endişe yaratmış olsa da sekiz haftalık periyotta yakalanan yenilmezlik serisinin özgüveni yine de Balkes’i favori kılıyordu. Peki, öyle mi oldu?


Sedat Yiğit Kurnaz ve Bora Yılmaz’ın saha içindeki görev yerleri değişse de kazanan on bir Ayvalık’ta sahadaydı. Ama neredeydi? Geçen haftanın övülenlerini ara ki bulasın. Sahada gezinen mi ararsın, top benden gitsin de nereye giderse gitsin diye düşünen mi ararsın. Yaşananları görüp önlem almayan mı ararsın. Hepsi birden tam tekmil sahadaydı. Ne oldu dersiniz? İnisiyatif alan, mücadele eden, müdahale eden ne yazık ki yoktu.

Nasıl olur da 90 dakikalık maçta bir organize atağın olmaz. Rakip kaleye çekilen tek şutun olmaz. Hatırlıyor musunuz maçta bir oh, vah çekerek kaçan bir gol pozisyonu olduğunu; maalesef o da yoktu.


Gördük hafta içi yaşananları, amatörce aranan paranın getirdiği sonuçları. Çözülmüş gibi görünen soruna sahadan oynuyor MUŞ hissi veren futbolculara, yönetiyor MUŞ gibi eşlik eden teknik ekip de eklenince ortaya MIŞ gibi MUŞ gibi çıkan futbol seyreden hemen herkesi çıldırttı.