BABA: Tamamlanmamış Bir Kelime Diyarbakır’da 1977 yılında doğan Kemal VAROL, edebiyata şiirle başladı. Yas Yüzükleri (2001), Kin Divanı (2005), Temmuzun On Sekizi (2007) adlı şiir kitapları Bakiye adıyla toplu şiirler olarak kitaplaştı. Jar (2011), Haw (2014), Ucunda Ölüm Var (2016), Âşıklar Bayramı (2019) adlı dört romanı ve Sahiden Hikâye (2017) adlı bir hikâye kitabı yayımlandı. ABD ve Fransa’da da yayımlanan Haw romanıyla Cevdet Kudret 2014 Roman Ödülü ile Pen Amerika 2017 Çeviri Ödülü’ne, Sahiden Hikâye adlı ilk hikâye kitabıyla 2018 Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görüldü. Âşıklar Bayramı romanı, Dünya Kitap tarafından 2019 Yılın Telif Kitabı seçildi.   “Geçtiği yolların kır pasını almış, terle karışmış, dayanılmaz, ekşi ekşi bir koku geldi burnuma. Bir an başımı çevirip bu kokunun nereden geldiğini anlamaya çalıştım ama bulamadım. Merdivenlerden yalpalaya yalpalaya inerken hatırlattım: Baba kokusuydu. Aradan yirmi beş yıl geçse de hâlâ aynıydı.” Aşıklar Bayramı, Kemal Varol “Baba dediğin tamamlanmamış bir kelimedir zaten.” Aşıklar Bayramı, Kemal Varol Bir çiçeğe eğilirken çiçekle yer değiştirmeni unutamadım. Aşıklar Bayramı, Kemal Varol İnsan sonradan taşımakta zorlanacağı, bir anıya dönüşecek sözleri belki de hiçbir zaman sarf etmemeliydi. Aşıklar Bayramı, Kemal Varol Dünya, bir köşeye çekilip gözyaşları görülmesin diye gizlice ağlayan bir baba gibi ağırlaşmaya başlamıştı. Aşıklar Bayramı, Kemal Varol "Babam da tıpkı benim gibi bir türlü uyuyamıyordu. Ama aramızda önemli bir fark vardı: Ben her şeyi düşünmekten uyuyamıyordum, o hiçbir şeyi unutamadığı için." Aşıklar Bayramı, Kemal Varol Çünkü çocuklar erken avutulmazlarsa bir ömür geçmez acısı. Kara Sis, Kemal Varol Yazmak, konuş­manın susturulmuş, bir kâğıt üzerine hapsedilmiş halinden başka neydi ki zaten. Kara Sis, Kemal Varol Zaman çok garip bir şeydir. Geriye doğru saydığında başka, ileriye doğru saydığında başka geçer. Haw, Kemal Varol Üç kelime çıksa ağzımızdan, dördüncüsünde birbirine dolanacaktı dillerimiz. Ama o ilk kelimeye muhtaçtık... Haw, Kemal Varol İnsanlar böyleydi. Başkalarının hikayesini anlatayım derken arada kendi hesabını da görmek isterdi. Herkesin anlattığı hikayede kendi payı vardı. Jar, Kemal Varol "Kadınların saçlarına iyice bakarsan o hikayeleri rahatlıkla okursun. Filiz Akın ile Türkan Şoray 'ın saçı arasında renk farkı değil, hikaye farkı vardır mesela. " Jar, Kemal Varol git ölüm gör hayat ne ki! bıçak bile paslanırken öğreniyor içinden geçenleri. Bakiye, Kemal Varol Her baba aslında bir imâdır oğluna.. Bakiye, Kemal Varol Herkesin bu yeryüzünde iyi ya da kötü, genç ya da yaşlı, kadın veya erkek, pişman ya da galip, mutlu ya da mutsuz bir gün evine barkına geri dönme hakkı vardır. Ucunda Ölüm Var, Kemal Varol Evdeki seslerin bir anda kesilmesi, kapıların kapanması, askıdaki baba ceketinin bir daha giyilmemesi, gece yarısı duyulan öksürük seslerinin kesilmesi demekmiş. Ucunda Ölüm Var, Kemal Varol Balıkesir’in  SAĞDIÇ’ı 'Babam ve Oğlum', 'Düşler ve Yokoluşlar', 'Kosmos', 'Vay Başıma Gelenler', 'Hadi İnşallah', 'Kardeşim Benim' gibi farklı birçok filmde yer alan oyuncu Sencar Sağdıç, geçtiğimiz günlerde 68 yaşında hayatını kaybetti. Sencar Sağdıç, 1954 yılında Balıkesir'in Edremit ilçesinde doğdu. Kısa filmin en büyük destekçilerinden kabul edilen Sencar Sağdıç, 2003 yılında; Hekimoğlu sinema filmiyle başlayarak; Korkuyorum Anne, Beş Vakit, Babam ve Oğlum, Düşler ve Yokoluşlar, Kosmos, Zerre, Görünmeyen, Bir Gevrek Bir Boyoz İki de Kumru, Son Kuşlar, Ben O Değilim, Vay Başıma Gelenler, Hadi İnşallah, Kardeşim Benim, Albüm, Çırak, Ahlat Ağacı, Yol Kenarı, En Uzun Gece, Zuhal, İlginç Bazı Olaylar gibi çok sayıda film ve dizide yer aldı. Sencar Sağdıç, 2018 yapımı Ahlat Ağacı filminde milli Piyangocu Nevzat'ı canlandırmıştı. Usta oyuncuyu saygıyla anıyor ve Ahlat Ağacı filmindeki replikleri ile onu anıyoruz. Sinan: "yoksulluğunda postmodern bir ambiyans hissediyorum nevzat abi. ne düşünüyorsun?" Nevzat abi: "aslında bi 250 lira benim işimi çözecek de..." "nasıl?" "nası nasıl?" "habire yazıyon diyom, hesaplar ince galiba." "…. koyayım önce bi 140 liraya elektriği açtırcam. esasen 120 de... 20 de açtırma parası var." "evet..." “sonra bu... oğlan izne geldiğinde, 8 lira muz aldıydım şu köşede var ya öteberi satıyor, seyyar. her gün ters ters suratıma bakıyor … koyayım, …gibi." hıha haha." "vereyim de, o da kurtulsun ben de." "karfursa'dan 10 liraya üç paket makarna pirinç bulgur alınacak: işiçleri bakanının emri. bir de marmara birlik'te zeytin var indirimde, ondan biraz. bir de ayakkabı tamiri var, kış gelmeden... ama, o belki para almaz. öyle tahmin ediyorum yani. ha bir de lavabo civatası lazım." "civata..."  "gerisini de oğlana göndercem. askere... ne zamandır söylüyor çocuk." "lavabo civatası?" "heâh" "ona para vermeye ne hacet? her yer lavabo sök birinden."  "sökücem de …koyayım hiçbiri birbirine uymuyor ki." "hâ..." "ya bu bazı bankalarda bir sistem varmış, askere para gönderirken -amına koyayım- havale ücreti almıyorlarmış. duydun mu onu sen?" "sana diyom!" “ney?" "bankalarda diyom bir sistem varmış, bazı bankalarda. askere para gönderirken gönderme ücreti kesmiyormuş. biliyon mu onu sen?" "ne yaşlıya anlatır gibi anlatıyon ya? adam geldi ondan duymadım. " "ne bileyim, anlamadım böyle..." "yok bilmiyorum." Ekşi Sözlük’ten usta oyuncu için bir yorum: “Sinemamızın görünmeyen süper kahramanlarından biriydi sencar abi, her zaman sinemanın sorunlarını konuşan, genç sinemacıların elinden tutan, küçük büyük demeden verilen bütün rolleri hakkıyla oynayan, kaprisleri olmayan efsane bir karakterdi.. her zaman küçük şeylerle mutlu olurdu,tek başına yaşardı, arkadaşlarına uğrayıp sohbet etmeyi severdi, hiçbir şeyde gözü yoktu sinema kadar, rolü anlatılınca heyecanlanırdı, konuşmayı, anlatmayı çok severdi... ağaçlarla bile arkadaş olduğunu görürdünüz onun setlerde, hiçbir şeyden şikayet etmezdi, ezber yapmayı çok sevmezdi, kendi içtenliği ile oynardı hep, birlikte oynama şansı bulduğum için diğer onunla çalışan herkes gibi kendimi şanslı hissediyorum, ışıklar içinde uyu güzel abim, ruhun ebediyete kadar huzur içinde kalsın, yattığın yer incitmesin bedenini...(eflatuun) SERÇELERİN ŞARKISI İran Sineması, son dönemlerde oldukça popüler ve merak edilen bir tür olarak karşımıza çıkıyor.İran Sineması'nda izlenmesi gereken filmleri ilginize sunuyoruz.  A Separation (Bir Ayrılık) - Asgar Farhadi Orijinal adı: Codayi-I Nadir Ez Simin Yapım yılı: 2011 Close-Up (Yakın Plan) - Abbas Kiyarüstemi Orijinal adı: Nema-ye Nazdik Yapım yılı: 1990  The Mirror (Ayna) - Cafer Penahi Orijinal adı: Ayneh Yapım yılı: 1997 Baran - Majid Majidi Orijinal adı: Persian Yapım yılı: 2001 Elly Hakkında - Asgar Ferhadi Orijinal adı: Darbareye Elly Yapım yılı: 2009 Children Of Heaven - Majid Majidi Orijinal adı: Bacheha –Ye Aseman Yapım yılı: 1997 A Time For Drunken Horse - Bahman Ghobadi Orijinal adı: Zamani Baraye Masti Asbha Yapım yılı: 2000 The Color of Paradise - Majid Majidi Orijinal adı: Rang-e Khoda Yapım yılı: 1999 Half Moon - Bahman Ghobadi Orijinal adı: Niwemang Yapım yılı: 2006  Le Passe - Asgar Farhadi Orijinal adı: Le Passe Yapım yılı: 2013 The Blackboard - Samira Mahmelbaf Orijinal adı: Takhte Siah Yapım yılı: 2000 The Salesman – Satıcı- Asgar Farhadi Orijinal adı: Forushande Yapım yılı: 2016  Serçelerin Şarkısı, yönetmenliğini Mecid Mecidi'nin yaptığı 2008 yapımı film. Azeri asıllı İranlı oyuncu Rıza Naci, Serçelerin Şarkısı’ndaki “Kerim” rolüyle 2008 Berlin Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” unvanı ile Gümüş Ayı’yı kazandı. “Majidi’nin diğer filmlerinde de sıkça rastlanan ataerkil bir topluma mensup güçlü, evin gelirini sağlayan ve baskın bir baba karakteri ile Serçelerin Şarkısı’nda da karşılaşmaktayız. Yine Majidi filmlerinde alışkın olduğumuz çocuk karakterler bu yapıtta da karşımıza çıkmaktadır. Ne var ki, bu defa ana karakteri çocuklar oynamamaktadır. Fakat bu çocuk karakterlerin önemsizliğine işaret etmez; çünkü filmde Kerim’in edindiği en büyük ders, köy çocuklarının safça bir uğraşla çamur dolu bir havuzu, adeta bir cennet köşesine çevirmedeki içten gayretlerinden edindiği derstir. Buna ilaveten Majidi’nin alâmetifarikalarından olan çocuk psikolojisinin kullanımı en güçlü olarak filmin sonlarına doğru Kerim’in oğlu Hüseyin’in hasta olan babasına kendi kazandığı paradan bir paket portakal suyu aldığı sahnede karşımıza çıkıyor. Aslında Hüseyin’in yalnızca tek paket portakal suyuna parası yetmiştir, fakat babası meyve suyunu oğluna vermek isteyince, oğlu babasına aslında portakal suyunu pek sevmediğini söylemiştir. Bu ve bunun ötesinde birçok sahnede çocukların his ve hayal evrenlerinin, yetişkinlere ders verecek nitelikte irdelendiğini görmek mümkündür.”  (SERÇELERİN ŞARKISI: MAJİD MAJİDİ’NİN SİNEMA DİLİ – 3-Hamid İncidelen)