Bazen bilim dünyasının açıkladığı sonuçlar, mutfak tezgâhının bir köşesine bırakılmış bir parça peynir kadar gündelik ve mütevazı olur. Japonya’da yapılan o geniş çaplı araştırmayı görünce, “Yahu biz zaten kahvaltıda peyniri eksik etmiyoruz, o zaman bizim hafıza taş gibi olmalı!” diye geçirdim içimden. Ama iş öyle değilmiş—her zamanki gibi.


Japonya’da 65 yaş üzeri 7.914 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre haftada bir kez bile peynir tüketenlerde demans riskinin daha düşük olduğu tespit edilmiş. “Bir kere” diyorum, öyle sabah-akşam kaşarlı tost ya da her gün beyaz peynirli kahvaltı değil… Sadece bir kez. Bu bile riskte fark yaratıyor.

Araştırma üç yıl boyunca sürmüş. Peynir tüketen grupta demans oranı %3.4, yemeyenlerde ise %4.5 çıkmış. Aradaki fark büyük bir uçurum değil… Ama bin kişide 10-11 kişilik bir fark demek, ki zihinsel sağlığın yıllarca sürdüğü bir yaş grubunda bu azımsanacak bir veri değil.

Burada altı çizilmesi gereken birkaç şey var.


Asıl mesele sadece peynir değil

Araştırmacılar, peynir yemeyen grubun genel olarak daha sağlıksız beslendiğini de ortaya koyuyor. Bu çok kritik. Çünkü mesele, markette satılan o üçgen peynirle mucize yaratmak değil; yaşam alışkanlıklarımızın bütünü.

Ayrıca peynir, demans riskini tek başına ortadan kaldıran bir “süper yiyecek” değil. Ama içinde K vitamini, yararlı bakteriler, bağırsak dostu besinler var. Fermente süt ürünlerinin kalbe iyi geldiğini zaten biliyorduk. Kalp sağlığı da beyin sağlığıyla doğrudan ilişkili.

Yani tablo şöyle:

· Düzenli peynir = bağırsak sağlığı + kalp sağlığı + potansiyel zihinsel koruma

· Hiç peynir yok = daha zayıf beslenme düzeni + daha yüksek risk

Bence iş burada bilimden çok hayata dokunuyor. Çünkü demans, sadece sağlık sistemiyle ilgili bir mesele değil; aileyle, insan ilişkileriyle ve yaşlanmayla ilgili. Bir insanın hafızasının yavaş yavaş bulanıklaşması, sadece o kişiyi değil, çevresindeki herkesi etkiliyor.

Bu yüzden çatalımıza ne koyduğumuz, düşündüğümüzden daha büyük bir mesele.


Bir dilim peynir, bir parça fark

Elbette kimse “Her gün peynir ye, demans olmaz” demiyor. Ama şu gerçek ortada:

Küçük bir düzen, küçük bir porsiyon, küçük bir alışkanlık bile geleceğe etkisini bırakıyor.

Hayat bazen büyük devrimler istemiyor; bir kahvaltı tabağına iliştirilmiş bir dilim beyaz peynir bile yeterli olabiliyor.

Bana sorarsanız mesele peyniri sevmek değil; kendimize, beynimize ve yaşlılığımıza şimdiden sahip çıkmak. Eğer bunu bir dilim peynirle yapabiliyorsak, hiç de fena bir başlangıç sayılmaz.