Bütün kuşlar ürkektir ve güvercinler de… Bir o kadar da insanlara yakındırlar. Onlar, hava şartları ne olursa olsun göç etmezler. Bulundukları yöreden, şehirden ayrılmazlar. Güvercinler, insana yakın olmanın verdiği rahatlıkla bazen kolay av olurlar. Şehrin bazı noktalarında verilen yemlerle insanlara daha da yakın olurlar. Bu yakınlaşma sırasında kimi vatandaşlar, iyi niyetle, kuşları sevebilmek için ya da evlerinde beslemek, evcilleştirmek için onları yakalamak isterler; yakalarlar da ama bu sevgi onları öldürebilir...

Zira kuşlar bu tür ani, beklenmedik durumlarda strese girerler ve kalp atışlarının hızlanması ile şoka girip ölebilirlermiş. Barışın simgesi güvercinler böyle ölebilirler. Yani bir güvercini yakaladığımız zaman avuçlarımızda ölebilir.

İlginç bir çelişkidir ama barışın simgesi güvercinler, zaman zaman da olsa yem için, beslenebilmek için birbirleri ile kavga da ederler...


BİLİMSEL BİR AÇIKLAMASI VAR

Veteriner hekimliği alanında yapılan araştırmalarda bu konu açıklanıyor:

Kuşlar, ani tehditlere hızlı bir katekolamin (adrenalin, noradrenalin) ve glukokortikoid (kortikosteron) salınımıyla tepki verirler. Bu hormonal artış kalp atış hızını, kan basıncını ve metabolik talebi artırır.

Küçük veya hâlihazırda tehlikede olan kuşlarda büyük bir sempatik dalgalanma ölümcül sonuçlara yol açabilir. Kalp aritmileri, kalp yetmezliği veya dolaşım çökmesi yaşanabilir.

Kuşların yırtıcı hayvan saldırıları, yuva bozulmaları, yüksek sesli patlamalar veya ani temaslar gibi yoğun ve ani rahatsızlıklar sonrasında öldüğü belgelenmiştir. Veterinerlik literatüründe, aşırı korku veya efordan sonra ölüm nedenleri olarak “miyopati” veya “şok” bildirilmiştir.


GÜVERCİN KONULU YENİ BİR ŞİİR KEŞFEDİLDİ

Güvercinler günlük hayatta, havada uçarken, parklarda yem ararken karşımıza çıktığı gibi bazen bir şairin dizelerinde de karşımıza çıkıverirler. Nazım’ın yeni keşfedilen bir şiirinde olduğu gibi...

Bianet’in haberine göre:

İki aylık edebiyat dergisi Sözcükler, yeni sayısında Nazım Hikmet’in yayımlanmamış bir şiirine yer verdi. Nazım Hikmet’in ilk kez yayımlanan “Dört Güvercin” adlı şiiri, Yeşim ve Kenan Bengü’de bulunan Piraye Koleksiyonu arasında bulunmuş. Hikmet’in şiiri 1938 yılında tutuklu kaldığı İstanbul Tevkifhanesi’nde yazdığı ve kopyasını almadan Piraye’ye yolladığı tahmin ediliyor.


DÖRT GÜVERCİN

Geldi dört güvercin / suda yıkanmak için.
Su mapushane yalağındaydı / ve güneş / güvercinlerin / gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.

Girdi dört güvercin / yıkanmak için / suyun içine.
Ve kederli toprakta dört insan / baktı dört güvercine.

Güvercinler hep beraber / güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler;
durdurmaz onları demir ve duvar;
güvercinlerin yumuşak kanatları var.

Ve kanatlar / şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
İnsanların kanatları yok;
insanların kanatları yüreklerinde.

Dört güvercin / güneşe varmak için / yıkandı, uçtu sudan.

Muhabir: CEMİL YURTMAN