Dünyanın bazı ağaçları vardır ki, doğanın kendisinden ziyade insanın ona yüklediği değerle anılır. Afrika abanozu da bunlardan biridir. Siyahın en derin, en ağır hâline bürünmüş odunu, yüzyıllardır hem büyülenmiş hem de hırslı gözlerin odağı oldu. Ne var ki, bugün aynı gözler artık başka bir gerçeğe de bakmak zorunda: Afrika abanozu, sessizce yok oluyor.


Siyaha Çalan Bir Miras

Afrika abanozu—bilim dünyasının Deuspyros cinsinde sınıflandırdığı bu ağırbaşlı ağaç—özellikle Orta ve Batı Afrika’nın tropikal ormanlarında yetişen, büyümesi on yıllar alan bir tür. Neredeyse metal gibi sert ve ağır olan koyu renkli odunu, tarih boyunca mücevher kutularından kraliyet mobilyalarına, müzik enstrümanlarından oymacılık sanatına kadar pek çok alanda kullanıldı. Sanatçılar için onunla çalışmak bir ayrıcalıktı; çünkü abanozu, işlenirken bile kendine özgü bir sabır isterdi.

İşte onu değerli kılan da bu özellikleriydi: Dayanıklılık, yoğunluk, eşsiz bir doku ve simgesel bir estetik. Fakat değer arttıkça, tahribat da arttı.


Ormanların Derinindeki Bedel

Afrika abanozu çok yavaş büyüyen bir türdür. Bir ağacın ticari boyuta ulaşması bazen yarım yüzyılı bulur. Buna karşılık talep hızla arttıkça, birçok bölgede kontrolsüz kesim ve kaçak ticaret yaygınlaştı. Bazı ülkelerde koruma altına alınmasına rağmen, ormanların içlerinde hâlâ izinsiz kesim sesleri yankılanıyor.

Bu durum yalnızca ağaç türünü değil, yaşam alanını da tehdit ediyor. Orman dokusunun parçalanması; kuşların, böceklerin, küçük memelilerin ve hatta toprak dengesinin bile zarar görmesi demek. Yani Afrika abanozu, yalnız başına yok olmuyor; onunla birlikte bir ekosistemin bütün dengesi de sarsılıyor.


Siyah Ağacın Ekonomik Gerçekliği

Elbette abanozun hikâyesi yalnızca çevresel bir mesele değil; yıllardır devam eden bir ekonomik denklemin de parçası. Yerel halk için bu ağaç, bazen tek geçim kapısı oldu. Geçim sıkıntısı içindeki topluluklar, yasadışı ticaret ağlarına istemeden eklemlendi.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde müzik enstrümanı üreticileri, mobilyacılar ve zanaatkârlar sorumluluk bilinciyle yeni arayışlara yöneliyor. Sentetik alternatifler, geri dönüştürülmüş malzemeler ve sürdürülebilir sertifikalı üretim modelleri geçmişe göre çok daha fazla tartışılıyor. Fakat bu çabaların etkili olabilmesi için, üretici ülkelerde de sürdürülebilir ormancılık politikalarının kararlılıkla uygulanması gerekiyor.


Değer mi, Yoksa Bedel mi?

Afrika abanozu aslında bize çok temel bir soruyu hatırlatıyor:

Bir şeyin “değerli” olması için ödediğimiz bedel ne kadar büyük olabilir?

Bir müzik aletinin sapı daha siyah görünsün diye, bir oymacılık eseri daha parlak olsun diye yüzlerce yıllık bir ağacı kaybetmek… Üstelik onunla birlikte binlerce canlı türünün yaşam alanını da riske atmak… Bütün bunlar, modern dünyanın etik tartışmalarında giderek daha yüksek sesle yankılanıyor.

Bu nedenle bugün artık pek çok bilinçli üretici, yalnızca sertifikalı kaynaklardan alınmış abanozu tercih ediyor. Bazıları ise tamamen farklı türlere yönelerek baskıyı azaltmaya çalışıyor. Tüketicinin tercihi ise bu değişimde belki de en belirleyici güç.

Belki de yapılması gereken, abanozun bize sunduğu bu dersin değerini geç kalmadan anlamak ve onu gelecek kuşaklara yalnızca bir efsane olarak değil, yaşayan bir miras olarak bırakmak. Çünkü doğanın bize verdiği her siyah, aslında kendi ışığımızı nasıl kullandığımızı gösteren bir turnusol kâğıdıdır.