Balıkesir Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu koroner arter hastalığı ve kalp kriziyle ilgili bilinmeyenleri POLİTİKA’ya anlattı.

Kalp-Damar Cerrahı Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu BAÜN Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde birçok başarılı operasyona imza attıklarını belirterek kalp sağlığı konusunda da yapılması gerekenler hakkında bilgiler verdi. Hastane bünyesinde oluşturulan Heart Team (Kalp Ekibi) ile birçok başarılı ameliyatı Balıkesir’de ilk olarak gerçekleştirildiği bilgisini veren Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu, Balıkesirlilere hizmet etmenin mutluluğu içinde olduklarını söyledi.

Kardiyoloji bölümü ile birlikte güzel bir birliktelik oluşturarak kurulan Kalp Ekibi vasıtasıyla birçok hastanın imkansız gibi görülen ameliyatını başarıyla gerçekleştirdiklerini söyleyen Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu koroner arter hastalığı ve kalp krizi konusunda yapılan çalışmaları anlattı. Günümüzde görülen en sık hastalıkların başında gelen koroner arter hastalığının teşhis ve tedavi yöntemleri hakkında kamuoyunu bilgilendiren Dolapoğlu ayrıca kalp krizi konusunda yapılacaklar hakkında da açıklamalarda bulundu. Kalp sağlığının korunması yönünde Balıkesirlilere tavsiyelerde de bulunan Dolapoğlu, BAÜN Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanan tedavi yöntemleriyle birçok hastanın umudu olmaya devam edecekleri bilgisini paylaştı.

“KORONER ARTER HASTALIKLARINA DİKKAT”

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu günümüzde en önemli hastalıkların başında koroner arter hastalığının geldiğini söyledi. Dolapoğlu, “Günümüzde en çok gördüğümüz kalp hastalıklarının başında koroner arter hastalığı dediğimiz hastalık grubu var. Bunlar kalp-damar cerrahisi ve kardiyoloji bölümü olarak aslında en çok hizmet verdiğimiz hastalıklar. Tabi bunların temelinde bazı risk faktörleri bulunuyor. En çok gördüğümüz risk faktörleri şeker hastalığı, tansiyon, kolesterol yüksekliği, onun dışında tabi genetik yatkınlık çok önemli. Ailede varsa; anne, baba, kardeşlerde genetik yatkınlık artabiliyor. Sigara, alkol kullanımı, yoğun stresli yaşantı durumları da koroner arter hastalığı ilişkisini ön plana çıkarıyor” diye konuştu.

“BİRÇOK FAKTÖR HASTALIĞIN SÜRECİNİ TETİKLİYOR”

Koroner arter hastalığının süreci hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu, “Koroner arter hastalığı, çok faktörlü (multifaktöriyel) bir hastalıktır. Sadece tek sebebe bağlı değildir. Birçok şey bu hastalığın sürecini tetikliyor. Aslında bu hastalık damar sertleşmesi dediğimiz süreçle başlıyor. Bu damardaki birikim zamanla oluyor. Bu kalp krizleri gibi ciddi aşamalara gelene kadar yıllar geçiyor. Tabi bu olay damar içerisinde damarın sertleştiği ve damarı tıkayıcı etkenlerin oluşturduğu ilerleyici bir şekilde oluyor. Bu saydığım risk faktörlerinin hepsi bu süreçte etkin rol alıyor. Bu damarlar daralmaya, tıkanmaya başladığında genelde hastalarda bir takım şikayetler ortaya çıkıyor. Bu şikayetler arasında en sık gördüğümüz göğüs ağrısıdır. Tabi her göğüs ağrısı kalp krizi, koroner arter hastalığıyla ilişkili tablo oluşturmuyor. Bunlar daha çok eforla gelebiliyor. Yani genelde efor sonrası olabiliyor ve istirahat ile düzelme eğilimine girebiliyor” ifadelerini kullandı.

“KALP KRİZİNDE GÖĞÜS AĞRISI”

Kalp krizi belirtilerini de anlatan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Ahmet Dolapoğlu, “Göğüs ağrısı tipik oluyor. Genelde sol üst tarafta baskıcı tarzdadır. Halk arasında “hocam göğsüm ağrıyor” diye gelenlerin çoğuna ağrı nasıl diye soruyoruz. Ağrı batar gibi diyorsa bu tip ağrılar daha çok kas, kemik ve eklemle ilgili ağrıları teşkil ediyor. Ama koroner arter hastalığı veya kalp krizi dediğimiz sürecin getirdiği ağrı tipi aslında kendini gerçekten ben buradayım diye gösteriyor. Çünkü ağrı çok şiddetli olabiliyor. Göğüsün üzerinde pres baskı yapar tarzda bir ağrı meydana geliyor. Daha önce hiç yaşanmamış, tamamen farklı bir ağrı çeşidiyle karşılaşıldığında tabi hastaların birçoğu bu durumu anlayabiliyor. Bu ağrı genelde çeneye, sol kola, omuza, sırta doğru yayılım gösterebiliyor” dedi.

“KALP KRİZİ KORONER ARTER HASTALIĞININ EN CİDDİ SONUCU”

Kalp krizi ile koroner arter hastalığının ilişkisi hakkında da açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu, “Bazı hastalarda ise gerçekten semptom olmayabiliyor. Özellikle ileri şeker hastalarında bir takım sinirsel hassasiyetler de azaldığı zaman göğüs ağrısı gibi bulguları yaşayamayabiliyor. Yani kalp krizi dediğimiz durum koroner arter hastalığının aslında en uç boyutu oluyor. Yani kalbin hücrelerinin ölmesi anlamına geliyor. İşte bu yaşanmadan, bu sürece gelmeden aslında uygun bir merkezde bu tanıya ve tedavisine ulaşmak gerekiyor. Çünkü kalp krizi geldiğinde genelde ağır hayati risklerle birlikte gelebiliyor. O an duruma bağlı ölüm riski veya buna bağlı yaşanabilecek komplikasyonlar artabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

“TANI VE TEDAVİ”

Hastalığın tanı ve tedavisi hakkında yapılanları değerlendiren Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu, “Burada tavsiyemiz şu oluyor; hastada risk faktörleri varsa, aile öyküsü, genetik yatkınlık, şeker, tansiyon, vs varsa bu gibi durumlarda hastaların en azından bir kalp muayenesine yönlendirme süreci olumlu oluyor. Artık yeni tanı yöntemleri ve tetkiklerle tanıya daha kolay ulaşılıyor. Kan, EKG ve efor testiyle yüzde 90’ın üzerine varan düzeyde koroner arter hastalığı var mı yok mu tanıya ulaşabiliyoruz. Bazı durumlarda bir ileri tetkik olarak sanal anjiyo dediğimiz ilaçlı bir tomografiyle veya sintigrafi dediğimiz nükleer tıp bölümünün yaptığı değerlendirmeyle de buna tanıya ulaşabiliyoruz. Şüpheli durumlarda ise kesin tanıya normal anjiyoyla ulaşıyoruz. Anjiyoda sonrası önümüze üç tane senaryo çıkıyor. Problemler hafif düzeyde ise ilaçlarla tedavi süreci başlıyor. Ama kritik, ciddi darlıklara neden olan veya tam tıkanmalara neden olan damar problemleri varsa bunlara genelde iki yöntem üzerinde planlı bir tedavi süreci oluşturuluyor. Uygunsa öncelik stent oluyor. Eğer stent uygulama ihtimali düşükse veya uygun değilse, by-pass dediğimiz ameliyat için hastalar yönlendiriliyor” bilgisini verdi.

“ARTIK GENÇ YAŞTA HASTALARLA KARŞILAŞIYORUZ”

Kalp hastalıklarının son dönemde büyük artış gösterdiğini söyleyen Doç. Dr. Ahmet Dolapoğlu bu konuda Balıkesir Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanan tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Dolapoğlu, “Bu durumda maalesef çok fazla hasta var. Günden güne hasta sayısı daha da çoğalıyor ve maalesef daha genç yaşta hastalarla karşılaşıyoruz. Günümüzde doğal olmayan beslenme şekli, stres, hareketsiz yaşam gibi durumlar bu hastalık sürecini hızlandırıyor. Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak gerçekten kalp hastalıkları anlamında Balıkesir’e önemli sayıda ve nitelikte hizmetler veriyoruz. Kalp Cerrahisi ve kardiyoloji olarak beraber hareket ederek hastaların tedavi sürecini tamamlamaya çalışıyoruz. Bu birliktelik hastalar için de daha iyi, daha yüksek standartta tedavi süreci oluşturuyor. Bu ekip temelli yaklaşım, günümüzde dünya genelinde de önem kazanmış ve 'Heart Team' (Kalp Takımı) olarak adlandırılmıştır. Bu takım içerisinde iki önemli bölüm kardiyoloji ve kalp-damar cerrahisinin birlikte hareket ettiği bir süreç oluyor. Merkez olarak daha fazla sayıda hastaya hizmet verecek şekilde elimizden gelen tüm çabamızla çalışıyoruz. Ekip olarak çalışmayı seviyoruz.

“YENİ TEKNOLOJİLER KULLANIYORUZ”

Artık yeni yöntem teknolojiler ile tanıya ulaşmamız çok daha hızlı. Tedavi alanında da teknoloji gelişimi ile daha hızlı ve konforlu seçenekler sunabiliyoruz mesela uygun hastalarda küçük kesilerle ameliyatlar yapabiliyoruz. Merkezimizde by-pass ameliyatlarının yanında, kalp kapağı ameliyatları, aort damarını ilgilendiren tüm müdahaleler mesela, aort anevrizmaları ve diseksiyonlarının ameliyatlarını açık ve kapalı şekilde uygulayabiliyoruz. Bunlarla birlikte merkezimizde damarla ilgili tüm ameliyatlar da yapılabilmektedir. Tıkayıcı damar hastalıkları ve varis ile ilgili tüm müdahaleler uygulanıyor. Kardiyolojiyle birlikte yürüttüğümüz birçok işlem de var TAVI dediğimiz anjio ile kapak değişimi, doğuştan kalp deliklerine anjioda müdahaleler gibi tedavi spektrumuna baktığımızda merkezimizde gerçekten geniş bir yelpaze ile hizmet veriyoruz” dedi.

“STRESTEN UZAK YAŞAM DENGELİ BESLENME”

Kalp sağlığının korunması anlamında yapılacaklar hakkında da tavsiyelerde bulunan Ahmet Dolapoğlu, “Kalp sağlığına yönelik neler yapılabilir? Stresten uzak yaşam, beslenme; dengeli ve daha doğal olan genetiği değiştirilmemiş gıdaları tüketmek, hareketli bir yaşam, günlük en az 30 dakika yürüyüş. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıklar varsa bunların mutlaka kontrolde tutulması önemli. Sigara ve aşırı alkolden uzak durulması. Genetik olarak yatkınlık olan hastalarda da mutlaka erken yaşlarda kalp taramalarının yapılması gerekir” dedi.

Muhabir: OSMAN KANTARLIOĞLU