SUSURLUK Yıldız Köyü’ne otoban kalitesinde yol yapılmış. Köylüler sosyal medyada videolar paylaşıp, emeği geçenlere ve en başta Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’a teşekkür ediyorlar. Yücel Yılmaz, Yıldız köyünden. *** GEREK Büyükşehir Başkanı, gerek ilçe belediye başkanları henüz adayken, “kentte ne varsa köyde de aynısı olacak” diyorlardı. Seçimin anahtar cümlesi buydu. Kırsal kesinden oy alabilmenin yolu, köylere kentsel kaliteyi taşımaktan geçiyordu. Bol bol taş döşediler. Kimisinde altyapı çalışması, kimisinde içme suyu, sulama, bakım onarım işleri falan. Bazı köylerde Valilik devreye girdi.. Bakanlıktan gönderilen kaynaklarla kimi köy yolları beton asfalt yapıldı. Yani aslında devletin kurumları da, yerel yönetimler de hizmet götürmek adına bir şeyler yapıyordu. *** AMA karşıdan bakınca, köyler aynı köy, yollar aynı yol, ufak tefek rötuşlar dışında değişen bir şey yok. Kırsalın yaşam kalitesini arttıracak büyük çaplı yatırımlara pek rastlanmıyor. *** ÇOĞU köyün yolu, bırakın otoban kalitesini, yıllardır bakım oranım görmüyor. Kışın açılan çukurlar uyduruk yamalarla kapatılıyor. Uyduruk yapıldığından kısa süre sonra yine çöküntüler yaşanıyor. Küresel gıda krizi ve hayat pahalılığını göz önünde bulundurarak, millete ‘kırsala dönüş’ çağrıları yapılıyor. Kırsala geri dönecek olanların, şehirde gördükleri ve alıştıkları kaliteye ulaştırmak gerek. *** BU noktada, muhalefet unsurlarının denetleyicilik görevi de yerine getirilmiyor. Örneğin Büyükşehir veya ilçe belediye meclis üyeleri kırsal mahalleleri ziyaret etmiyor, köylünün derdini dinlemiyor, beklentilerine kulak vermiyor, sorunlarının çözümü için çaba sarf etmiyor. Kırsalı tanımayan adamları listelere yazıp meclis üyesi seçtiriyorlar çoğunlukla. Belediye meclislerinde kırsalın sorunlarına dikkat çeken, çözüm öneren kaç teklif verildi meselâ? Kaç soru önergesi, kaç komisyon raporu var? Kırsal, daha çok arsa ve tarla satışlarıyla gündem oluyor. Belediyeler parasız kaldıkça, köylerdeki arsaları, tarlaları satışa çıkarıyor. *** YİNE bizim köyden örnek vereceğim, kusura bakmayın. Savaştepe yolundan sola dönüp Dereçiftlik’e ulaşıyorsunuz. Buradaki yol, Zekai Kafaoğlu’nun Büyükşehir Başkanlığı zamanında asfaltlandı. Köyün girişine kadar yolda sorun yok. Sonra köye giriyorsunuz; asfalt parçaları, toprak, beton birbirine karışmış halde. Kasisler yapıyorlar araçlar hız yapmasın diye; ama “şurayı asfaltlayalım, buraya taş döşeyelim” demiyorlar. Köyün içinden sağa dönüp Karamanlar tarafına geçiyorsunuz. Üzümcü deresinin üstünde tek geçişlik eski bir köprü var. Daha önce de yazdım; ‘bir köprüde karşılaşmış iki inatçı keçi’ şarkısını mırıldanıyorum her geçişte. Aynı anda iki aracın geçme olasılığı yok. Birinin girişte beklemesi gerekiyor, diğeri geçsin diye. Köprünün korkulukları koruyucu değil; paslanmış, yamulmuş, kırık dökük. Oysa çok güzel bir taş köprü bu. Tek tek saymadım ama, altı yedi tane gözü var. Köprünün her iki girişinde “moloz dökmek yasaktır” tabelası. Hem tabelalar yamuk yumuk, hem de hafriyat döken dökene. Adam gitmiş, tabelanın altına boşaltmış römorku! Lazım olan kum çekiyor dereden, çöpü fazla gelen dereye boşaltıyor. Dere havzası çöp yığınlarıyla dolu. *** ORADAN Karamanlar tarafına geçiyorsunuz. Sola dönünce, yolun bir kolu Macarlar’a, diğer koyu Kozören, Karakavak ve daha ilerideki Çiftçidere, Çamköy, Dişbudak köylerine ulaşılıyor. O bölgede başka köyler de var. Karakavak ayrımına girdiğiniz anda kör ve bakımsız bir yolda buluyorsunuz kendinizi. Karşıdan geleni göremediğiniz kör noktalar çok. O bir tarafa, yol çok kötü. Delik deşik her yanı. Yıllardır asfalt yüzü görmemiş halde. Şehrin molozu, hafriyatı için en tenha nokta aynı zamanda. Hafriyat döküm sahasına para ödemek istemiyor vatandaş; getirip Karakavak yoluna boşaltıyor, römorkta ne varsa. Yolun sağı ve solu moloz yığınlarıyla dolu. Üstüne bir de hem Büyükşehir, hem Altıeylül Belediyesi’nin altyapı malzemesi için yıkıp indirdiği tepelerin çirkin görüntüsü var ki.. Bölgedeki yeşil dokunun ortasına bomba atılmış gibi duruyor! Bu güzergah, Pamukçu’ya kadar devam ediyor. Hergün şehirden köylere, köylerden şehre yüzlerce araç gelip geçiyor. Karakavak’tan Yörükkışla’ya kadarki bölümü bir görseniz, aracınızı bir daha o yola sokmazsınız. Hem çok virajlı, hem daracık, hem asfalttan yoksun, bakımsız. *** TOPLU taşımayı kullanmıyoruz; o yüzden çok haberdar değildik. Köylüler söyledi, haftada iki gün Büyükşehir otobüsleri sefer yapıyormuş. Araban yoksa, şehirde işin varsa, Büyükşehir’in belirlediği gün ve saatlerde şehre ulaşabilirsin. Onun dışında, otostop çekmek zorundasın… Çok gördük bu yolda yaya halde Dereçiftlik’e kadar yürümek zorunda kalanları. *** KARAKAVAKLILAR atadan kalma yeri yurdu bırakıp şehre taşınınca bizim oralar hayli boşalmış. Evlerine, topraklarına çok sahip çıkmadıkları için ortalık virane. Üç beş hane var yaşayan. Üç beş hane de olsa, orada bir köy var ve hizmet bekliyor. Altyapı yok. Çoğu zaman depo boşaldığı için su sıkıntısı yaşanıyor. Köyle hiç ilgisi olmayanlar, “nasıl olsa buralar terk edilmiş” diye düşünüyor.. Kimisi baltayı, tırpanı alıp ağaç doğruyor.. Kimisi başkasının arazisine girip çalı çırpı topluyor.. Kimisi, köyün orta yerine arı kovanları yerleştiriyor. Köydeki kedinin köpeğin eli yüzü şişiyor. Kedi köpek dedim de.. Bizim oralar, sokağa atılan köpeklerin yaşam alanına dönüştü nicedir. Getirip bırakıyorlar. Bu hayvanlar açlıktan kırılıyor. Biz gidip geldikçe bir şeyler götürüyoruz bu canlara. *** DAHA anlatılacak çok şey var; hangi birini anlatayım. Son kertede, köyde bir tane bile çöp konteynırı olmadığını söyleyeyim bari. En iyisi, bir gün Büyükşehir Başkanı Yücel Yılmaz’la birlikte gidelim köye.. Hem oraları görsün, hem güzergahtaki diğer köyleri ziyaret edip vatandaşlarla konuşsun. Hâttâ zaman zaman köylere çat kapı yapan Vali Hasan Şıldak da mesaisinden bir iki saat ayırıp bizim köye gelsin; görsün oralardaki standartların çok altında devam eden yaşamları. Arz ederim.