“İklim Kanunu” Adı Altında Yeni Bir Talan Dalgası
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen İklim Kanunu, kamuoyuna “yeşil dönüşüm” olarak sunulsa da, çevre platformlarına göre doğayı korumayı değil sermayeyi kollamayı amaçlıyor. Kanunla birlikte yürürlüğe giren Torba Yasa ise zeytinliklerden meralara, ormanlardan su varlıklarına kadar birçok ekosistemi enerji ve maden yatırımlarına açıyor.
Yasayla birlikte çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreçlerinin işlevsizleştirileceği, acele kamulaştırma uygulamalarıyla halkın mülksüzleştirileceği belirtiliyor.
“Zeytinime, Merama, Ormanıma Dokunma!”
Torba yasa kapsamında yapılacak düzenlemeler şöyle sıralanıyor:
-
Zeytinliklerin madenciliğe, meraların ve ormanların enerji projelerine açılması,
-
SİT alanları, milli parklar gibi koruma bölgelerinde yapılaşmanın önünün açılması,
-
ÇED süreçlerinin etkisiz hale getirilmesi ve halkın katılımının devre dışı bırakılması,
-
Acele kamulaştırma yoluyla mülksüzleştirmenin hızlandırılması,
-
Cumhurbaşkanına bağlı kurul oluşturularak demokratik denetimin ortadan kaldırılması.
Platform temsilcileri, bu düzenlemelerin iklim krizine uyum değil, krizi derinleştiren politikalar olduğunu vurguluyor.
“İklim Adına Yapılan Göz Boyama”
Yeni İklim Kanunu’nda fosil yakıtlardan çıkış için herhangi bir tarih belirlenmemiş, adil geçiş için somut bir plan sunulmamıştır. Kampanya bileşenleri bu haliyle yasanın ne bilime, ne adalete, ne de doğaya dair hiçbir içeriğe sahip olmadığını dile getiriyor.
“Yeşil” maskesiyle sunulan bu kanun, doğayı piyasa mekanizmalarına teslim eden bir sermaye projesidir.”
“Gerçek İklim Yasasını Biz Yazacağız!”
“Halkın İklim Kanunu” ve “Toprağımızı Vermiyoruz” kampanyaları kapsamında bir araya gelen çevre örgütleri, sendikalar ve toplumsal hareketler, bu sürece karşı mücadele çağrısı yaptı:
“Bu, sadece bir iklim değil, yaşam, adalet ve gelecek meselesidir. Biz yağmacı değil, yaşatan bir gelecek istiyoruz.”
İMZACI KURULUŞLAR (Seçme Liste Yan Yana):
29 Ekim Kadınları Derneği Kuşadası Şubesi – Adalar Sivil İnisiyatifi – Adana Ekoloji Platformu – Akhisar Çevre Derneği – Alevi Bektaşi Federasyonu – Altı Nokta Körler Derneği – Anadolu Kadın Hareketi – Antalya Kadın Danışma Merkezi – Artur Çevre Platformu – Ata Tohum Takas Derneği – Ayvalık Tabiat Platformu – Bartın Platformu – Batman Çevre Gönüllüleri – Berlin Yeşil Ev – Burhaniye Çevre Platformu – Bursa Su Kolektifi – Büro Emekçileri Sendikası (Ankara, Antalya) – Çevre Mühendisleri Odası İstanbul – Çiftçi-Sen – Dalyan Çevre Derneği – Datça Demokrasi Platformu – DİSK Emekli-Sen – Doğanın Çocukları – EGEÇEP – Ekoloji Birliği – Emekli Meclisleri Sendikası – Foça Talanına Hayır Platformu – Green Justice Platform – Halkevleri Ekoloji – HDK Ekoloji Meclisi – İzmir Müzisyenler Derneği – Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu – Kazdağı Koruma Derneği – Kazma Bırak – KESK – Kocaeli Çevre Platformu – Mersin Çevre ve Doğa Derneği – Muğla Su İnisiyatifi – Munzur Koruma Kurulu – ODTÜ Mezunları Dernekleri (Türkiye genelinden) – SES (Elazığ, Bolu, İstanbul) – Sinop Nükleer Karşıtı Platform – Sol Parti Datça – Tarım Orkam-Sen (Genel Merkez ve Şubeleri) – TÜRÇEP – TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Muğla – Türkiye Ziraatçılar Derneği – Van Ekoloji Derneği – Yeşil Artvin Derneği – Yeşil Sol Parti İklim Krizi Grubu – Zilan Ekoloji Platformu
"İklim Kanunu Geçti, Talan Torbası Açıldı: Bu Yeşil Gelecek Değil, Sermayenin Yeni Bir Saldırı Dalgasıdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İklim Kanunu, kamuoyuna “yeşil dönüşüm” adıyla sunulsa da, aslında sermaye için hazırlanmış yeni bir yağma düzeninin yasal çerçevesidir. Bu kanun, iklim krizine karşı mücadeleyi değil, karbon ticareti ve piyasa mekanizmalarıyla doğanın metalaştırılmasını öngörmektedir.
Sermayeye Süper İzin, Halka Süper Yıkım!
En önemli yutak alanları madencilik ve enerji yatırımlarına açan Torba Yasa ile İklim Kanunu’nun iklim değişikliğine uyum ve azaltma amacı güttüğü iddiası taban tabana çelişiyor. Torba yasa ile zeytinliklerin, meraların, ormanların, kıyıların ve hatta su varlıklarının enerji ve maden yatırımlarına “süper izinle” açılması planlanıyor. İmar affından acele kamulaştırmaya kadar uzanan bu düzenlemeler, toplumun topyekûn mülksüzleştirilmesi anlamına geliyor. İklim krizinin bir parçası olan gıda ve su krizi de Torba Yasa ile derinleşiyor.
Zeytinime, Merama, Ormanıma Dokunma!
Torba yasa ile:
•Zeytinlikler madenciliğe, meralar, SİT alanları, milli parklar, ormanlar enerji projelerine açılıyor.
•ÇED süreçleri etkisizleştiriliyor, halkın katılımı bypass ediliyor.
•Acele kamulaştırma ile geniş bir mülksüzleştirme dalgası daha başlıyor.
•Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı “Kurul” kurulmasıyla demokratik denetim ortadan kaldırılıyor.
Bu tablo bize şunu söylüyor: İklim Kanunu, doğayı değil, sermayeyi korumak için çıkarılmıştır. Torba yasa ise bu hedefi perçinleyen bir yağma manifestosudur.
İklim Kriziyle Ancak Direnişle Mücadele Ederiz! Gerçek İklim Yasasını Biz Yazacağız!
Sözde “İklim” Kanunu fosil yakıtlardan çıkış için bir tarih belirlememiş, adil geçiş için gerçekçi bir plan ortaya koymamıştır. Bu haliyle yasa, yeşil göz boyama bile değildir – sadece adına “iklim” denilerek meşrulaştırılmak istenen, sermaye için hazırlanmış bir düzenlemedir. Ne bilime, ne adalete, ne de doğaya dair bir içeriği vardır.
Halkın İklim Kanunu Kampanyası olarak, bu sahteciliklere, talana ve doğa düşmanı düzenlemelere geçit vermeyeceğiz. Gerçek bir iklim adaleti ve adil geçiş için; doğadan, emekten, halktan yana bir iklim politikası için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bu hem bir iklim meselesi, hem de bir yaşam, adalet ve gelecek meselesidir."