Edremit Ziraat Odası Başkanı Ali Yılmaz Diker, zeytin ve zeytinyağı üreticisi açısından 2023 yılını değerlendirdi, 2024'de beklentilerini aktardı. Edremit Körfezi'nde 35 bin zeytin üreticisi bulunduğunu, yaklaşık 150 bin kişinin zeytincilikten ekmek yediğine dikkat çeken Diker, "Dünyada sofralık zeytin ve zeytinyağı üretiminde önemli bir yerde olan ülkemiz 193 milyon zeytin ağacı ile önemli bir tarım, ticaret ve sanayi için istihdam alanıdır. Buna bağlı olarak Edremit Körfezi'nde 11 milyon zeytin ağacının yanında 35 bin zeytin üreticisi vardır. Ama bu işten ekmek yiyen 150 bin kişi bulunmaktadır. İlçemizde ise 3 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır" dedi. 

Edremit Ziraat Odası Başkanı Ali Yılmaz Diker'in açıklamaları...

"Ülkemizde sürdürülebilir zeytin tarımı için öncelikle zeytin ağaç varlığımızı ve çevrenin doğal dengesini korumak, günümüz zeytincilik alanındaki gereksinimlerini, gelecek nesilleri tehlikeye atmadan karşılamak, bunun içinde zeytin üreticisinin güvenli ve sürekli gelir elde etmesini ve güçlü bir yerel ekonomiyi sağlamakla ancak olur. Bu konuda da zeytincilik ile ilgili mevcut yasaları uygulamak, yasalardaki eksikleri tamamlamak, imara açmamak, maden alanlarına ruhsat vermemekle birlikte bölge halkına bunun milli ve stratejik bir ürünümüz olduğunun bilincini yaymak ve bunu sağlamaktır.

YARINLARDA ÜRETİCİ DEĞİL İTHALATÇI OLURUZ!

Zeytin ağacı yürümez. Ancak zeytin ağacı gezer. Zeytin ağacının anayurdu Güney Doğu Anadolu’dur. Ancak zeytin ağacına hürmet eden, onu önemseyen bölge ve ülkelere doğru gezmiştir. Binlerce yıl öncesinde doğduğu bölgeden sırasıyla Akdeniz, Ege, Marmara sonrasında ise ülke olarak Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya ve sonrasında ise Fas, Cezayir, Tunus bulmuştur. Şimdilerde ise zeytinin ve zeytinyağının önemi daha çok anlaşıldığından Doğu Karadeniz (Artvin), Azerbaycan, Gürcistan, İran, Çin ve hatta Yeni Zelanda’ya kadar gitmiştir. Onun için geçmişimizde önemli bir yer tutan bu ürünün tarımında, ticaretinde ve sanayisinde gerekli tedbir ve önlemleri almayıp, ülke topraklarında daha da gelişmesini sağlayamazsak, sosyo kültürel önemini en doğru şekilde anlatıp anlaşılmasını sağlayamazsak, yarınlarda bu ürünün üreticisi değil, diğer ürünlerde olduğu gibi ithalatçısı oluruz. Unutulmamalıdır ki ve ders alınmalıdır ki; Bu topraklar buğdayın doğduğu topraklardır.

Yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’da ıslah edilen buğdayı dünya bizden almış, ülkelerine götürmüşler. Bizler bu yıllar içinde ne yapmışız. Verimli topraklarımızın üzerine, çarpık yapılaşmalarla, şehirler, siteler, sanayi siteler ve yanlış tarım uygulamaları ile Konya ovasını, Trakya’yı ve daha Anadolu’da bir çok ekiliş bölgesini heba etmişiz. Bugün ise kuzeyimizde savaşan ve buğday anbarı olan iki ülke Rusya ve Ukrayna’dan %80 buğdayı ithal eder hale gelmişiz.

GELECEKTE AYNI HATALARA DÜŞMEYELİM

Onun için geçmişte yapılan hatalardan ders olarak, gelecekte de bu hatalara düşmemiz gerekmektedir. Zeytin yetiştiriciliğinde, yeni zeytin bahçelerinin tesis edilmesi kadar, topraklarımızdaki verimden düşmüş yaşlı ağaçların gençleştirilmesi ağaç başına verimin yükseltilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması zeytinciliğimizin içinde milli bir tarım politikası olarak ele alınmalıdır. Bununla ilgili olarak UZZK Başkanlığı döneminde Dr. Mustafa Tan ile başlatılan Ziraat Odamızca ve Kooperatifler ile de desteklenen “Gençleştirme Budaması” adı altında ağaçların tepe kesimleri yapılarak üreticinin ürün kayıplarına karşılık desteklerin çıkartılması sağlanarak yaşlı ağaçların da rehabilitasyonu sağlanmıştır. Burada amaç hem saçaklarda kaliteli zeytin elde edilmesi, hem de bir ağaçtan çok daha kaliteli ürün alınmasıydı.

MAHSULÜ POŞETÇİDEN, HIRSIZDAN, BAŞAKÇIDAN KORUYAMAZ HALE GELDİK...

Ancak bölgede sürü sahiplerinin hayvanlarını zeytin arasına koymasından, hasata yaklaştıkça ürünün olgunlaşması ile birlikte zeytinlik sahibinden önce zeytinliklere giren, köyün hayvan sürülerinden, poşetçisinden, zeytin hırsızından, zamansız başakçısından mahsülümüzü koruyamaz hale geldik. Bu da artan girdi maliyetleri ile birlikte ürün kayıplarının oluşmasıyla sürdürülebilir zeytincilik alanında önemli bir sekteye uğrattı. Onun için yıllardan beri arttırılmayan Gençleştirme budama bedeli, zeytinyağı prim desteği bedeli ile dane zeytin prim desteği bedeli muhakkak ve muhakkak günün şartlarına veya AB’deki prim sistemine göre arttırılmalıdır.

ORGANOMİNERAL GÜBRE DESTEKLERİ DAHA FAZLA OLMALI

Sürdürülebilir zeytincilik anlayışında su kaynaklarının ve toprağın korunması da tabiki önemlidir. Özellikle bölgesindeki su kaynakları öncelikle zeytincilik tarımını sekteye uğratmadan gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayarak ve bu konuda yeni sistem sulama sistemlerinin özendirilerek üreticiye teşviklerinin sağlanmasına ve kredilerin özendirilmesine itina gösterilmelidir. Mevcut zeytinlik alanların toprakları her türlü betonlaşmaya, yapılaşmaya ve her türlü sentetik ile kimyasal gübrelere karşıda artık korunmalıdır. Organomineral gübre destekleri daha fazla arttılmalıdır. Böylece topraklarımız organik madde oranında arttırılmış olacaktır. Sadece bunlar değil. Maden sahalarının, sanayi veya kirlilik yaratacak tesislerin kurulmasına engel olunmalıdır. Bu konuda sadece gözardı edilmeden kanunların uygulanması yeterli olacaktır.

SAĞLIKLI ÜRÜN YETİŞTİRMEK İÇİN SAĞLIKLI LATYAPI OLUŞTURMAK ZORUNDAYIZ

Ürünün korunması için mümkün olduğunca ilaçlardan ve ilaçlamalardan kaçınılmalı, gerekiyorsa bireysel ilaçlamalardan daha çok entegre mücadele yöntemlerine önümüzdeki yıllarda önem verilmesi ve bu konuda çaba gösterilip uygulama sonuçlarına gidilmelidir. Özellikle zeytin sineği ile ilgili mücadele bu kapsamda değerlendirilmelidir. Zeytinde doğal olmayan girdilerin kullanılmasından kaçınılarak kalitenin yanında sağlık ve çevresel standartlarda yapılan zeytincilikte iyi tarım ve organik tarım teknikleri ve destekleri arttırılarak anahtar rol oynamalıdır. İyi Tarım Uygulamalarına kaldığı yerden devam çok daha ciddi takip edilmelidir. Bunun yanında zeytin budama atıkları yakılmayıp, kıyılarak yeniden toprağa verilmesi ve topraklarda eksik olan organik maddenin yükseltilmesi sağlanmalıdır. Bu tür makinaların hibe şeklinde üreticiye teminine destek verilmelidir ya da yerel yönetimlerden zeytin üreticisi destek almalıdır. Özellikle zeytin aralarında derin sürümlerden kaçınılmalı, yamaç veya bayır arazilerinde sürüm yerine ot biçme mücadelesine önem verilmelidir. Unutulmamalıdır ki; Sağlıklı bir mutfağın temel gıdası Zeytinyağıdır. Zeytinde kahvaltılarımızın olmazsa olmazıdır. Bunun için de sağlıklı bir ürün yetiştirebilmek için sağlıklı bir alt yapı oluşturarak ürünü sofralara sağlıklı bir şekilde taşımak gerekir.

ZEYTİN KARASUYU YENİDEN TOPRAĞA KAZANDIRILABİLİR

Zeytinyağı üretiminde genellikle kullanılan “Klasik Baskı” ve “Kontünü” sistemlerde zeytinin temizlenmesi, ezilmesi, kırılması, zeytin hamurunun sıkılması ve yağın karasudan ayrılması esastır. Kontünü sistem öncelikli tercihimiz olup, yağın üretiminde açığa çıkan karasu zeytinyağı endüstrisinde Çevre Bakanlığınca maalesef atık statüsünde değerlendirilmesi ve uygulama aksaklıkları görüldüğünde cezalar kesilmektedir. Aslında ceza kesmek yerine veya kesilen cezaların da bir şekilde Ar-Ge çalışmalarında kullanılarak, bünyesinde kimyasal bileşenler taşıyan zeytin karasuyumuz zeytin salamura sularının yararlılıklarına göre tekrar zeytinlik sahalarımızdaki topraklarımıza kazandırılması bir şekilde sağlanmalıdır. Yine tüm bunlara bağlı olarak çıkarılan bölgenin en güzel sızma zeytinyağlarının saklanması be muhafazası için küçük çiftçi muhakkak krom çelik tanklar ile buluşturulması sağlanmalı ve bunun için bakanlıkça hibe destekli katkılar veya yerel yönetimli destekler muhakkak sağlanmalıdır.

TÜKETİCİYİ, ÜRETİM ENGELLERİ KOYARAK KORUYAMAZSINIZ

Tüm bu bilgilerin ışığında biz zeytinciler için zeytini yetiştirmek önemli olup, aynı zamanda dalında tutmakta çok önemlidir. Toprak işlemeden başlayıp, hasadına kadar üretici harcamış olduğu emeğinin ve masraflarının karşılığının yapacağı hasatta elde edeceği ürününü umut eder. Ancak zeytin hasat ve zararlılara ile başladığı bu mücadele de hasat sürecine yaklaştıkça, kendinden önce ürününe ortak olan poşetçisine, hırsızlara, hayvan sürülerine, başakçılar ile baş edememektedir. Tüm bu olumsuzlukların yanında ancak geriye kalan ürününü toplayıp, hem kendi ailesinin hemde girdi maliyetlerine yetişmeye çalışan üreticinin ürününün artan pandemi ve döviz fiyatları karşısında biraz para yapınca hemen ihracat yasağı getirmesine de bir anlam verememektedir. Şayet burada amaç tüketiciyi korumaksa eğer, unutulmaması geren şudur ki; Siz üreticinin önündeki engelleri kaldırmadan önüne engel koyup tüketiciyi koruyamazsınız. Tüketiciyi korumanın yolu ancak ve ancak üreticiyi korumaktan geçer. Üreticiyi ve tüketiciyi korumak adına son yıllarda özellikle zeytinyağının fiyatlarının artmasından dolayı ülkemizde almış başını giden taklit ve tağşiş olaylarını da ciddi bir şekilde tedbirlerin alınması gerekmektedir. Piyasada zeytinyağı adı altında zeytinyağı olmayan yağlardan haksız kazanç sağlayan ve halkın sağlığı ile oynayan sahtekarlara da göz yummamalıyız ve ciddi ceza ve yaptırımlarla sonuca en kısa ulaşmak zorundayız.

ZİRAAT BANKASI VE TKK ÜRETİCİNİN YANINDA DEĞİL...

Bir başka önemli konu da Ziraat Bankası ve özellikle TKK’nin son yıllarda almış oldukları görev ve misyonlar üreticinin yanında olması gerekirken, üreticinin karşısında pozisyon almalarıdır. Özellikle TKK’leri üretici oldukları birçok tarımsal ürünü ve gübreyi piyasa şartlarının üzerinde üreticiye sadece kredili sattığı için pahalı vermekte ve üreticide gününde ödeyemediği taktirde temerrüte düşürülerek zor durumda bırakılmaktadır. Üreticiden alım yapmaktan kaçınan TKKleri, aracıdan alım yaparak, üreticinin kazanmasının yerine aracıya para kazandırmaktadır. Sizlere üreticinin yaşamış olduğu bu gerçeklerden dolayı sürdürülebilir zeytinciliğimizde umutsuzluk tablosu çizmiş olabilirim. Bu doğruları sizlerle paylaşmak zorundaydım. Çünkü bu güne kadar yaptığımız zeytinciliğe maalesef “OLDUĞU KADAR ZEYTİNCİLİK” diyebilirim.

Şimdiye kadar kaybettiğimiz çok şey olabilir. Ama ileriye bakacak olursak ve bu saydıklarımın ışığında alınacak tedbir ve önlemlerle de çok şey kazanabiliriz. Zeytinci ile birlikte yanında zeytincilikten geçinen ticaretçi ve sanayici, ihracatçı hatta Devlet bile. İşte o zaman İlçemden başlayarak, bölgemde ve ülkemde sürdürülebilir zeytinciliğimizi 2024 yılında sağlamış oluruz. İlber Ortaylı hocamın bir konuşmasında dediği gibi; “Akıllı olmalıyız. Akıllı olmak için havyar gerekmiyor. Ama Zeytinyağı gerekiyor” dediğini biz tarım yetkilileri de unutmamalıyız. Onun için diyorum ki; Biz de “Sürdürülebilir Zeytincilik” için akıllı olmalıyız. Onun için bu konuda tüm sektör olarak ortak akılda birleşmeliyiz."

Muhabir: Politika Gazetesi