Kubilay S. Öztürk
Kavurucu sıcaklar ve yangın tehdidi büyüyor
Hava çok sıcak Körfez’de. Mevsim normallerinin epeyce üzerindeyiz ve sıcaklığın daha da artması bekleniyor. Rüzgar ve fırtına da çok bu yaz Kuzeyden esince bir parça serinletiyor ama güneyden ateş kıvamında geliyor rüzgar. “Aman yangına dikkat” diyoruz bu havalarda. Kulaklarımız sürekli helikopter seslerine veya itfaiye sirenlerine takılıyor. Neyse ki dağlar ve ormanlarımızda kayda değer bir sıkıntı yok. Fakat şehrin tarım alanlarına yakın kısımları ile yazlık sitelerde otluk alanlar, sazlıklar, dikili yerler yangın gördü, epeyce korkuttu bizi. Bir de çöplükler tabii, sıkça yandılar.
Tatil yoğunluğu deniz kirliliğini artırdı
Bu kadarla da kalmadı. Kirli deniz sorunu da bugünlerde had safhada. Geçtiğimiz iki bayramda yaşanmayan yoğunluk, 15 Temmuz’u da kapsayan 4 günlük tatilde adeta patlama yaptı. Deniz de kaçınılmaz olarak kokmaya başladı. Yazlıkların doluluğu hala yüksek. Sonuçta yetersiz arıtma tesisleri sorunu yine başa geçti Edremit Körfezi’nde.
Köpüklenme, koku ve kirlilik alarm veriyor. Eski yıllarda şikayet duyulmayan sahiller bile, yüksek sesle bağırıyor şimdi. Vatandaş haklı olarak tepki gösteriyor. Tepkilerin ilk adresi ilçe belediyeleri oluyor ama sorumluluğun Büyükşehir’de olduğu öğrenilince oraya dönülüyor. Garip bir şekilde sanki her sene yeni baştan oluyor bu durum. Bir çeşit dejavu hali yaşıyoruz her yıl ama nihayetinde bu ülkede bir de Çevre Bakanlığı olduğu hatırlanıyor ama ne fayda?
Her yıl yaşanan çevre sorunu bu yaz zirve yaptı
Bu sorunu ve çözümünü sahiplenen, kamuoyu ile açık ve doğrudan diyalog kuran bir sistem veya işbirliği ağı olmadığı için, yıllardır vatandaşlar “derdimize bir çare” diye çığlık atarak kapıları dolaşıyor. Çözüm gelmiyor ama ömürler de geçip gidiyor. Kimisi konutunu satıp kaçıyor Körfez’den ama kimileri de yazlık almaya koşuyor hala buraya. Yeni konutlar genelde site şeklinde yapılıyor. Bu durum altyapısız oturmaya razı olmak anlamına da geliyor çoğu zaman. Zeytin ağaçları yok ediliyor, yeni konutlar yukarıya, dağa doğru yükseliyor. Nüfus da iyice artıyor. Fakat deniz kirliliği için altyapı yatırımı hiç yapılmıyor.
Yılların ihmaliyle oluşan yatırım eksikliği...
Körfez’deki kirliliğe çözüm getirecek yatırımları başlatması için Çevre Bakanlığı’na bu güne kadar pek çok dilekçe verildi, imza kampanyaları yapıldı. Fakat sonuç almak bir yana, esaslı bir yanıt bile alınamadı. Zira onlara göre altyapı sorumluluğu Balıkesir B. Belediyesi’nde. Yasalar da aynen böyle diyor ama Körfez’de önemli ve katmerli bir birikim, yılların ihmaliyle oluşan muazzam bir yatırım eksikliği var. Benzetmek gibi olmasın ama adeta bir “afet” haline benziyor bu durum. Resmen yerel olmaktan çıkıp ulusal sorun haline gelmiş durumda Körfez kirliliği. Tıpkı İzmir, Kocaeli, İskenderun körfezlerindeki gibi.
Büyükşehir’in işi nasıl kolaylaştırılır?
Partilere değil, tamamen bir ekolojik faciaya endeksli buralardaki vaziyet. O nedenle çözüm de ancak Bakanlık öncülüğünde ve Büyükşehir eliyle olur. Başka bir yolu yok. Sorunu yasaya göre havale etmeyecek Bakanlık bu durumda, çözüm için yasa isteyecek. Hatta uzamasın çözüm diye kendisi yatırım yapmasa bile, Büyükşehir’in işini kolaylaştıracak, kredi bulmasına imkan yaratacak, teknik destek verecek. Bu da bir çözüm ve çok mümkün. Üstelik bunu yaptıkları yerler de var ama Körfez’de yapılmadı. AKP’nin Balıkesir Büyükşehir’de yönetimde olduğu zamanlarda bile, Körfez’e bu destek vermedi. Şimdi CHP var diye hiç verilmiyor, hatta devreye “silkeleyin” talimatları da girdi. Bir de malum sıralı tutuklama halleri, hukukun giderek siyasallaşması da revaçta şimdi.
Bu bölünmüşlük ve baskı ortamında ise Körfez yine avcunu yalamak zorunda kalıyor. Olan vatandaşa oluyor yani. Balıkesir ve Körfez’de seçmenler yerel yönetimi CHP’ye verdiği için, cezalandırılıyorlar. Üstelik AKP taktiği asla “bir taşla bir kuş vurmak” değildir. Bir taşla çok kuş vurulacak, kurnazlık olacak illa ki. O yüzden, seçmenin çilesini uzaktan seyredilirken, eski vergi sigorta borçları da ödettiriyor, Büyükşehir’in parasız kalarak başarısız olması da isteniyor. Böylece ilk mahalli seçimlere kurtarıcı gibi girmeyi bekliyor AKP.
Geçen dönem görmezden gelinen kirlilik bu dönem affedilmiyor!
Seçmen bu durumda “yaparsa AKP yapar” diyecek sanıyor. Fakat “ne kendin yaptın, ne CHP’ye izin verdin” demez mi o seçmen? “Niye yetki sendeyken yapmadın” derse? Bunları göreceğiz.
Ancak bugün Bakanlık ortak proje ve yatırım işlerine sağır duruyor. “Daha deprem konutları tamamlanmamış, depreme hazırlık için büyük dönüşümler yapılmamışken, ne ara gelip de Körfez’in yatırımını yapacağım” diyemiyor açıkça ama seçmen de Arif, ona tarif gerekmiyor.
Altyapı yatırımına girişmeyi geçtim, Çevre Bakanlığı önceki dönem görmezden geldiği kirlilikleri bile bu dönem hiç affetmiyor, basıyor cezayı. Tabii ki bassın ama uygulanan çifte standart da seçmenin gözünden kaçmıyor. Bu günlerde Balıkesir Çevre İl Müdürlüğü’nün Edremit’e yeni bir Körfez Şube Müdürlüğü açacağı da konuşuluyor. Muhtemelen artık cezalar çoğalacağını, zaten devraldığı borçları ödemekte bunalan Büyükşehir’in, yatırım yapmaya hiç dermanı kalmayacağını görüp tedirgin oluyor vatandaşlar. Haksız da değiller aslında.
Ahmet Akın para peşinde...
Ahmet Akın ise bu özel dönemden geçebilmek için para peşinde malum. Öncelikle Büyükşehir’in mevcut varlıklarını satmakta buluyor çareyi. Fakat hem elde kalan pek bir şeyler yok, hem de önceki yönetimin Ankara’da abileri, akıl verenleri, arabayı dağdan aşıranları vardı. Ahmet Akın’ın yok. O yüzden pek isabetli işler kotarılamıyor.
Danışmanla olmuyor bu işler, bildiğin Bakanlık müşaviri falan olacak ki yanında sıkı bir sonuç alman mümkün olsun. Bu durumda, çarkı döndürmek, maaşları ücretleri ödeyebilmek ve borç taksitlerini karşılamak için var olanı satacak. Elbette satmaya dağ dayanmayacağını o da biliyor ama şimdilik durum böyle. “Hazır olan elden gider, sonra ne olur?” diye soruluyor tabii ki.
Yeni kentsel varlıklar yaratmak da, zaman ve çaba istiyor. Tasarrufa da iyice abanmak lazım. Peki bu durumda Körfez sakinleri ne yapacak? Yaz yarılandı ama insanlar “Ahmet Akın’a daha yaz gelmedi anlaşılan?” diyor. “Gelsin bir gün bizimle birlikte denize girsin” demiyorlar tabii ki. “Söz verdiği yatırımlar ne oldu” demek için söyleniyor bu latifeli söz.
Yerel basın ve sosyal medya bu serzenişlerle dolu. Üstelik sessiz yürüyüş yapan mı ararsın, imza kampanyası başlatan mı, “farkındalık çalışmasına” çıkan mı? Ne ararsan var ama Büyükşehir’den ses yok. Tüm belediyeler ağız birliğiyle yazlıkçı hemşerilerimize yönelik “ikametgahını al buraya, İller Bankası payımız artsın” kampanyası yapıyorlar. Fakat sorunlara dair Büyükşehir’den ses çıkmaması da tepki yaratıyor. İktidar izliyor şimdilik ama bu fırsatı kaçırır mı dersiniz?
“Bizden olmayan alamaz...”
Hatırlayın lütfen, 1984’den sonra kent yönetimine “büyükşehir” modeli getirildi, hızla da arttı bunların sayısı. Fakat ülkemizde belediyelere yüklenen hizmet sorumlulukları, yerel kaynaklarla karşılanamayacak kadar fazladır. Böyle olunca belediyelerin mali yetersizlikleri hep merkezi yönetim transferleri yoluyla karşılanır. Anayasa’nın 127. maddesi her ne kadar “Bu idarelere, görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanır” demiş olsa bile yapılan kimi değişikliklere rağmen bu hayata geçmedi. Büyükşehirler de dahil tüm belediyeler, bu mali yapılarıyla yüzlerini halka ve öz kaynaklarına değil, merkezi yönetime dönerek çalışıyorlar sürekli.
Hatta “bizden olmayan alamaz” diye alenen bu gerçek her seçimde dile getiriliyor. Son yıllarda nakit sıkışıklığı başlayınca transfer yerine, merkezi yönetimden AKP’li Büyükşehirlere varlık satışında kolaylıklar yapılması suretiyle kaynak sağlanması yoluna da gidildi. Büyükşehirler de emlakçı gibi çalıştılar. Üstelik imar planı değiştirme yetkisi olan bir emlakçı olmak, bulunmaz bir fırsattı ve nimet gibi değerlendirildi. Şimdi Ahmet Akın’ın böyle bir şansı yok. Bu da çok önemli bir fark.
Ahmet Akın’dan beklenen ne?
Bunlara rağmen Körfez için neler yapabilir Ahmet Akın? İlk olarak çıkıp “Bakanlık çözüme ortak ol” diyebilir açıkça. Acil Durum Kararnamesi talep edebilir. Hatta CHP yerel yönetim politikası ne der bilmem ama “altyapı yatırımları tamamlanana kadar imar planlarını dondurdum” diyebilir. Bugüne kadar yapıldığı gibi “kişinin tapusu var konut yapmak Anayasal hakkı” demek yerine, “diğer kişinin de temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak Anayasal hakkıdır” diyebilir.
Belediye gelirleri içinde inşaat ve iskan ruhsatları resmiyette o kadar büyük paya sahip değil zaten. Buna katlanılabilir. Otel tadilatı, inşaat ruhsatı, iskan başvurusu vb. için CHP’li belediyenin tavrı zaten “yasa ne diyorsa odur” şeklinde ve ayrıcalık tanımayan bir tarzda olmalı.
O vakit biraz da müteahhitler gidip Ankara’nın, Çevre Bakanlığı’nın kapısını çalsınlar, “altyapının tamamlanmasına yardımcı olun, yoksa iş yapamayacağız” desinler, olmaz mı?
İkinci olarak yine çıkıp 18 ayın hesap dökümünü kamuoyuna sunabilir. “Büyükşehir’in eski borcu şu kadardı, bu kadar ödedim, şu kadar yeni borç aldım, vergi-sigorta borçlarını şöyle taksitlere bağladım, şu cezaları da ödedim, sonuç bu” diyebilir. Herkes görür eğriyi doğruyu o zaman. Kim iş yapmak, kim engellemek istiyor halk da bilir.
Üçüncü olarak Edremit Körfezi için de çıkıp açık ve net bir şekilde “şu çalışmaları yaptık, bu hazırlıkları hallettik, proje ve finansmanda durum şu, yatırım kararında bu” deyip bilgi aktarabilir. Vatandaşlar “seçim öncesi neredeyse arıtma temeli atılıyordu, sonra ne oldu” diye soruyor hala. Durumun samimiyetle anlatılmasını, neyi beklendiğini bilmek istiyorlar. Bürokratlar vasıtasıyla değil, muhtarlara telefon ederek değil. Başkan siyasi sorumluluğunu alıp, çıkarak ve bu açıklamaları yapabilir. Gerekli olan ve beklenen de budur zaten. Çünkü yerel seçim öncesi söz veren kendisiydi. Şimdi durumu özetleyip, tıkanıklık varsa nerelerde olduğunu söylemek kadar, “ben bu derdi de, çözümünü de biliyorum, bana güvenin” demek de Ahmet Akın’a düşüyor.