Marmara'nın Derinliklerinden Feryat: Denizlerimiz Boğuluyor
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye tarafından "Sudaki Yaşam Savunucusu" ilan edilen dünya rekortmeni dalgıç Şahika Ercümen, Marmara Denizi’nde artan müsilaj tehdidine dikkat çekmek amacıyla farkındalık dalışı gerçekleştirdi. Ercümen'e bu anlamlı dalışta Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı ve Erdek Dalış Kulübü Eğitmeni Osman Benli eşlik etti.
"Suyun Altı Hayalet Bulutlarla Kaplı"
Dalışın ardından su altındaki tabloyu "hayalet bulutların sardığı bir şehir" olarak tanımlayan Ercümen, müsilajın tehlikesine şu sözlerle dikkat çekti:
"İlk kez bu kadar yoğun müsilajla karşılaştım. Kaygan, sabun köpüğü gibi bir yapısı var. Elinizle dağıtmaya çalışsanız bile yeniden birleşiyor. Suyun altı ve denizlerimiz can çekişiyor, adeta boğuluyor."
Deniz Ekosistemi Alarm Veriyor
Şahika Ercümen, müsilajın sadece görüntü kirliliği değil, aynı zamanda ekolojik ve ekonomik bir tehdit olduğunu vurguladı. Müsilajın deniz canlılarının yaşam alanlarını sardığını belirten Ercümen, bireysel ve toplumsal sorumluluklara dikkat çekerek şunları söyledi:
"Atıklarımıza dikkat etmeli, lavaboya dökülen yağın bile binlerce litre suyu kirletebildiğini unutmamalıyız. Bu sadece yönetimlerin değil, hepimizin sorumluluğu."
Prof. Dr. Mustafa Sarı: “Felaket Boyutunda Bir Müsilajla Karşı Karşıyayız”
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’ndeki müsilaj oluşumunun nedenlerini üç ana başlıkta topladı:
-
İklim değişikliği ve deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki artış,
-
Yetersiz atık arıtımı ve kontrolsüz kirlilik,
-
Marmara’nın coğrafi ve hidrolojik yapısı.
Sarı, Marmara Denizi’ni "doğuştan astımlı bir çocuğa" benzeterek, bu hassas yapının yoğun kirlilik baskısıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Deniz Altında Sessiz Bir Ölüm: Pinalar, Süngerler ve Deniz Çayırları Yok Oluyor
Sarı, müsilajın yalnızca yüzeyde değil, derinlerde de etkili olduğunu belirtti:
“3 metreden 25 metreye kadar müsilaj bulutları var. Dipteki pinalar, süngerler, mercanlar ölüyor. Bu canlılar deniz ekosisteminin filtre sistemidir. Onlar yok olursa deniz kendini temizleyemez.”
“Denizlerden Gelen Nefesimiz Kesiliyor”
Prof. Dr. Sarı, deniz çayırlarının fotosentez yapamaması nedeniyle oksijen üretiminin düştüğünü vurgulayarak, insanların yaşamının da bu durumdan etkileneceğini söyledi:
"İki nefesimizden biri denizden geliyor. Eğer müsilaj deniz çayırlarının üzerini örterse bu nefesi kaybederiz."
“Herkes Elini Taşın Altına Koymalı”
Sarı, yerel yönetimler, merkezi hükümet, sanayi ve sivil toplumun ortak hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi:
“Marmara Denizi’ni kurtarmak siyaset üstü bir mesele. Acilen bir araya gelerek harekete geçmeliyiz.”