KANAL – ŞEHİR İSTANBUL!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

2011 Seçimlerinde ‘Çılgın Proje’ olarak ortaya çıkan bugün Türkiye’nin ve siyasetin ana konusu haline gelen projenin iddia edildiği gibi ne sıkışık ‘Boğaz trafiğini’ azaltmak ne de; Montrö Boğazlar sözleşmesine göre sözde elde edemediğimiz gelirleri artırmak!
Tek dert beton ekonomisinden başka sektöre kafası basmayan yöneticilerin bu Kanal Projesi ile yeni şehir-rant alanları yaratmak. Bunun dışında söylenenlerin tümü; lafı güzaf…
Ne diyorlar? Yeni modern şehirler kuracağız. Sanki dünya incisi, tarihi emanet İstanbul’a yeterince sahip çıkmış, ihanet etmemişler gibi. Kupon araziler bizden habersiz satılmasın dememişler, arazi kalmayınca şimdi kupon araziler yaratıyorlar.
Tabi bu arada; paranın rengi-ırkı olmaz iddialarıyla çok sıkı fıkı oldukları Arap sermayesinin güya gizli tuttukları proje bölgesinden binlerce dönüm arazi kapatmalarını da unutmamak lazım. Türkiye’deki yatırımcılar gözünün önündeki projeyi fark etmemiş; Arap sermaye sahiplerine malum olmuş!
Yine temel argümanlarının; çok sıkışık olan ve ileride çok daha sıkışacak, büyük kazalara yol açmasını önleme adına savunularını destekler şekilsel-komik gemi kazaları da kimsenin dikkatinden kaçıyor değil. Kazalar komik olduğu gibi bunları örnekleyerek projeyi savunanlarda komik duruma düşüyor.
Montrö Boğazlar sözleşmesinin Türkiye’nin hak ve menfaatlerini korumayan aleyhine bir sözleşme olduğu iddiaları gerçeği yansıtmadığı gibi yapılacak proje Montrö’yü tamamlayıcı bir proje de değildir. Konun uzmanları bu konuda kamuoyunu aydınlatıcı yazılı ve sözlü açıklamaları yeterince yaptı.
Gelelim Boğaz trafiğini azaltacağı, çok gelir elde edileceği iddialarına.
Kanal İstanbul’un derinliği ne kadar olacak, 20 metre. Peki tehlike yarattığı söylenen büyüklükteki, groston ağırlıklı dev tankerler bu derinlikten nasıl geçecek? O büyüklükteki dev tankerler yine Boğaz’dan geçmeyecek mi? Kanal’dan geçmesini nasıl zorlayacaksın?
Resmi kaynaklarca önerilen genişlik 400 metre ve 40 metre derinlikse, bunun altında genişlik ve derinlik tehlikeli bulunuyorsa; buna göre ÇED yapılması gerekmiyor mu? Kaldı ki elde var olduğu iddia edilen ÇED’e de kimse güvenmiyor, inandırıcı bulmuyor.
Projeyi savunanlar kendi suyolumuzu yapamayacak mıyız diyerek benzer kanalları örnek gösteriyor. Örnek gösterilenler zorunluluktan mı yoksa bizim gibi doğal ve işleyen bir boğaz varken; yeni rant alanları yaratmak için rantabl olmayan suyolu açma gayretkeşliği mi?
Süveyş Kanalı 19 bin 800 km mesafeyi, 11 bin 600 km ye, Panama Kanalı 20 bin 900 km yi, 8 bin 370 km ye, indiriyorken Kanal İstanbul Projesi ise 30 km mesafeyi 46 km ye çıkaracak.
Ha deniyorsa ki; yeni kuracağımız şehir manzarası o kadar muhteşem ve boğazdan daha güzel olacak ki; mesafe uzasa bile manzaranın muhteşemliği için uzunluğa katlanacaklar!

KAZANANI ŞAHISLAR, EGOLAR DEĞİL; ÜLKE OLSUN
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan çılgın projesini çılgınca savunuyor. Bu bir siyasi karardır, siyasi olarak yapılmasını bütün risk faktörlerine rağmen sonuna kadar savunurum. Proje finansmanı bulunabilirse bulunur, bulunamazsa devlet projesi olarak yaparız diyor. Zaten de devletin İBB hariç bütün kurumları emrinde olduğuna göre ilgili söz sahibi bütün paydaş kurumlar Erdoğan’a göre pozisyon alıyor, almak zorunda kalıyor!
İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU ise haklı olarak ‘ben bu kentin belediye başkanıyım, benim de söz ve yetki hakkım olmalı’ diyor. Ve yine olası çevresel faktörler, su sorunu ve deprem riskleri de dikkate alınarak tartışılsın diyor. Bu konuda bilim insanlarının katılımlarıyla çalıştaylar düzenliyor. Bilim insanları, siyasi çevreler ve toplumun diğer kesimlerini çalıştaylarda bir araya getiriyor.
Yani en uzlaşılması gereken hayati bir konuda bırakın uzlaşmayı tamamen ters kutuplara ayrılındı. Partili cumhurbaşkanı Erdoğan; sonuçları ne olursa olsun yapılacak anlayışıyla kendisini ve siyasi kariyer ve geleceğini ortaya koymaktan imtina etmiyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yapılmasına tamamen karşı olduğunu söyleyerek uzmanlar ve bilim insanları tartışsın kamuoyunu ve beni ikna etsin diyor.
Bütün otoritelerin korkusu İstanbul’da olası bir depreme yönelik alınması gereken tedbirler (4,7 son depreme rağmen) gözardı edilip tartışılmazken, boğazdaki şüpheli kazalarla projeye yönelik algı oluşturulmaya çalışılması toplumun dikkatinden kaçmıyor
Hiç kuşku yok bu tartışmaya; geleceğin cumhurbaşkanlığı erken düellosu olarak bakan çevreler de az değil…
Bu konuda görüş ortaya koyanların önemli bir bölümü de buraya harcanacak kaynaklar daha acil, daha hayati alanlarda kullanılsın diyor. İyi de zaten ortada böyle bir kaynak yok ki!
Bulunabilirse bulunacak. Bulunamazsa bugüne kadar olduğu gibi KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) sistemi ile yapılacak, yüksek taahhütler verilecek ve muhtemeldir ki; ödeme garantileri ile hazine yüksek bir riskin altına girecek.
Kişisel kaprisler ve egolar değil, akıl ve bilim… Kazanan kişiler değil, ülke olsun.
Tabi ki siyasi irade-felsefe karar verebilir ama kaprislerle, duygular ve egolarla değil; rasyonaliteyle versin. Rasyonalitenizi kaybetmişseniz; halka sorun…

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
KANAL – ŞEHİR İSTANBUL!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!