Delikleri yamayın.. Sökükleri dikin.. Çok üretin, az tüketin!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÇOK müsrif olduk çoook!

Küresel kapitalizmin ‘kullan, at’ dayatması çöplüğe çevirdi her yanımızı.

Hiç mutlu değiliz.

Az kazanıyor, çok harcamaya çalışıyoruz. Sonra, borç üstüne borç!

Elimizde olanın kıymetini bilmiyoruz artık. Bilmek istemiyoruz.

Çünkü devamı geliyor, tükenmeyecek zannediyoruz.

Oysa yeryüzünün kaynakları sınırlı. İnsanoğlu, sınırlı kaynakları har vurup harman savuruyor.

Gerekmeyecek şeylere para harcıyoruz.

Araban var meselâ.. Mal bu, kullanıyorsun, eskiyor.

Yenisini alabilme gücün yoksa bile, çevrenin etkisi, özenti, bazen kıskançlık, bazen hava atma derdine borca giriyorsun. Bankadan kredi çekiyorsun, “bir kenarda dursun, n’olur n’olmaz, harp olur darp olur” diye biriktirdiklerini de ekleyip, model yükseltiyorsun.

Oturduğun ev küçük geliyor gözüne. Daha büyüğünde, daha konforlusunda oturmak istiyorsun.

Yine borç, yine ödeme çilesi.

Yeni eve yeni mobilya lazım.

Karşı komşu salon takımlarını yeniledi, pek güzel oldu; bizim neyimiz eksik?

 

***

GARDROP pantolon, gömlekten geçilmiyor. Ama onların modası geçti; yenilemek lazım!

Gidelim mağazaya, fastirifistan bakalım.

Komşunun ayağında gıcır gıcır yeni spor pabuçlar var, pek güzel.. Biz de alalım hemen.

Bizim buralar taşra, istediğin şeyi bulamıyorsun, hep köylü işi şeyler getiriyorlar.. Gidelim İstanbul’a, İzmir’e, lüks mağazaları dolaşalım. Hem hava atarız, “İstanbul’dan aldım şekerim…”

 

***

ALALIM verelim muhabbetlerine dair liste yapsak, uzun uzadıya gider.

Oysa var olanla yetinmeyi bilmek gerek artık.

Bunları söylüyoruz da, biz farklı mıyız?

Ama artık farklı olmak, farklı davranmak zorunda insan.

Kriz büyüyor, büyüyecek. Alım gücü düşüyor, daha da düşecek.

Pahalılığın zirvesine tırmanıyoruz. En ucuz şey insan hayatı güzel yurdumda; geriye kalan her şey çok pahalı!

O yüzden artık üretime yönelmek gerekiyor.

Daha minimal bir yaşam konforu meselâ…

Daha az lüks harcama.. İhtiyacın kadar al, ihtiyacın kadar tüket.

Hâttâ sıfır lüks.

“Ama birader, bu dünyaya çile çekmeye mi geldik, hiç güzel bir günümüz olmayacak mı?”

Senin, benim, hepimizin payı yok mu bu çilede?

Annen, baban nasıl yaşadı? Onların annesi, babası, deden, ninen…

Üretim toplumunun parçasıydılar. Arz da talep de sınırlıydı.

Kendi kendilerine yetebilme yeteneği kazanmışlardı; onlardan öncekilerden kalıt.

Varsılla yoksul arasındaki uçurum bu kadar derin miydi o zaman?

Şimdi ya yoksulsun dibine kadar, ya da çok zengin.

Arası kalmadı!

“Ceketimi satar çocuğumu okuturum” denirdi eskiden.

Şimdi evi, arabayı, tarla tapayı satsan zor yani.

 

***

GÖRGÜSÜZLÜĞÜN dibine vurmakta da üstümüze yok. Daha doğrusu sonradan görmelik…

En büyük toplumsal sorunumuz da bu zaten.

Sonradan görmelik, hazımsızlığı, sabırsızlığı, aşırı harcamayı, lükse düşkünlüğü büyütüp besliyor.

İşlerin tıkırında, iyi kazanıyorsun; ama çarçur etmekte üstüne yok. Zira toplumun büyük bölümü öyle yaşıyor.

Şatafat özentisi, insan ruhunu beslemiyor.

Mide konforuna hizmet ediyor!

 

***

AZLA yetinmeyi öğrenmek gerekiyor artık. Söküğü dikmek, deliği yamamak ayıp değil.

Kullandığın bir cihaz arızalandığı çöpe atıp yenisini alma çılgınlığından vazgeçmeli insan. Kullanabildiğin kadar kullanacaksın; hep markalar, firmalar, üretici, tüccar değil, azıcık da tamirciler kazansın!

 

***

İSTER inanın ister inanmayın, yaz başından beri ne pazara gittik, ne manava. Kendi yetiştirdiğimiz sebzeleri tüketiyoruz. Kabağı, fasulyesi, domatesi, biberi, hıyarı, patlıcanı falan…

Üretmenin mutluluğunu yaşamak kadar güzel ne var?

Şuncacık toprağın varsa, kendine yetecek kadar bir şeyler yetiştir.

Para verip satın aldığın bibere, domatese hiç benzemiyor. Çünkü sen yetiştirdin. Emek verdin, ter döktün.

Toprağı çapaladın, fideleri suladın, yaprakların büyümesini izledin haftalarca. Sonra çiçeklendi fideler; meyve vermeye başladı. Onların büyümesini izledin bu kere. Domatesler boncuk kadardı, yeşil yeşil. Büyüdüler, kızardılar.

Pazar tezgahında mıncıkladığın domatesi kendin yetiştirirsen, toplamaya kıyamıyorsun.

Varsa bir karış toprağınız, boş komayın.. Toprak hâlâ bereketliyken ekin, yetiştirin, toplayın, yiyin.

Kendi ürettiğiniz şeyin tüketicisi olun.

 

***

BU kriz kolay atlatılmayacak. Uzun soluklu.. Yıllar sürecek.

O yüzden ona buna özenmekten vazgeçin, “ben de istiyorum, neyim eksik” düşüncesi insanı hasta eder. Erişemezsen, psikolojin bozulur. Agresifleşirsin. Çevrene zarar verirsin hâttâ.

Şu sıra herkesin ayarı kaçık.

Gülen yüz görüyor musunuz sokakta?

En küçük bir yanlış hamle, ağız burun dağıtmakla sonuçlanabiliyor.

Arkanızdan gelen sabırsız sürücünün kornalı, sellektörlü ikazı sinirlerinizi gerebiliyor. Arabayı durdurup adamı evire çevire dövmek istiyorsunuz. Ya da sopa yiyeceksiniz. Bazen o da rahatlatıcı olabiliyor!..

 

***

BİR DE ne olur, az kazançla çok harcama modunda, ikide bir telefon değiştirip durmayın. Her gün yenisini çıkıyor piyasaya; her gün yeni bir model, farklı özellikler falan.

En pahalısı, en kalitelisi, en ulaşılmazına sahip olsanız ne olacak?

Kısa süre sonra daha daha iyisini isteyeceksiniz.

Eldekiyle idare edin. Yolda yürürken telefona değil, insanların yüzüne bakın.

Tanımasanız bile, başınızla selamlayıp geçin. Birbirinden çok uzaklaştı insanlar; kalabalıklaştıkça yalnızlaştırıyor bu ağır koşullar. Dünya düzeni de bunun böyle olmasını istiyor.

Karşı çıkın. Düzenle inatlaşın.

 

Haydi iyi hafta sonlarınız olsun.

 

Malum Kişi

 

 

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Delikleri yamayın.. Sökükleri dikin.. Çok üretin, az tüketin!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!