Fotoğraf üzerine (1)




Fotoğrafa, sanatsal kaygılarla fotoğraf çekmeye 70'li yıllarda ilgi duymaya başladım. O yıllar, fotoğrafın Türkiye'de yeni ve farklı bir biçimde, yorumla, bakışla algılanmaya başladığı yıllardı, o döneme kadar fotoğraf denilince vesikalık fotoğraflar, aile fotoğrafları bilinirdi.
Ben de o yıllarda ayrımına varmıştım fotoğrafın yeni yönünün.



Bir gün, bir bayinin önünden geçerken bir derginin kapağındaki fotoğrafın alışageldiğimiz fotoğraflardan farklı olması dikkatimi çekmişti, farklı bir şey vardı o karede. Bu gözlemim fotoğraf üzerine ilk farkındalığım olmuştu.
O günlere dair, fotoğrafa farklı bir gözle bakmama sebep olan bir kişiyi, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Ahmet (Esmer) Abiyi de anmamak olmaz. Onun "Gülen Objektif" diye anılmasına sebep olan mizahi fotoğrafları. Balıkesir'i belgeleyişi her zaman dikkat çekiciydi.


94C8E1Af 55B9 4F93 8Ad1 F8F1Bc450708-1



BİZ ÜÇ - BEŞ MERAKLIYDIK...
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde (Eski adıyla Basin-Yayın Yüksek Okulu) öğrenciyken fotoĞrafa daha da meraklI üç - beş arkadaştık. Okulun fotoğraf laboratuvarına ait malzemeleri neredeyse tamamını biz bitirirdik. Fotoğrafçılık Dersi Hocamız Leyla Arsan da, çalışmalarımıza büyük destek verirdi. O yıllarda Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonunda üç yıl üst üste Fotoğraf Sergileri açmıştık.
İzmir'in kültür ortamından da yararlanırdık.


D6D8F8F2 Aae3 4180 A2E8 B1Dbef647E9B



O dönemin ünlü fotoğraf sanatçılarından. Şahin Kaygun'un, Izzet Keribar'ın konferanslarını hatırlıyorum. Kaygun, fotografın dilini zorlayan, grafiğe kaçan eserleri ile bazı eleştiriler alırdı. O zamanlar fotoşop (photoshop) denilen bilgisayar uygulamaları yoktu ama Kaygun bu yöntemin öncüllerini denemişti.
Kaldı ki bizler de karanlık odada bazı düzeltmeler yaparken bir nevi ilk Photoshop uygulamalarını yapıyorduk.



UZUN ŞEHİR DOLAŞMALARI YAPARDIM
80'li yıllarda uzun şehir dolaşmaları yapardım, bu dolaşmalarımda iyi fotoğraflar çekerdim. İyi fotoğraflar çekebilmek için bu şarttır. Çünkü hikayesi olan, hayatın içinden, hayatı yansıtan fotoğrafları ancak bu şekilde çekebilirsiniz.
Bu dolaşmalar ise, aynı mekanlarda, günün değişik saatlerinde tekrarlanmalıdır.
Ben de İzmir'de ve Balıkesir'de bu gezilerimde bugün artık belge olmuş fotoğraflar çekmişimdir.
Örneğin artık yerinde yeller esen eski Haddehane'de fotograf çalışmalarım olmuştur.



Konu buraya gelmişken şu "Sokak Fotoğrafçılığı" kavramını pek doğru bulmadığımı söylemeliyim. Soz konusu bu kavramın kaynağı farklı.
Bir de yeni moda; "Proje Fotoğraf" kavramı var ki onun da aslı "Foto-röportajdır"... Yani belirli bir konu, alan, hayattan bir kültür kesiti (bu bir alt kültür alanı da olabilir) seçilir ve oradaki hayat gözlemlenip belgelenir; bu bir yanı ile gazeteciliktir.



FOTO MUHABİRLİĞİ ATAKLIK VE ÇABUKLUK İSTER
Foto muhabirliği. yerine, alanına göre zor, riskli ve zevklidir.
Fotoğraf, Türk Basını geleneğinde diğer ülkelere göre daha büyük bir öncelik taşımıştır. Bazen yazıdan da öne geçer.
"Yaşanan bir olayda fotoğraf varsa bilgisi nasıl olsa bulunacaktır" diye düşünülür ve an gelir sadece fotoğraf yeter!
Savaş muhabirliği böyledir mesela. Hatta (özellikle eskiden) Adliye Muhabirliği de böyledir ve risklidir.
Foto muhabirliği; ataklık, çubukluk, hızlı karar verebilmek ister...
Fakat en zevkli alanlardan biri de spor fotoğrafçılığıdır. Daha az risklidir.
Ne yazık ki bizde hep şöyle bir sorun vardır. Foto muhabirinden (gelişmiş ülkelerde öyle değildir) hem fotoğrafı hem de bilgileri atlamaması istenir.
Gerçi şimdiki fotoğraf makineleri dijital olduğu için Foto muhabirlerinin işi daha kolay; film bitecek derdi, gerilimi yoktur! Çek çekebildiğin kadar!

Muhabir: Politikam 2