Teşkilatlar, Siyasetin Omurgasıdır
Siyasi partiler yalnızca seçim dönemlerinde ortaya çıkan yapılardan ibaret değildir. Onları ayakta tutan ve seçmenle bağını canlı tutan asli yapı taşları teşkilatlardır. Ancak teşkilatların toplum içindeki konumu, rolü ve etkinliği zamanla ciddi dönüşümler geçirmiştir. Türkiye’de 1980 ve 1990’lı yılların teşkilatları ile günümüz teşkilat yapıları karşılaştırıldığında, yalnızca organizasyon şemalarında değil; siyasal kültürde, toplumsal etki kapasitesinde ve yönetsel işlevsellikte de dramatik bir evrim gözlemlenir.
Bürokrasiyle Aracısız Temas: Teşkilatın Bir Zamanlar Devletle Kurduğu “Gayriresmî İktidar”
1980’ler ve 1990’larda il ve ilçe teşkilatları yalnızca parti organı değil, aynı zamanda “devletle halk arasında aracılık eden” yapılar konumundaydı. Yerelde okul müdürü tayininden, sağlık ocağındaki hemşirenin görev yerinin belirlenmesine kadar teşkilat mensuplarının dolaylı veya doğrudan etkisi hissedilirdi. Bu durum, teşkilatlara halk nezdinde pratik karşılık kazandırır; vatandaşın gözünde ilçe başkanı, mülki amir kadar belirleyici bir figür haline gelirdi.
Bugün ise bu etki kurumsal merkezileşme, liyakat söylemi ve bürokratik hiyerarşinin sıkılaşması ile ortadan kalkmıştır. İktidar partisi mensupları dahi çoğu zaman ilçe müdürlükleri ya da valilik üzerinde sembolik bir etkiye sahiptir. Teşkilatlar “görüntüde yetkili, fiiliyatta etkisiz” konumlara indirgenmiştir.
Siyasal Kolektivizmden Mikro-Fraksiyonlara: Teşkilatın İç Dinamiklerindeki Çözülme
Geçmişte teşkilatlar, istişare kültürüyle çalışan, birlikte karar alıp uygulayan kolektif yapılardı. Yerel yönetimlerdeki uyum, seçmenin algısında bir güven unsuru oluşturur, partiyi bir bütün olarak görünür kılardı.
Günümüzde ise teşkilat içi yapı çoğunlukla klikler üzerinden şekillenmektedir. İlçe başkanının etrafında kümelenmiş dar bir çevre dışında, yönetim kurulu üyeleri çoğu zaman edilgen pozisyondadır. Parti içi demokrasi yerini hiyerarşik sadakat ilişkilerine bırakmıştır. Bu durum, yerel rekabeti teşkilatın enerjisini yukarı taşımak yerine iç tüketimde harcamasına yol açmakta, sandığa yansıyan sinerjiyi zayıflatmaktadır.
Saha-Sandık İlişkisi: Teşkilatın Seçim Fonksiyonunun Gerilemesi
1980–1990’lardaki teşkilatlar, seçmenle organik bağ kurarak onu hem ideolojik hem de pratik zeminde partiye bağlardı. Teşkilat üyeleri seçmeni tanır, hane ziyaretleriyle ikna süreçlerini yürütür, sandığa gitmesini sağlardı. Seçmen, o teşkilat üzerinden partiyle duygusal bir bağ kurardı.
Bugünkü dijitalleşmiş kampanya stratejileri, seçmene veri temelli mesajlar sunabilse de, yerel teşkilatların geleneksel saha gücünü ikame edememektedir. Dijital kampanyalar hızlı ve yaygın olsa da, seçmenle kurulan ilişkinin sıcaklığı ve güven düzeyi geçmişteki yüz yüze ilişkilerin gerisindedir. Sandık günü, birçok teşkilatın hâlâ müşahit bile organize edememesi bunun somut örneğidir.
Üyelik ve Aidiyet: Nitelikli Kadrodan Niceliksel Yığına
Geçmiş dönemde partiler, sınırlı ama nitelikli üye profiline sahipti. Üyelik çoğu zaman bir bilinç göstergesiydi; siyasi sorumluluk üstlenme anlamına gelirdi. Bugünse milyonları aşan üye sayıları, çoğu zaman sayısal şişkinlikten ibaret, sahada aktif olmayan, partiyi tanımayan bireylerden oluşmaktadır.
Bu durum, partilerin sosyal sermayesini azaltmakta, yerel teşkilatları bir “kadrolu ajans” görüntüsüne indirgeyerek kurumsal meşruiyetlerini aşındırmaktadır. Aidiyetin yerini çıkar temelli ilişkilere bırakması, siyasal çürümenin teşkilat düzeyinde görünür hale gelmesine yol açmaktadır.
Siyasetin Toplumsal Zeminindeki Değişim: Mahalle Kültüründen Dijital Bireyciliğe
Teşkilat yapılarındaki değişim yalnızca partilerin iç dinamiklerinden değil, aynı zamanda Türkiye’deki sosyolojik dönüşümden de beslenmektedir. Kırsaldan kente göç, apartmanlaşma, bireyselleşme, sosyal medya eksenli iletişim ve siyasi apati gibi faktörler, klasik mahalle temelli örgütlenme yapısının etkisini kırmıştır.
Siyaset artık yüz yüze değil, ekran üzerinden yapılmakta; teşkilatın “gören, bilen, dokunan” karakteri büyük ölçüde yitirilmiştir. Bu değişim, seçmenle kurulan ilişkinin “aidiyetten bağımsız, geçici ve stratejik” olmasına neden olmaktadır.
Geçmişin Teşkilatları Seçimlerde Daha Etkiliydi
1980–1990’lı yıllardaki siyasi teşkilatlar, yalnızca seçim dönemlerinde değil, siyasal hayatın her anında aktif ve belirleyici yapılardı.
- Devletle halk arasında aracılık yapan,
- Kolektif karar alan,
- Sahada etkin,
- Gönüllülük temelinde çalışan,
- Seçmeni gerçekten ikna edebilen yapılardı.
Günümüz teşkilatları ise:
- Merkezi otoritenin gölgesinde kalan,
- Yetki kullanamayan,
- İçeriden bölünmüş,
- Sayısal ama niteliksiz büyümüş,
- Seçmenle mesafeli,
- Seçim sonuçlarına etkisi azalmış yapılardır.
Bu bağlamda, geçmişin teşkilat yapıları siyasal temsilin sahaya yansıması bakımından çok daha etkili ve verimliydi.