- Asgari ücretteki 6 aylık yükselişler taban ücretleriyle kıdemli işçi ve beyaz yakaların ücretleri arasındaki farkı ortadan kaldırmıştır. Yani bir anlamda nitelikli emek, tecrübe ve kıdem asgari ücrete göre değersizleşmiştir.
- Kıdem farkı sistematik olarak sözleşmelerde korunmadığından dolayı toplu sözleşme artışları kalifiye ve tecrübeli işgücünü motive etmemekte aksine rahatsızlık gün geçtikçe büyümektedir.
- İşverenler işçilerden bağlılık ve sadakat beklemekte ama ekonomik konjonktürde onların bağlılık ve sadakatlerini ödüllendiren bir sistem sunamamaktadır.
- Yüksek enflasyonist ortam ve asgari ücret artışları karşısında toplu sözleşmelerin sözleşmenin ilk yıllarında yaptıkları seyyanen kıdem artışları bir çözüm olmamaktadır.
- Piyasadaki belli işler genele oranla daha fazla değerlenmiş ve işveren karşısında pazarlık gücü artmıştır. Bu işlerin TİS bünyesinde toplu pazarlık konusu olması anlamsızlaşmıştır. Emeğin yeniden değerlemesi ve yeni iş gruplamaları yapılması zorunlu olmuştur.
- 2 yıllık TİS dönemleri ve pazarlıklar işyerinde işçi ve işverenin ihtiyaç duyduğu istikrarı olumsuz etkilemektedir. Sendikalar ve işverenler:
- Kıdemi ve bağlılığı ödüllendiren
- TİS dönemlerinin belirsizliğinden kurtulmuş
- İşyerinin kültürünün bir parçası olmuş
- Daha uzun dönemli bir ücret sistemi geliştirmek durumundadırlar.
- Kıdemli işçilerin ücretlerindeki erime problemi sadece sendikalı işyerlerinin değil bütün işyerlerinin bir sorunudur. MESS’in sözleşme tadil kararı bu problemin tüm işverenlerce ele alınmasını zorunlu kılmıştır.
- Kıdemli işçilere yönelik ücret iyileştirmesi son 3 yıldır ücretleri asgari ücret karşısında gerileyen kıdemli beyaz yakalıların ücretlerinin ve haklarının da çalışan bağlılığı ve dağıtım adaleti bağlamında işverenlerce ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.