Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı sendikalara üye olan işçiler Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri devam ederken ekonomik zorluk yaşadıkları gerekçesiyle eylem yaptı. TİS görüşmelerinde hükümet kanadının kamu işçisine sunduğu teklifin yetersiz olduğunu öne süren işçiler imamlı, tabutlu ve kefenli eylem düzenledi.
Sendika binalarından Ali Hikmet Paşa Meydanına kadar sloganlar atarak yürüyen TÜRK-İŞ’e bağlı sendika üyesi işçiler hak ettikleri kadar zam almak istediklerini haykırdı. Hükümeti eleştiren kamu işçileri gerçek enflasyonun dikkate alınarak maaş zammının ona göre belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
“ARTIK YETER SABRIMIZ KALMADI”
TÜRK-İŞ Balıkesir İl Temsilcisi Nedim Veske’nin de katıldığı eylemde işçilerin taleplerini TES-İŞ Balıkesir Şube Başkanı İsmail Ulutaş seslendirdi. Ulutaş Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde hükümetin sunduğu teklifin kabul edilemez olduğuna dikkat çekerek şu açıklamada bulundu:
“TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın dediği gibi işçi de biziz, emekli de biziz, emekçi de biziz, taşeronda biziz, asgari ücretli de biziz. Hiç birinin sorununu görmezden gelemeyiz. Onların dertleriyle dertlenmeye sorunlarını gündeme getirmeye devam edeceğiz. Taşeron kadro bekliyor, emekli refah payı istiyor, asgari ücretli zam bekliyor, kamu işçisi 1 Ocak’tan beri zam bekliyor. Artık yeter, sabrımız taştı.
“TALANLARDAYIZ SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ”
Biz kamuda çalışan işçiler olarak, 2025 yılı Toplu İş Sözleşme sürecinde karşılanmayan taleplerimiz, ücret artışımız ve haklarımız için verdiğimiz mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi her fırsatta dile getirdik. Bu kararlı duruşumuzun bir parçası olarak eylem planımızı kamuoyuna basın aracılığıyla duyurduk. Geçtiğimiz hafta 81 ilde iş yerlerimizin önünde bildirilerimizi okuduk. Uyardık, çağrıda bulunduk. Dedik ki; “geçim derdi büyüdü, bu teklif toplu sözleşme değil, toplu oyalamadır. İşçiyi, emekçiyi açlığa mahkum etmektir.” Bugün eylem planımız doğrultusunda bir adım dana atıyoruz. Alanlardayız, meydanlardayız, kitlesel olarak sesimizi yükselteceğiz.
“HÜKÜMET KABUL EDİLEBİLİR BİR TEKLİF SUNMADI”
Fakat görüyoruz ki ne bizi duyan olmuş ne de halkın gerçekleriyle yüzleşen. Hükümet geçtiğimiz hafta Cuma günü yapılan toplantıda bizlere yine geçim şartlarına uygun olan, kabul edilebilecek bir teklif sunmamıştır. Hatta öyle bir teklif ki işçinin emeği adeta yok sayılmıştır. Bize reva görülen ücret tüm ülkede işçi kitlemiz ve kamuoyu tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Neden mi üzüldük; bir söz vardır; baltayı ağaca vurmuşlar balta ağaca ‘neden üzüldün’ diye sormuş. Ağaç demiş ki ‘senin bana yaptığına değil, sapın gövdemdendir ben ona üzüldüm’ demiş. Bizi yönetenlere söylüyoruz; bu ülke hepimizin ve biz ülkemize, milletimize hizmet ediyoruz. Siz bunu unuttunuz bunu, biz buna üzüldük.
EMEKÇİYİZ İŞÇİYİZ AMA KÖLE DEĞİLİZ”
Buradan meydanlardan bir kez daha sesleniyoruz: Biz emekçiyiz, biz işçiyiz. Biz köle değiliz. Biz çalışıyoruz, onlar oyalıyor. Biz üretiyoruz, onlar görmezden geliyor. Taleplerimiz duyulana kadar sürdüreceğiz. İşte bu yüzden artık sokaklardayız, meydanlardayız, alanlardayız. Geçinemiyoruz. Zordayız. Eylemse eylem, grevse grev. Meydanlarda mı yatacağız, yatarız, aç mı kalacağız kalırız. Zaten çalışan biziz, zaten aç kalan biziz. İşçiyiz biz işçi. Hakkımızı alana kadar direne direne kazanacağız.
“GERÇEKLER TÜİK’İN RAPORLARINDA DEĞİL BOŞ TENCEREDE”
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla halkın yaşadığı gerçekler arasında dağlar kadar fark var. TÜİK’in verileri yaşadığımız geçim sıkıntısını yansıtmıyor. Mutfakta yangın var, ama TÜİK hala güzel havalardan bahsediyor. Biz emekçiler pazarda, manavda, sokakta gerçek enflasyonu yaşıyoruz. Açıkladığınız veriler bu yangını ne söndürebilir ne de gizleyebilir. Pazardan eli boş dönem emekçi TÜİK’in verilerine değil, cebindeki üç kuruşa bakarak yaşamaya çalışıyor. Gerçekleri görmek istiyorsanız TÜİK’in raporlarına değil işçinin boş tenceresine bakın.
“ADİL BİR ÜCRET GÜVENLİ BİR GELECEK İSTİYORUZ”
Ülkemizde vergi yükü işçinin emekçinin sırtına bindirilmiş. Maaşlarımız daha cebimize girmeden yüzde 27’si eriyor. Az kazanandan çok vergi alan bir sistemde adaletten söz edilemez. Yanlış hesaplarınızın faturasını bize ödetemezsiniz. Çıkıp bir sokağa bakın, çarşıya pazara bakın. Sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Kuru vaat değil, toplu sözleşme hakkı istiyoruz. Adil bir ücret, güvenli bir gelecek istiyoruz.”