Caddelerde, sokaklarda, mahalle aralarında… Her gün yanımızdan sessizce gelip geçen kediler ve köpekler, bu şehrin görünmez ama en masum sakinleri. Kimimiz onları görmezden gelir; kimimiz korkar, çekinir; kimimiz ise geçmiş travmaların, öfkenin ya da yanlış yönlendirilmiş algıların sonucu olarak sokak hayvanlarına mesafeli durur. Oysa basit bir gerçeği kabul etmek zorundayız: Onlar bu yaşam alanını bizimle paylaşıyor.

Ve en önemlisi; güvencesizler.
İnsan şiddetine karşı koyma şansları yok. Trafikte, kötü muamelede, açlıkta, hastalıkta hep savunmasızlar. Bu yüzden sorumluluk bize düşüyor.

***


Bir anda hızla gelen bir aracın önüne çıkmaları mümkün. Trafik canavarına kurban giden can dostların cansız bedenlerini görmek artık “alışılmış bir manzara” haline geldi. Ancak bu kader değil; dikkatsiz, duyarsız sürücülerin sorumsuzluğunun sonucudur.

Yerde yaralı bir hayvan görüp müdahale etmemek, yalnızca bir canlıyı değil, insan vicdanını da yaralar.
Toplum olarak yapmamız gereken, onlar bize göre davranmadan önce, bizim duyarlılıkla yaklaşmamızdır.

Sevgiyle, sabırla, bilinçle.

***


Reklam Projesi Değil, Gerçek Çözüm Üretmek

Son dönemde belediyeler birbiri ardına “doğal yaşam alanları” açtıklarını duyuruyor.
Ancak bu projelerin çoğu yasal zorunluluk gereği yapılıyor; gönüllülük veya hayvan refahı bilincinden doğmuyor.

Bir alan belirleniyor, tel örgüler çekiliyor, içerisine plastik kulübeler ve mama kapları bırakılıyor. Peki bu mu “doğal yaşam alanı”?
Bu mu can dostlar için hayal edilen doğal ortam? Gerçekte bu yapıların çoğu barınak görünümlü kapatılma alanlarıdır.
Doğallıkla uzaktan yakından ilgisi yok.

Dahası, kimi belediyeler barınaklardaki “fazlalığı azaltmak” için köpekleri kendi sınırlarının dışına, kırsal alanlara bırakıyor. Bir anda hiç alışık olmayan bölgelerde onlarca köpeğin görülmesi bundan.
Bu hem yasa dışıdır hem de vicdana sığmaz.

Sokak hayvanı sorunu başka ilçelere “ihraç edilecek” bir yük değil, ortak bir toplumsal sorumluluk.


***

Çözüm üretmek mümkün...

Yerel yönetimlerin gerçekten adım atması gereken noktalar belli:

Sürdürülebilir kısırlaştırma programları...

Popülasyonun kontrol altına alınmasının tek bilimsel yöntemi kısırlaştırmadır.
Ancak bu çalışmalar göstermelik değil; düzenli, kapsamlı ve planlı olmalıdır.


Güçlü veterinerlik hizmetleri

Barınaklarda veteriner sayısı, malzeme, ilaç ve tıbbi imkanlar artırılmalı.
“Bir veteriner – yüzlerce hayvan” modeli artık kabul edilemez.


Aşılama çalışmaları

Kuduz başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar, hem hayvanlar hem insanlar için risktir. Aşılama periyodik, kontrollü ve kayıt altında yapılmalıdır.


Gerçek anlamda doğal yaşam alanları

Bu alanlar tel çitlerin arkasına sıkıştırılmış yerler değil;
doğaya yakın, geniş, özgürlük sağlayan, kalıcı barınma değil geçici koruma amaçlı alanlar olmalıdır.


Trafik ve kent planlamasında can dostlara yer açmak...

Uyarı levhaları.. Hız sınırı takip ekipleri.. Kamera denetimleri.. Mama ve su noktalarının planlı konumlandırılması.. Bu şehirlerde yalnızca insanlar değil, hayvanlar da yaşıyor.


Toplumsal Farkındalık ve Eğitim

Okullarda, mahallelerde, toplum merkezlerinde sokak hayvanlarına yönelik farkındalık çalışmaları yapılmalı. Korku, bilgi eksikliğinden doğar. Bilinç arttıkça sorunlar azalır.

***


Vicdanı öne çıkaran bir yaşam mümkün!

Can dostlarımızın kaderi politikanın, reklamın veya geçici çözümlerin eline bırakılamaz. Bu konu, bir kentin uygarlık seviyesini gösteren en önemli göstergelerden biridir.

Onlara karşı duyarlı olmak, bir seçim değil; insan olmanın gereğidir.
Yerel yönetimler sorumluluğunu yerine getirirken şov yapmak yerine gerçekten kalıcı, bilimsel, insanca projeler üretmelidir.

Unutmayalım; biz ne kadar iyi davranırsak, sokak canları da o kadar güvenle, huzurla yaşar.
Bu şehirde hep birlikteyiz; aynı gökyüzü altında, aynı yaşam hakkını paylaşarak...

Muhabir: NAZİF İLBOZ