Hayat Öyküsü

Hicran Muazzez Abacı, 12 Kasım 1947 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. İlköğrenimini yatılı olarak Ankara Koleji’nde tamamlayan Abacı, lise seviyesine kadar burada eğitim aldı. Müzik tutkusunun yönlendirmesiyle 1966 yılında Ankara Radyosu’na stajyer sanatçı olarak kabul edildi ve profesyonel müzik kariyeri böylece başlamış oldu.

1973 yılında “Bir Sen Kaldın İçimde” adlı ilk plağını yayımlayarak sahne ve plak dünyasına resmi adımını attı. Büyük bir ses hâline gelmesinde, klasik Türk sanat müziğinin güçlü yorumcularından biri olması önemli rol oynadı.

Özellikle 1990 yılında yayımlanan “Vurgun” adlı eserle kariyerinin zirvesine ulaştı. 1998 yılında ise devlet tarafından “Devlet Sanatçısı” unvanına layık görüldü.


Zorlu Yıllar ve Sanat Hayatı

Abacı’nın hayatı ve kariyeri yalnızca zaferlerle değil, aynı zamanda zorluklarla da örülüydü. Başarılı bir sanatçı olmasına rağmen zaman zaman özel hayatındaki kırılmalar, sahne çalışmalarındaki kesintiler ve müzik dünyasındaki değişen dinamizmlerle mücadele etti.

Özellikle Türk sanat müziğinin genel olarak geçirdiği duraklama dönemlerinde, Abacı da sahne ve albüm faaliyetlerinde belirgin bir yavaşlama yaşadı. Bu bağlamda, onun başarısı sadece sesiyle değil, aynı zamanda dönemin koşullarını aşabilme gücüyle de ölçüldü.


Ölümü ve Ardında Bıraktıkları

Muazzez Abacı, 12 Kasım 2025 tarihinde, 78. yaş gününde, ABD’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Ölüm nedeni olarak önce kalp krizi geçirip ardından böbrek ve akciğer komplikasyonları yaşadığı açıklandı.

Cenaze bilgisiyle ilgili olarak ise resmi kaynaklarda net bir tarih henüz geniş çapta duyurulmamış durumda. Cenaze töreni ve defin işlemleriyle ilgili henüz detayların kamuoyuyla tam paylaşılmadığı görülüyor.


Muazzez Abacı1


Türk sanat müziğinin dev seslerinden biri olarak kabul edilen Muazzez Abacı, özellikle duygusal yorum tarzı, güçlü sahne varlığı ve eserleriyle dinleyicide derin izler bıraktı. “Vurgun”, “Şakayık” gibi şarkılarla geniş kitlelere ulaştı ve bugün hâlâ hafızalarda yer alıyor.

Onun sesiyle, klasik Türk sanat müziği hem geleneksel çizgisine sadık kaldı hem de daha geniş dinleyici kitlesine açıldı. Zorlu bir yaşam yolculuğu olmuş; ancak bu yolculuk, sanatçı olarak bıraktığı izlerle anlam kazandı.

Muhabir: Haber Merkezi