Ülkemizin toplumsal hayatında son 25 yılda çok şey değişti. Bu değişim, olumluya doğru gitmedi. Olumsuzluk siyaset, ekonomi, eğitim; toplumun her alanına sirayet etti.
Televizyon yayıncılığı da, dizileri de nasibini aldı tabii ki bu bozulmadan... Son yıllarda yapılan TV dizilerine bakılırsa bir iki dizi dışında durum hiç de iç açıcı değil. Bir zamanlar makul bir sürede biten, eserin orijinal haline sadık kalınan televizyon dizileri vardı. Hayatın içinden hikayeler anlatılırdı. Dizi karakterleri ayağı yere basan canlandırmalardı.



KLASİK ESERLER BOZULMAZDI
70'li yılların siyah-beyaz televizyon günlerinde Türk edebiyatçılarının klasikleşen eserlerinden Yaprak Dökümü, Sinekli Bakkal, Çalıkuşu, Küçükağa, Aşk-ı Memnu, Kartallar Yüksek Uçar, Hanım Ağa... Diziler, eserin aslına sadık kalınarak televizyona uyarlanırdı.
Bu dizilerden bazıları (Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu gibi) yeniden çekildi. 'Çekilirken' de sündürüldükçe sündürüldü. Eserin orijinal halinden eser kalmadı. Yazarları günümüzde yaşasaydılar ne derlerdi?..



TRT'NİN ÖNEMLİ BİR DÖNEMİYDİ
TRT'nin İsmail Cem dönemi vardı. Kimi eleştiriler olsa da nitelikli bir dönemdi. Televizyonda o dönemde (1,5 yıl kadar) Maupassant, Shakespeare, Emily Bronte, Tolstoy, Charlotte Bronte'nin eserlerinden diziler, oyunlar yer alıyordu. 'Aşağıdakiler Yukarıdakiler' adlı dizi vardı. Bir benzeri Şener Şen'in başrolünü oynadığı Zengin Mutfağı adlı eserdi. Zengin Mutfağı, Vasıf Öngören'in 1977'de yazdığı epik (destansı) tiyatronun önemli örneklerindendi. Sinema filmi de yapıldı...



70'li, 80'li yıllarda dahi ve 90'lı yıllarda yapılan dizi filmlerde toplumsal düzene, iktidara yönelik eleştirel metinler, diyaloglar yer alırdı. Devletin gücüne karşı toplumun bireyin korunması öne çıkardı.
Aynı dönemde dizilerle ilgili olumsuz bir örnek de vardı; 'Yalan Rüzgarı'... Bu dizi ise bilinçli olarak seçilmiş ve dizilerdeki ve ülkedeki bozulmanın işareti gibiydi. ABD'de 17 yıl yayında kalan bu dizinin Türkiye'ye gelişi ise Turgut Özal'ın Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğu döneme rastlar...



GÜNÜMÜZ DİZİLERİNDE NE ARARSANIZ VAR!
Günümüz dizilerinde ise dedikodu, şiddet, çarpık ilişkiler, konaklarda, köşklerde geçen zengin hayatlar, adeta ballandırılarak anlatılır oldu.
Dizilerdeki plazalarda ise, çalışmak ve üretimden başka her şeyin bulunduğu sözde 'iş dünyası' öne çıkıyor. Plazalarda öyle bir iş hayatı anlatılıyor ki "Ülkemizin iş hayatı buysa vay halimize!" dedirtmekte.
Dizilerde her türlü şiddet, silah, saldırı, entrika, kan vardır, cinayetler 'estetize' edilir, gösterilir fakat 'alkol' bardakları 'flulaştırılır' ve toplum kurtarılır(!)



DİZİLERE BİR SENARİST ELEŞTİRİSİ
Son dönemin farklı; absürt (absurd) dizisi 'Leyla ile Mecnun' 2011-2013 yılları arasinda TRT-1'de yayınlanmıştır. Gezi olayları sırasında yayından kaldırılmıştır.
Dizinin protestoları desteklediği için yayından kaldırıldığı iddia edilmiştir. Dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ise, "Reytingleri düşük olduğu" gerekçesini ileri sürerek iddiaları reddetmiştir.
Dizinin senaristi Burak Aksak da, "İlk sezon reytingler düşüktü ama 3. sezon ciddi bir artış oldu" diyordu. Aksak, bir röportajında "Çok karanlık yüzler hakim oldu artık televizyonlara gibi geliyor bana. Bazen böyle tanıtımları, billboardları görüyorum. Hep böyle sakallı, Yalnız ama kötü bakan abilerimiz var gibi…” diyerek dizilerin anlatımını eleştirecektir...



SAYGILAR BİZDEN
Televizyonlarda Başrolünü Kemal Sunal'ın oynadığı bir dizi film vardı; "Saygılar Bizden." Olayların adliyede geçtiği dizi, mübaşirleri, gazetecileri, vatandaşları, avukatları, hakim ve savcılarıyla bir dönemi anlatıyordu.
İzmir'de Günaydın ve Milliyet gazetelerinde adliye muhabirliği yapmış biri olarak o dönemin, o ortamın atmosferini çok iyi bilirim.
Gazeteciliğin bugünkü gibi hedef olmadığı yıllardı. Tabii ki çok sorunlar vardı, çalışma şartlarımız ağırdı ama gazetecilik daha özgürdü. Örneğin adliyelerde, hatta Devlet Güvenlik Mahkemelerinde(DGM) bile dava dosyalarına kolayca ulaşabilirdik.
Gazeteciler, kolluk güçleri, savcılar, hakimler karşısında kamu adına görev yapan kişiler olduklarını hissederlerdi.



UMUR BUGAY DİZİ DÜNYASINA DAMGA VURDU
Saygılar Bizden
dizisinde gelip geçen bir sahnede Mübaşirin (Kemal Sunal) arkasında, duvarda "Basın Odası" yazan bir tabela kadraja girer. Tabii ki filmin bu planı tesadüf değildir, o günlerin adliyesinde basının konumuna işaret eder gibidir.
Senaristi Umur Bugay, yönetmeni Zeki Ökten. Ekip müthiş. Deneyimli oyuncular arasında o yıllarda henüz gencecik bir oyuncu olan Zafer Algöz de vardır.
Umur Bugay, çok iyi gözlemlemiş adliyeyi. Dizideki karakterlerin hepsi ayağı yere basan tiplemelerdi. Kemal Sunal da öyle. Eminim birkaç hafta gitti adliyelere. Sunal'ın o dizide 'mübaşir' tiplemesini canlandırdığı günlerde evine gidip gelirken üniformasını çıkarmadığı anlatılır...
Mesela mübaşiri oynayan Sunal'ın bir davranışı var o dizide, bir iki defa tekrarlanıyor. Ben de gözlemlemiştim. Mübaşirler, hakim ya da savcının makam kapısı önünde beklerken kapı pervazına toplu iğneyi topuz kısmından iliştirirler, savcı ya da hakim, çağrı zilini çalınca odaya girerken sigarayı o iğneye saplarlar, odaya öyle giderlerdi. Dizideki Mübaşir Kemal Sunal da aynı davranışı gösteriyor...



DİZİLERDE ELEŞTİREL DIYALOGLAR OLURDU
Kemal Sunal'in başrolünü oynadığı 'Saygılar Bizden' isimli dizide adalet sistemimizin aksaklıkları sergilenirdi.
'Süper Baba'da aile, arkadaşlık, komşuluk değerleri gözetilirdi. Bir taraftan da toplumsal sorunlara ilgisiz kalınmazdı. Örneğin, çevre sorunlarına ve bu sorunlara ilgisiz kalan 'mahalle halkına' sert eleştiriler de yöneltilirdi.
Şevket Altuğ'un canlandırdığı 'Fiko', eşinden ayrılmış, üç çocuğuna kanat-kol geren, işsizlikle mücadele eden, bir taraftan da mahalle halkının yardıma koşan 'Süper Baba'ydı...



DİZİLERDE ÜLKE MESELELERİ KONUŞULURDU
Döneminin dizilerinden biri olan Bizimkiler dizisinde, orta sınıf bir kesimin yaşadığı apartman ve küçük bir şirket sahibi ailenin hayatı etrafında dönen olaylar anlatılır. Bu dizide ise, günümüz dizilerinde olamayan bir özellik vardır. Diyaloglarda ülke meseleleri tartışılır, iktidar yönetimine eleştirel mesajlar gönderilirdi...



2000'Lİ YILLARDA DURUM DEĞİŞTİ
2000'li yıllardan itibaren ise dizi filmlerde bir tuhaflık baş gösterdi. Televizyon dizi filmlerinde bölümler uzadıkça uzadı. Gelirler gözetilerek, diziler adeta film arasına değil reklam arasına koyulur oldu... İçerik boşaldı, diyaloglar anlamsızlaştı. Oyunculuk kalitesi düştü. Oyuncular çekim planlarında dakikalar süren bakışlarla kameraya 'öyle' bakar oldular...



Bir tarihsel diziler furyası başladı fakat konu tarihi gerçeklerle ne kadar bağdaşır olduğu tartışmalı hale geldi ve bu toplum, bu diziler dünyasını da yaşadı!...


9963E547 1659 4E06 8466 B39E9Be225C5Af70452D 3A79 4Ad3 9B6D 8Fa91A55Db046224F38C 4791 4D4E Bc59 2A6B469Fb1F0Dcec8202 C6F4 4202 9089 6D4D10B150AdBfeec31B 0721 41B3 A7Cc 986Be3D9E1213D65Cf37 D0C8 441B B181 Fb5F6D0F3286Ecb9C51D 5659 4082 8696 D8Ef45414395

Muhabir: CEMİL YURTMAN