Silivri’de tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, cezaevinde yaptığı değerlendirmede Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığına dair soruya “Bu adaylığı hiçbir zaman şahsi görmedik; Mansur Başkan da ben de milletimize karşı sorumluyuz. Hedefimiz aynıdır, gerisi teferruattır” sözleriyle karşılık verdi. İmamoğlu, adaylık tartışmalarını bir “kişisel yarış” değil “ortak amaç ve ortak akıl” meselesi olarak gördüğünü vurguladı.
Adaylık ihtimaline dair kişisel perspektifi sorulduğunda “Milletin iktidar yürüyüşünü engelleyemeyecekler” ifadesini kullanan İmamoğlu, sandığa ve seçme hakkına ilişkin hassasiyetini yineledi. Ona göre burada verilen mücadele “bir ismin seçimi” değil, “milletin istediği adayla seçime gidebilme” hakkının savunulması. Yüksek Seçim Kurulu süreçleri ya da hukuk zeminindeki ihtimaller gündeme geldiğinde ise “hangi görev verilirse onu yaparım” çizgisini korudu; mücadeleyi kişisel hedeflerden ayrıştırdı.
Mansur Yavaş’ın “İmamoğlu içerideyken adaylığı konuşmam” yönündeki tutumuna da değinen İmamoğlu, bu tavrı “CHP’li nasıl olmalı?” sorusunun somut bir yanıtı olarak niteledi. Partinin ve seçmenin iradesine vurgu yapan İmamoğlu, “Genel Başkanımızla ve Mansur Başkanımızla aynı hedefe bakan, birbirine yaslanan yol arkadaşlarıyız” diyerek parti içi rekabet senaryolarını boşa çıkaran bir birliktelik çerçevesi çizdi.
Hukuk, Diploma Davası Ve Sistem Tartışması: Demokrasiye Dönüş Çağrısı
Görüşmede Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın olası tahliyeleri sorulduğunda İmamoğlu, “Biz içerideyken Demirtaş ve Kavala bırakılırsa, neden bıraktınız demem; hukuksuzluktan vazgeçmeleri hepimizin ortak dileği” dedi. Cezaevi sürecini “bana ve yol arkadaşlarıma bedel ödetilmek isteniyor” sözleriyle yorumlayan İmamoğlu, bu tablonun bir “iktidar yürüyüşünü kesme çabası” olduğunu savundu.
Uzun yıllar önce alınmış diplomasına yönelik iptal kararını ise “33 yıl sonra diploma iptal ediliyorsa bunun adı hırsızlıktır” cümlesiyle eleştirdi. Kendisine yöneltilen “evrakta sahtecilik” suçlamalarını reddeden İmamoğlu, gençlik yıllarında emek vererek kazandığı hakkın bugün siyasî sebeplerle hedef alındığını söyledi. Bu sürecin yalnızca kendisine değil, benzer durumda olan arkadaşlarına da zarar verdiğini, “umut hırsızlığı” ifadesiyle nitelendirdiği yargı pratiklerinin gençlerin adalet duygusunu zedelediğini dile getirdi.
Sisteme ilişkin kanaatini soranlara İmamoğlu’nun yanıtı net oldu: “Parlamenter sisteme dönüş”. Meclisin itibarsızlaştırıldığı, liyakatin yerini sadakatin aldığı bir düzenin sürdürülemez olduğunu belirterek “güçlü parlamenter sistem” ihtiyacını, “yapıcı güvensizlik oyu” gibi denge-denetim araçlarıyla örnekledi. Ona göre amaç, ülkenin enerjisini yeniden harekete geçirecek bir hukuk ve demokrasi zemini kurmak; yürütmeyi mutlaklaştıran anlayıştan uzaklaşmak.
Görüşme boyunca İmamoğlu, kişisel hedeflerden çok kurumsal düzeni önceleyen bir çerçeve çizdi: Seçme hakkının korunması, yargı süreçlerinde adalet, kuvvetler ayrılığı, parlamenter sistem ve demokrasinin onarımı. Bu başlıkları, Mansur Yavaş’ın olası adaylığına dair mesajla aynı potada eriterek “ortak hedef” vurgusunu öne çıkardı. Ayrıca, AYM’nin Tayfun Kahraman hakkında verdiği yeniden yargılama kararına uyulması ve hak ihlallerinin giderilmesi gereğini de hatırlattı; hukukun üstünlüğünü “hemen şimdi” çağrısıyla dillendirdi.