65 yıl…
İnsanın kulağına bir çırpıda söylenir ama aslında içinde sayısız hatıra, gözyaşı, tebessüm, mücadele ve başarı taşır. Balıkesir’de doğdum. Bursa’da, Ankara’da yaşadım. Son olarak İstanbul’dayım. Her biri bir başka renk kattı hayatıma. Balıkesir’in doğallığı, Bursa’nın tarih kokan sokakları, Ankara’nın devlet ciddiyeti ve İstanbul’un kalabalık içinde bile insanı diri tutan enerjisi… Bu şehirler bana her defasında yeni bir yaşam aşısı verdi.
Spor, ömrümün gençlik yıllarındaki zirvesiydi. Türkiye şampiyonu olduğumda, yalnızca bir madalya kazanmadım; hayata pes etmemeyi, iradenin gücünü, yeniden ayağa kalkabilmeyi öğrendim. Bugün hâlâ 10 kilometre yürüyebiliyor, üzerine tenis ve basketbol oynayabiliyorum. Yaşım 65 olsa da, ruhum hâlâ genç, hâlâ mücadeleci. Bunun için Rabbime bin şükür.
İş hayatı ise bana çalışmanın, üretmenin ve istikrarın değerini öğretti. Yıllar süren emeğin sonunda, Merkez Bankası’nın yakından takip ettiği 500 iş insanı arasında yer aldım. Bu listeye girmek şahsi bir onur olduğu kadar; aileme, memleketime ve ülkeme duyduğum sorumluluğun da nişanesi oldu. İş dünyasının zirvesini gördüm; ama öğrendim ki asıl zirve, alın terini helal kılmak, kazancı paylaşmak ve geriye iyi bir iz bırakabilmektir.
Siyaset de yolculuğumun önemli bir durağıydı. Uzun yıllar genel başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Sadece siyaset değil, sivil toplumun her alanında da yer aldım. Petrol İşverenleri Sendikası’nda, Otomobil Yetkili Satıcılar Derneği’nde, Radyo ve Televizyon Sahipleri Derneği’nde görev yaptım. MÜSİAD’ın kuruluşunda bulunmak, ülkenin geleceğine katkı sunmak, her zaman gururla andığım hizmetlerim arasındadır.
İmkanım oldukça seyahat ettim, dünyayı tanıdım, yeni planlar yaptım. Çünkü insanın kaç gün yaşayacağı, sağlıklı nefes alacağı anların sayısı belli değil. Ama ben hâlâ 25 yaşlarındaki duyguyla, sevdiğim her şeyin peşindeyim. Bu, aslında bir azim hikâyesi… Merhum bir arkadaşım vardı; geceleri bile uyumaz, daha çok yaşamak, daha çok görmek isterdi. Aslında bu da çok güzel bir duygu: Dünyayı keşfetmek, insanın ufkunu sonsuzca genişletiyor.
Bugün geriye baktığımda, en büyük kazancım dostluklarım oldu. İçilecek bir fincan kahvem, sohbet edecek dostum, sarılıp eski günleri konuşacağım insanlar var. Binlerce insanla yan yana çalıştım, ter döktüm. Çok kıymetli dostlarımı kaybettim; onları kalbimde yaşatıyorum. Yaşayanlarla ise yan yana gelmek, anılarımızı tazelemek bana tarifsiz bir huzur veriyor.
Aile ise hayatımın özü oldu. Eşimle yıllara meydan okuyan bir yol arkadaşlığımız var. İki oğlum kendi yollarına çıktılar, onlarla gururlanıyorum. Annem hâlâ yanımda; duası ve varlığıyla en büyük dayanağım. Ama kayıplarımız da oldu… Babam bundan 13 yıl önce aramızdan ayrıldı. O, ailemizin çınarıydı. Onu kaybettiğimiz gün, içimizden bir parçayı da toprağa verdik. Ardından, 8 yıl önce kardeşimi kaybettim. O acı, içimde hâlâ bir boşluk olarak duruyor.
65 yıl bana şunu öğretti: Hayatta en güzel şey, sevebilmek. Yaradan’ın yarattıklarını sevmek, insanı insana bağlayan ipleri sevmek, dostu, aileyi, toprağı, şehri sevmek… Ben de herkesi sevmeye, herkese bir gülümseme bırakmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum ki, insan aslında geride bıraktığı izler, hatıralar ve sevgiler kadar yaşar.
Bugün, geriye baktığımda sporun, iş dünyasının ve siyasetin zirvelerini görmüş; dünyayı dolaşmış, dostluklarla ve kayıplarla yoğrulmuş bir insan olarak tek dileğim; ailemin, dostlarımın ve sevdiklerimin huzur içinde olması. Yarınlara güzel bir iz bırakmaya devam etmek…
Ve en önemlisi: Her şeye rağmen hayata şükretmek.